MHP bildiğiniz gibi değil; ne Türkeş'in MHP'sine benziyor ne de Bahçeli'nin on yıl önceki MHP'sine... Tepe yöneticileriyle, duyarlıklarıyla ve tabanıyla bambaşka bir siyasal hareket var karşımızda. Sorun şu ki, bu 'yeni' MHP marjinalleşme eğilimleri göstermekle kalmıyor, toplumun ana gövdesiyle de iletişimini kesiyor; ayrıca, sözcülüğünü üstlenmeye çalıştığı yeni kitlelerin de zaten 'sahipleri' var.
Dolayısıyla, MHP hakkında bildiklerimizi gözden geçirmemiz gerekiyor. MHP hakkında yazanlar hâlâ 'eski', gençlik çağlarında bildikleri MHP'yi yazıyorlar. Oysa bütün Türkiye gibi MHP de değişti. Sadece tepe yöneticileri, Meclis grubu değil MHP'ye oy verenler de artık geçmiştekilerden çok farklı.
Aslında MHP 'milliyetçiliği' yeniden yorumlamaya devam ediyor. Bir zamanlar, Soğuk Savaş yıllarında milliyetçilik anti-komünizmdi. 1990'larda PKK'ya karşı siyasal ve toplumsal direnişin adı, adresi haline getirilmeye çalışıldı MHP. Ancak son yıllarda Kürt sorunundan beslenen bir milliyetçilik de işlevsiz hale geldi. Ardından, muhafazakâr hareketlerin yükselişine karşı kendini yeniden tanımlayan laikçi-ulusalcı bir milliyetçilik çıktı karşımıza.
İşte mevcut MHP son dalga milliyetçiliğin üzerine oturuyor. Bu MHP, muhafazakârlıkla bağlarını önemli ölçüde kesti, ulusalcı bir içeriğe büründü. Muhafazakârlık artık neredeyse bir 'tehdit' olarak görülüyor.
Bunu nereden mi çıkarıyorum? Parti seçmeni üzerinde yapılan araştırmalardan... Bugünkü MHP'nin ana gövdesini ulusalcı, laik kitleler oluşturuyor. MHP'ye oy vereceğini söyleyenlerin yarısı 'laik yaşam tarzı'nın tehdit altında olduğunu düşünüyor. İç Anadolu'dan sahil şeridine doğru geçiş yapan MHP'nin sosyolojik tabanı artık eskisi gibi dindar ve muhafazakâr değil. Tabanda ve de tavanda asıl baskın olan unsurlar 'laik, anti-Kürt, cumhuriyetçi' duyarlılık taşıyanlar. Kim ne derse desin, MHP tabanıyla ve tavanıyla hızla CHP'ye benziyor. MHP'li seçmenin üçte biri MHP'den sonra oy verebileceği partinin CHP olduğunu söylüyor.
Şimdi bu kitleye 'Kanımız aksa da zafer İslam'ın', 'Tanrı Dağı kadar Türk, Hira Dağı kadar Müslüman'ız', 'Nereye dense Türk beldesi, gözüm albayrak arar kulağım ezan sesi' sloganlarını attırabilir misiniz? Bilmezler bile bunları. Parti yöneticileri bile unutmuştur bu ifadeleri...
Sık sık söylüyorum; MHP üçe ayrılıyor. Laikçi/ulusalcı blok CHP'ye, hâlâ sayıca az da olsa var olan muhafazakâr/dindar kitle ise AK Parti'ye gidiyor. Geriye, MHP'nin küçük bir çekirdek seçmeni kalıyor. Araştırmalar da toplumda gördüklerimiz de bu akışkanlığı doğruluyor. Muhafazakârları iten MHP laikçi-ulusalcıları tutmakta da zorlanıyor. Onlar da AK Parti'ye karşı daha büyük bir güç olarak gördükleri CHP'ye yanaşıyorlar. Kılıçdaroğlu'nun yükseldiğine ilişkin merkez medya şişirmeleri MHP'den oy tırtıklıyor 'AK Parti'den kurtulmak' saikiyle... Seçimlere doğru 'CHP'de birleşelim' söyleminin medyada dalga dalga yayıldığını görebiliriz. Tek sorun, CHP'nin AK Parti'yi devirmeye gücünün yetmemesi durumunda MHP'nin de baraja takılmasıyla çıkabilecek tablo. Böyle bir 'risk' belki MHP'yi CHP ve medya çengelinden kurtarabilir.
Kısaca son yıllarda, MHP'nin 'ekseni kaydı'. Devlet Bahçeli'nin Gülen hareketi üzerine yaptığı son açıklama bunun bir göstergesi; 'yeni' MHP'nin hangi çevrelerin sözcülüğünü üstlendiğinin somut bir örneği. Sadece bu değil; Balyoz sanığı Engin Alan'ın adaylığında ısrar etmesi, 'derin devlet'le ilişkileri bilinen bazı isimlerin partiye davet edilmeleri de tamamlayıcı ve açıklayıcı başka örnekler.
Sanırım MHP genel başkanı 'değişen Türkiye'de yeni toplumsal kesimlere açılma yöntemi olarak ulusalcı/laikçi/cumhuriyetçi duyarlıklar sergilemek gerektiğine ikna edilmiş. CHP bile bu yolun siyaseten bir getirisinin olmadığını görüp geri dönerken MHP'nin bu savruluşu anlaşılır gibi değil. Galiba birileri, partiye son zamanlarda giren birileri 13 Haziran'da Bahçeli'yi göndermenin hesaplarını yapıyorlar. Bunun için MHP'yi baraja takmaktan daha kestirme bir yol var mı?
ZAMAN