Mezhepçi-Baasçı Kafanın Körlüğü

Suriye’deki tağuti diktatörlüğü Filistin’i savunma kılıfıyla sahiplenen mezhepçi zihniyet Hamas’a düşman olmasın da ne yapsın?

HAKSÖZ-HABER

İran’ın dini lideri Hamaney’in resmi ajansı ABNA (Ehli Beyt Haber Ajansı) Filistin ve Hamas hakkındaki pozisyonunu izah ederken adeta bataklıkta çırpınmış. Güya 2 Ağustos’ta haksözhaber’de yayınladığımız habere (haber için tıklayınızcevap vermiş ama ne cevap! Tam bir itiraf!

“Hamas Suriye’ye nasıl ihanet etti” başlığıyla Ergenekon sözcüsü bir gazetede yayınlanmış Baasçı bir müfterinin iğrenç makalesini manşetine taşıyan ABNA, bu rezaleti haberleştiren haksöz’ü “batıl söz” diye karalamaya kalkışarak ve Filistinli direnişçileri ihanetle itham edip Filistin davasını sahiplenmeye çalışarak gerçekten de çok komik duruma düşmüş!

Uzun uzun Suriye’deki Baas rejimine methiye düzülmüş, bu tutarsız, seviyesiz yazıyı baştan sona aşağıda yayınlıyoruz ki, herkes bu adamların neyi nasıl gördüğünü kendi dillerinden okusun ve bu zihniyeti bizzat kendi kaynağından iyi tanısın!

Ama fazla yorum yapma ihtiyacı hissetmeden bu ilginç savunma yazısındaki şu satırların özellikle altını çizelim:  

“…Gelelim Hamas konusuna. Hamas, Suriye savaşında davasına ihanet etmiş ve gerçekte ise Filistin’e ihanet etmişti. Suriye’de barınan ve Suriye’nin yardımları ile ayakta kalan Hamas tam bir ihanet içinde hareket ederek hemen Katar ve Arabistan gibi ülkelerin oyunlarına gelmiştir. İçlerinde bu oyuna gelmeyenlerin bir kısmı da çeşitli yollarla tasfiye edilmiştir. Suriye savaşında kendilerinin de açıkça itiraf ettikleri gibi davaya ihanet etmişlerdir. Kendilerini koruyup kollayan Suriye’ye karşı komplo içinde hareket etmişlerdir. Suriye’de İran ve Hizbullah’ın da olduğunu çok iyi bilen Hamas buna karşın bunlara silah çekenlere destek vermiştir! Katillerin bir kısmını aktif olarak desteklemiş ve askeri eğitim vermiştir. İçlerinden bazı selefi zihniyetliler çeşitli adlarla Suriye devletine karşı savaşarak hayatını kaybetmiştir. Lübnan’daki bombalama eylemlerinin bir kısmını Filistinliler gerçekleştirmiştir. Kısacası Hamas’ın Suriye’de kendisini yedirip, besleyen ve eğitenlere karşı dolayı da olsa silah çektiğini söylemek malumun ilanıdır. Zaten bunu kendileri de itiraf etmektedirler.

Şimdi İran ve Hizbullah, Hamas kendisine silah sıktı diye, ihanet etti diye Filistin’e sırt mı çevirdi?! Hayır, bu asla söz konusu olmadı ve olmayacaktır da. İran ve Hizbullah yine her zamanki gibi Filistin davasını gerçek anlamda üstlenen yegane iki güçtür. Filistin’i koruyan ve ayakta tutan yine İran ve Hizbullah’tır. Öteki ülkeler ve sözde İslamcılar yalnızca konuşur, nutuk atar, halklarının gazını alırlar, ancak İran ve Hizbullah icraat yapar ve meydana inerler. Yine İran ve Hizbullah sayesinde Filistin direnebilmektedir. Yine İran ve Hizbullah sayesinde Siyonist İsrail’e haddi bildirilmektedir.

Hamas’ın ihanet ettiğini dillendirmenin anlamı, Filistin’e artık yardım etmemek değildir. Filistin ümmetin kanayan yarasıdır. Mutlaka bu mesele kapanmalıdır ve inşallah gerçek anlamda Hz. Peygamber efendimizin 12. Torunu İmam Mehdi (a.s) tarafından bu mesele çözülecek ve Filistin özgürlüğüne kavuşturulacaktır. Filistin’i gerçek anlamda destekleyenler Şialardır. Şiaların sayesinde Filistin davası ayakta kalmıştır. Bunu dillendirmek mezhepçilik değildir, hakkı söylemek hak olduğu için farzdır. İran ve Hizbullah yine her zamanki gibi Filistin’i savunacak ve mazlumların gerçek hamisi olmaya devam edeceklerdir…”

ABNA’nın bu uzun ve de tutarsız yazısına göre Hamas’ı Hamas yapan İranmış! Filistin için bedel ödeyen de İranmış! Birkaç istisna dışında İslamcı grupların hepsi Şia mektebine düşmanlık yapmaktaymış…

Bu kafa daha önce de 48 işgalindeki topraklarda mücadele eden Filistin İslami Hareketi lideri Raid Salah’a düşmanlık yapmış, iftiralar atmıştı. Şimdi de Hamas’a düşmanlık yapıyor. Ve Filistinliler olmaksızın güya sahip çıktıkları Filistin davasının ne anlam ifade ettiği üzerinde hiç düşünmüyor. Neyse Mehdi gelince zaten Filistin kurtarılacakmış, demek ki, Hamas’a falan gerek kalmayacak yani!  

Son olarak aşağıda açıkça ortaya konulan sözleri okuduktan sonra tavsiye ederiz; Ali Hamaney’in, Nasrullah’ın ya da Kasım Süleymani’nin Gazze’deki vahşetin üzerinden günler geçtikten sonra çıkıp Hamas’ı da dahil ederek Filistin direnişi hakkında övgü dolu sözler sarfetmelerinin inandırıcılığı hakkında bir daha düşünün!   

Abna'dan yapılan açıklama:

Suriye’de Direniş Cephesini Yıkmak İçin Siyonistlerle İşbirliği Yapanlar Bizi Suçlayamaz

Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı ABNA- Filistin davasını dünyanın tüm müstkebir güçlerini karşısına alarak sahiplenen ve bu uğurda maddi ve manevi her türlü sıkıntılara göğüs geren İran ve Hizbullah İslam ümmeti ve tüm dünya mazlumlarının onur ve şeref kaynağıdır. Filistin’i savunmak için hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan İran İslam Cumhuriyeti, başta Amerika ve İsrail olmak üzere emperyalist güçlerin tepkisiyle karşılaşmış ve bu ülkeye eşi benzeri görülmemiş düşmanlıklar yapılmıştır. İran’a en ağır baskılar ve ambargolar uygulan batılı rejimler, İran’ı bu şekilde Filistin davasına destek vermekten vazgeçirmeye çalışmışlardır. İran’da İslam devriminden sonra Siyonist İsrail rejimiyle olan her türlü bağ kopartılmış ve İsrail büyükelçiliği kapatılarak Filistinlilere verilmiştir. İsrail’in yok edilmesi gerektiğini haykıran İmam Humeyni İsrail’in gasıp bir rejim olduğunu ve İran tarafından tanınmadığını açıklamıştır. İran İslam Cumhuriyetinin emperyalistler tarafından dünyadan izole edilmeye ve terörist bir devlet olarak tanıtılmaya çalışılmasının yegâne delili Filistin davasına yılmadan verdiği destek yüzündendir. İran İslam Cumhuriyeti, Filistin için dünya genelinde konferanslar ve tanıtıcı paneller yapmasının yanı sıra, maddi ve manevi destekte sunmuştur. Bununla da yetinmeyen İran, Filistin’i sözde ve ahkâm kesmelerle değil gerçek anlamda askeri olarak da eğitmiş ve her türlü askeri ve lojistik desteği vermiştir. Filistinli mücahitlere her türlü askeri eğitimi veren İran hatta bunun için Lübnan üzerinden uzman ekipler bile göndermiştir…

Filistin’de mücadele eden grupların neredeyse tamamına destek veren İran, Filistin davası için mezhep, ırk ve düşünce farklılığına bile aldırış etmeden hatta kendisine (Şia mektebine) bile düşmanlık güdenlere yardımını esirgememiştir. İran yalnızca Filistinli gruplara değil, Siyonist rejimle savaş halinde olan Lübnanlı mücahit gruplara da her türlü desteği sunmuştur. İran, Filistin ve Lübnanlı mücahitlere yardımlarını Suriye üzerinden yapmıştır. Suriye bunun için adeta bir altın halka görevi üstlenmiştir. Filistin davasına sahip çıkan Hafız Esad ve oğlu Beşşar Esad bu uğurda çok fedakarlıklarda bulunmuş ve Suriye’nin de batı ülkeleri tarafından dışlanmasına yine Filistin davasına sahip çıkmaları neden olmuştur. İsrail’i tanımayan tek Arap ülkesi olan Suriye, Filistinlilere ülkesini açmış ve yüz binlerce Filistinli mülteciye sığınma vermiştir…

Ancak başta Amerika ve İsrail olmak üzere batılı emperyalist güçler tarafından tahammül edilmeyen İran, Hizbullah ve Suriye yıkılmalı ve yerine kendileriyle uyum içinde ve İsrail’i tanıyan ülkeler kurulmalıydı. Bunun için önce direniş halkasının en zayıfı düşünülen Hizbullah seçildi. Hizbullah’a karşı Amerika, Suudi Arabistan, Katar… destekli İsrail saldırıları başladı. Savaş tam 33 gün sürdü ve İsrail’in hezimetiyle sona erdi. Savaşta İran’ın füze ve silahları Suriye üzerinden Hizbullah’a ulaşmıştı. Bu yüzden direnişin ikinci zayıf halkası Suriye’nin çökertilmesi kararlaştırıldı. Çünkü Suriye İran’la Filistin ve Lübnan arasında bir köprü görevi görmekteydi. Eğer köprü yıkılacak olursa Filistin ve Lübnan’a silah ve lojistik destek ulaşamayacaktı. Bu yüzden ikinci savaşı başlattılar. Tabi Suriye’nin yıkılma projesi yeni bir şey değildi. Yıllarca bunun için planlar yapılmış ve tüm detaylar düşünülmüştü. Arap baharı bahanesi ile sonunda Suriye’ye saldırılarını başlattılar. Suriye’nin yıkım planının başarılı olması için sözde Müslüman ülkeler tarafından desteklenmesi gerekiyordu. Bunun için en iyi yollardan birisi Suriye yönetiminin Alevi olduğu ve Sünni halka karşı baskı yaptığı dünyaya duyuruldu. Ama gerçekte Suriye devletinin birkaç istisna dışında neredeyse tamamı Sünnilerden oluşmakta ve yargı sistemi bile Hanefi mezhebi öğretilerine göre idare edilmekteydi. Yani bu tam bir yalandı, ancak dünya medyasını elinden bulunduran Yahudiler yanlarına Selefi Vahhabi ortaklarını da alarak yalanlarını dünyaya yaymışlardı bile. Tüm dünyada eşi benzeri görülmemiş dezenformasyon ve yalan haberlerle adete Suriye’ye her yönlü savaş başlatılmıştı. Çünkü amaç Suriye’nin yıkılması ve İsrail’in bölgede rahatlatılmasıydı. Bunun için her şey düşünülmüş ve tüm gedikler kapatılmıştı. Suriye bir anda kendisini çok boyutlu bir savaşın içinde bulmuş ve dünyada yalnız kalmıştı. Ancak düşmanı çok iyi tanıyan İran İslam Cumhuriyetinin yiğit evlatları sözde İslamcıların ve uşaklığını yaptıkları Siyonist İsrail ve Amerika’nın yalanlarına kanmamış ve gerçekleri yılmadan tüm dünyaya anlatmaya başlamıştı. Suriye’de eksiklikler olduğunu, ancak bunun düzeltilebileceğini ve tüm Arap ülkelerinden daha iyi bir yönetime sahip olduğunu dile getirdi. Bunun için bir çok girişimde bulunarak bir araya gelinmesi ve yanlış yasa ve kanunların değiştirilmesini istedi. Ancak Suriye’nin yıkılması gerektiğini yıllar önce planlayan emperyalistler buna hiçbir şekilde müsaade etmedi. Kendi güdümündeki Suriye muhalefeti İran ve Hizbullah düşmanı olarak gerekli donanımı çoktan almışlardı zaten. İran barışın sağlanması ve kardeş kanının akıtılmaması için Suriye muhalefetine yanaştı ve onları müzakereye çağırdı, ancak İsrail’den bile daha azılı İran ve Hizbullah düşmanı olan Suudi ve Katar kuklası sözde İslamcı Selefi çeteleri İran’ın girişimlerine bile tahammül edemeyerek İran’a ve Hizbullah’a da saldıracaklarını açıkladılar. Siyonist İsrail, Amerika ve onların bölgedeki kukla Arap yönetimleri tüm gücüyle Suriye’nin yıkılması için her türlü silah, lojistik, istihbarat ve medya desteğini verdi. Dünya genelinden sözde İslamcıları, katilleri, uyuşturucu bağımlılarını… toplayarak İsrail dururken Suriye’ye savaşa yolladılar… Suriye rejimini yıkmayı kafasına koyan emperyalist güçlerle onların işbirlikçisi hainlerden oluşan çeteler Suriye’nin yanı sıra Hizbullah’a da saldırmaya başladı. Suriye sınırındaki Hizbullah gruplarına ve savunmasız Şii halkına en ağır şekilde saldırılara başladılar. Bir çok savunmasız Şii köylüyü acımasızca şehit ettiler. Bu şekilde Hizbullah’ı da savaşa çekmeye çalıştılar. Çünkü Hizbullah ya kendisine karşı düzenlenen saldırılara göz yumacak ve her gün onlarca masum halkın ve kendisine mensup mücahitlerin şehit olmasına sessiz kalacak ya da kaçınılmaz olarak tekfirci çetelere karşı meydanlara inecekti. Zaten Suriye’ye savaş planlanırken Hizbullah ve İran’ın da bir şekilde savaşa çekilmesi planlanmış ve bu şekilde Suriye ve Hizbullah savaşta yenilgiye uğratılacak veya en azından artık tehdit olmaktan çıkartılacak ya da zayıflatılacaktı. İran'da Hizbullah’ı yalnız bırakmayacağı için o da fiilen savaşa tam anlamıyla katılmasa da mücahitleri ve her türlü maddi ve askeri yardımla savaşa sokulacaktı ve bu şekilde İran’da çok ağır bir şekilde zayıflatılacaktı. Zaten İran’a her türlü ambargo uyguladıkları için bu savaşla da birlikte İran Amerika ve İsrail için tehlike olmaktan çıkarılacaktı. Bunun için batılı ülkeler İran’a karşı uyguladıkları ambargoları da son noktasına ulaştırmış ve her cephede İran’ı kıskaca almaya çalışmışlardı. Kısacası İran oynanan oyunların farkında olduğu için sözde İslamcıların gaz vermelerine aldırış etmeden ve kınayıcıların kınamasından çekinmeden hakkı söylemiş ve her şeyi göze almıştır.

Suriye’deki Siyonist oyun bu şekilde açıkça ortada dururken basiretten yoksun sözde İslamcılar tüm gücüyle İran, Hizbullah ve Maliki yönetimini yerden yere vurmuş ve tam anlamıyla kin kusmuşlardır. Onlara göre Şii İran, Irak ve Hizbullah İsrail’den daha kötüdür. Zaten Irak’ta sırf Şii oldukları için masum sivil halkın başı kesilmekte ve Şiilerin Yahudilerden daha kötü olduğu dillendirilmektedir. Çünkü Yahudi efendilerinden o yönde emir almış ve bu doğrultuda Şia mukaddesata her türlü saldırıyı reva görmüşlerdir. Buna karşın Şiaların her zaman hakkı söylememeleri, onlara karşı konuşmamaları, gözleri kapalı onlara hizmet ederek maddi ve manevi yardımda bulunmaları istenmiştir! İran, Filistin başta olmak üzere her yerde Sünnilere yardım etmeli, ancak Şialar söz konusu olduğunda konuşmamalıdır. Eğer konuşursa mezhepçilik yapmış olur ve şimdiki koşullarda maslahatı gözetmemiş olurdu. O yüzden İran’a düşen yalnızca gözleri kapalı para yardımında bulunmalı ve sözde İslamcıların sözlerini onaylamalıdır! Hakkı söylememek bir yana gündemine bile almalıdır. Yoksa vahdete karşı gelmiş ve mezhepçilik yapmış olur! Buna karşın sözde İslamcı kılıklı Siyonist uşakları her türlü mezhepçiliği yapıp, yalan ve dezenformasyon haberlerle İran’ı karalayabilir ve bunu da yine İslami söylemlerle halka yutturabilirdi. Suriye’de her gün yüzlerce insanın kanına giren sözde İslamcı katiller çetesinin her yaptığı takdirle karşılanmakta, ölenleri şehit olarak anılmakta, onlara karşı vatan ve İslam topraklarını savunanlar ise hainlikle ve kalleşlikle suçlanmaktadır. Yine Irak’ta her gün yüzlerce Şia Müslümanın başını kesen, can, mal ve namuslarını helal gören aynı zihniyetli gurupların vahşeti görmezlikten gelinmektedir. Amerika ve Siyonist İsrail’in Suudiler ve bölgedeki öteki işbirlikçileri tarafından kurulan İŞİD, Nusra gibi terörist oluşumlar mücahitler olarak anılmakta ve her gün haklarında methiyeler düzülmektedir. Sonralardan kendi aralarında birbiriyle çatışmaya başlayan bölgedeki terörist grupların hatta bir anda İran ve Suriye tarafından kurulduğu iftirası atılmaya başlandı. Yeryüzünün en acımasız katilleri tarafından oluşturulan IŞİD kefere topluluğu 2004’ten bu yana Irak’ta on binlerce masum Şia halkını katletti. Suriye savaşı ile birlikte Suriye’ye giren örgüt orada da başta Şii ve Aleviler olmak üzere kendilerine karşı çıkan herkesi katletmeye başladı. Ancak bu sözde İslamcı, ama gerçekte bir numaralı Siyonist hizmetkarları tarafından Muaviye siyaseti uygulanarak iftiralar atıldı ve IŞİD’i İran ve Suriye’nin kurduğu iftiraları atılmaya başlandı. Halbuki IŞİD ve Nusra gibi katiller çetesinin bir numaralı düşmanları Şiiler ve İran’dı. Ancak kendileri de çok iyi biliyordu ki IŞİD Şia katliamı ve İslam ülkeleri arasında oluşabilecek vahdeti baltalamak için Siyonistler tarafından kurulmuştu. Ancak kendileri de dolaylı olarak Siyonist paraları ile beslendikleri için yine olayları ters yüz etmişlerdi.

Gelelim Hamas konusuna. Hamas, Suriye savaşında davasına ihanet etmiş ve gerçekte ise Filistin’e ihanet etmişti. Suriye’de barınan ve Suriye’nin yardımları ile ayakta kalan Hamas tam bir ihanet içinde hareket ederek hemen Katar ve Arabistan gibi ülkelerin oyunlarına gelmiştir. İçlerinde bu oyuna gelmeyenlerin bir kısmı da çeşitli yollarla tasfiye edilmiştir. Suriye savaşında kendilerinin de açıkça itiraf ettikleri gibi davaya ihanet etmişlerdir. Kendilerini koruyup kollayan Suriye’ye karşı komplo içinde hareket etmişlerdir. Suriye’de İran ve Hizbullah’ın da olduğunu çok iyi bilen Hamas buna karşın bunlara silah çekenlere destek vermiştir! Katillerin bir kısmını aktif olarak desteklemiş ve askeri eğitim vermiştir. İçlerinden bazı selefi zihniyetliler çeşitli adlarla Suriye devletine karşı savaşarak hayatını kaybetmiştir. Lübnan’daki bombalama eylemlerinin bir kısmını Filistinliler gerçekleştirmiştir. Kısacası Hamas’ın Suriye’de kendisini yedirip, besleyen ve eğitenlere karşı dolayı da olsa silah çektiğini söylemek malumun ilanıdır. Zaten bunu kendileri de itiraf etmektedirler.

Şimdi İran ve Hizbullah, Hamas kendisine silah sıktı diye, ihanet etti diye Filistin’e sırt mı çevirdi?! Hayır, bu asla söz konusu olmadı ve olmayacaktır da. İran ve Hizbullah yine her zamanki gibi Filistin davasını gerçek anlamda üstlenen yegane iki güçtür. Filistin’i koruyan ve ayakta tutan yine İran ve Hizbullah’tır. Öteki ülkeler ve sözde İslamcılar yalnızca konuşur, nutuk atar, halklarının gazını alırlar, ancak İran ve Hizbullah icraat yapar ve meydana inerler. Yine İran ve Hizbullah sayesinde Filistin direnebilmektedir. Yine İran ve Hizbullah sayesinde Siyonist İsrail’e haddi bildirilmektedir.

Hamas’ın ihanet ettiğini dillendirmenin anlamı, Filistin’e artık yardım etmemek değildir. Filistin ümmetin kanayan yarasıdır. Mutlaka bu mesele kapanmalıdır ve inşallah gerçek anlamda Hz. Peygamber efendimizin 12. Torunu İmam Mehdi (a.s) tarafından bu mesele çözülecek ve Filistin özgürlüğüne kavuşturulacaktır. Filistin’i gerçek anlamda destekleyenler Şialardır. Şiaların sayesinde Filistin davası ayakta kalmıştır. Bunu dillendirmek mezhepçilik değildir, hakkı söylemek hak olduğu için farzdır. İran ve Hizbullah yine her zamanki gibi Filistin’i savunacak ve mazlumların gerçek hamisi olmaya devam edeceklerdir. Bunu da insanların övmesi için değil, buna inandıkları için yapmaktadırlar. Birilerinin kınamasından da çekinmeden hakkı söyleyecek ve bunun için mücadelesini sürdürecektir. Hamas yanlış yaptı diye de Hamas’ı hemen canavarların kollarına da atacak değildir. Herkes hata yapabilir, her kes yanlış yapabilir, birileri tarafından kandırılabilir, ancak İran’a düşen yine babalık rolünü üstlenmesi ve hataları görmezlikten gelerek şefkat kollarını germektir. Kerbela’nın o kızgın çöllerinde son nefesinde bile insanları hakka çağıran İmam Hüseyin misali İran yolunu sürdürecek ve son nefesine kadar herkesi hakka çağıracaktır. İran tüm olup bitenlerin farkında ve nerede nasıl hareket edeceğini çok iyi bilmektedir. Dolayısıyla aklı ermeyenler ve birilerinin hep dolduruşuna gelenler İran’a akıl vermeye kalkmasınlar.

Sitemizde geçtiğimiz gün yayınlanan ‘Hamas Suriye’ye nasıl ihanet etti’ adlı makale Siyonistlerle Suriye’de işbirliği yapan sözde İslamcı batıl sözleri rahatsız etmişe benziyor. Suriye’de Hizbullah ve İran’ın yok edilmesi için mücadele eden Siyonist İsrail, Amerika, Katar, Arabistan… gibi ülkelerle bir olup her gün İran ve Hizbullah’ın aleyhine sayısız haber ve makale yayınlayanlar bu makaleden rahatsız olmuşlar! Türkiye’deki bu sözde İslamcı oluşumlar önce kendilerine gelip, ümmete nasıl ihanet ettiklerine bakmalıdırlar. Suriye, İran ve Hizbullah’ın en azılı düşmanları olan İsrail, Amerika ve Suudi Arabistan’la aynı doğrultuda hareket ederek direniş cephesine saldıran bu oluşumlar, kendi pisliklerini örtmek için görüntüde Filistin davasına sahip çıkmaktadırlar. Filistin’i koruyan, kollayan ve her türlü fedakarlığı yapan ülkelere karşı neden savaşıyorsunuz diye size sormazlar mı? İran, Suriye ve Hizbullah dışında Filistin davasını gerçek anlamda savunan hiçbir oluşum olmadığı halde bunlara karşı savaşmak demek Filistin’e karşı savaşmak demek değil midir? Filistin için her şeyi göze alan İran’a karşı savaşmak, hakkında yalan haber ve makaleler yazarak karalamaya çalışmak Filistin’i yok etmek demek değil midir? Bir yandan İran, Hizbullah ve Şiilere karşı savaşmaya and için selefi oluşumlar ve öte yandan yine bu ülkelerin yıkılması için yıllardır mücadele eden Siyonist İsrail ve Amerika var. Her ikisi de İran, Suriye ve Hizbullah’ın yıkılması için mücadele etmektedir.

Sitemizde yayınlanan makale gazeteci Ömer Ödemiş’e ait bir makaledir. Makalenin İran’la sitemizle hiçbir bağı yoktur. Yalnızca içeriğinde bazı gerçekler dile getirildiği için yayınlanmıştır. Bu makalede gerçekler dile getirilmiş ve olaylar tarafsız bir bakış açısıyla kamuoyuna sunulmuştur. Makalenin batıl söz ve çevresini rahatsız etmesinin temel nedeni Filistin ve Hamas olmadığı kesindir. Onları rahatsız eden ümmete ihanetlerinin bir şekilde yansıtılmasıdır. Ümmette ihanet ederek Suriye’de kefere ve münafıklar topluluğunu savunup yüz binlerce masum Suriyelinin kanına girdikleri için suç ve günahlarını bu şekilde örtmeye çalışmaktadırlar. On binlerce insanı hak yoldan ayırarak batıla sevk eden batıl sözcüleri, binlerce masum Türkiyelinin Suriye’ye giderek batıl adına Müslüman kardeşine silah çekmesine neden olmuşlardır. Onların tahrikleri ve yalanlarına kanan masum saf Müslümanlar Suriye’ye gidip kendi öz kardeşlerine kurşun sıkmış ve on binlerce Müslümanın ölümüne neden olmuşlardır. Açıkça Siyonistlerle birlikte hareket ederek Suriye ve Hizbullah hedef alınmış yaralıları ise İsrail’de tedavi edilmiştir. Müslümanları aptal yerine koyan batıl söz ve çevresi Suriye’de Siyonist İsrail ve Amerika ile birlikte hareket ederek batıl kalemleri ve dilleri ile Siyonistlerden daha tehlikeli olduklarını ispat etmişlerdir. ümmeti Siyonistlerin çıkarları doğrultusunda Suriye’ye savaşa davet ederek Siyonist İsrail’in yapamadığını yapmıştır. Bu da bize bu grubun İslam ümmeti için Siyonistlerden bile daha tehlikeli olduğunu ortaya koymuştur. Irak’ta her gün yüzlerce masum Müslümanı kesen IŞİD keferelerine hiçbir şekilde toz kondurmayan batıl söz ve çevresi Suriye’de Nusra cephesi ve öteki katiller çetesiyle çatışmaya girdiği zaman dünyayı ayağa kaldırmakta ve IŞİD’i İran yanlısı bile göstererek tam bir Yezitlik ve Muaviyelik yapmaktadır.

Sitemizde yayınlanan makale, Solcuların kaleminden çıkmış ve Türkiye’de sol kesim tarafından yayınlanan bir makaledir. Makalenin solcuların kaleminden çıkması gerçek olmadığı anlamına gelmemektedir. Bize sol ve laik kesimin zihniyetinin ne olduğunu ve yıllarca bunlar tarafından İslam ve İran’ın vurulduğu söylenmektedir. Bunları biz inkar etmiyoruz ve hiçbir zamanda etmedik. Onlar tarafından hazırlanan makale ve haberlerin sitemizde yayınlanması onların her alanda fikirlerini desteklediğimiz değildir. Hayır, bu söz konusu bile edilmez. Bizler mektep olarak her zaman hak ve haklının yanında olduk. Bugün eğer sol kesim doğruyu değip doğruyu savunuyorsa onların yanında oluruz. Yarın sağ kesim doğru söyleyip doğruları haykırırsa onların yanında yer alırız. Ancak yalnızca o konudaki görüşlerine mahsustur bu fikir birliği. Bizler ne sağız ve ne de sol. Bizler hakkın yanında duran Müslümanlarız. Müslümanlığı ve hakkı savunan herkes bizim yanımızdadır. Bunun sağı solu, dinlisi, dinsizi yoktur. Yerine göre Hıristiyanlarla bile işbirliği yapılabilmektedir. Bunu da bizzat Kur’an açıklamış ve Peygamber efendimiz de uygulamıştır. Dolayısıyla sağcısı, solcusu değil, hatta kafir Hıristiyan bile olursa hakkın söylendiği ve savunulduğu tüm konularda onlarla birlikte hareket ederiz. Bunun hem dini açıdan hem de akli açıdan delilleri vardır. Dolayısı ile bizim sol kesimin makalelerini yayınlamamızın hiçbir sakıncası yoktur. Eğer hakkı söylüyorsa yayınlarız. Kafir de olsa fark etmez. Nitekim öteki grupların da bir çok açıdan onlardan hiçbir farkı yoktur. Sözde İslamcıların yazdığı yalan, yanlış, iftira ve kin kusan makalelerin bizler tarafından yayınlanması elbette ki beklenemez. Zaten şu anda Şia mektebine ve Hakka düşmanlık güdenler solcular değil, sözde İslamcı gruplardır. İslamcı gruplardan birkaçı istisna tam bir aymazlıkla mezhepçilik yapmakta ve her gün İran, Suriye, Hizbullah ve Irak karalanarak kafirlerden daha kötü İslam’a darbe vurulmaktadırlar. Solcular, sağcılar, sözde İslamcılar her kim İslam ve değerlerine saldırırsa bizim karşıtımızdır ve bizden hiçbir zaman destek alamazlar. Bizim için kişinin inancı değil, duruşu ve ilkesidir; kafirden mi yana tavır takınıyor, haktan mı yana tavır takınıyor? Şu anda Ortadoğu’ya baktığımızda kimlerin hakkın yanında yer aldığı ortadadır. Bu solcu dediğimiz gruplar mı hakkı savunuyor, yoksa bu sözde İslamcı ama gerçekte Siyonist İsrail ve Amerikancı gruplar mı? Dolayısıyla kimin nerede durduğu bellidir. Kimileri kendini Müslüman addedip Müslüman kanı içiyor, kimileri de gerçekte Müslüman bile olmayıp (Hugo Çavez gibi) hakkın savunuculuğunu yapmaktadır. Dolayısıyla bizim bu sözde İslamcılarla bu konolarda hareket etmemiz beklenmemelidir.

Yayınladığımız makale, Filistin davasına gerçekte kimlerin ihanet ettiğini ortaya koymaktadır. Zaten açıkladığımız gibi batıl söz taraftarlarının rahatsız oldukları nokta kendi ihanetlerinin ortaya çıkmasından dolayıdır. Yoksa onlarda vahdet ve İslami bir endişe söz konusu değildir. Vahdeti savunun ve vahdet için bedel ödeyenler bizleriz. Gerçekte bize saldıran, karalayan, iftira atan ve tam bir anlamıyla azılı mezhepçilik yapanlar kendileridir. Düzenledikleri seminerler ve yayınladıkları makaleler bunu net olarak ortaya koymaktadır. Dolayısıyla birilerinin yanlışlarını dillendirmek ve uyanık olunması gerektiğini söylemek vahdete darbe vurmayacağı gibi tam tersi gerçek vahdet taraftarlarının ortaya çıkarılması açısından zorunludur. Bizler Müslümanız. Dolayısıyla uyanık olmamız gerekmektedir. Ümmetin parasını çarçur etmek ve davaya ihanet etmek söz konusu olamaz. İhanet içinde olanlar deşifre edilmeli ve ümmet uyarılmalıdır. Hamas yanlış yapmışsa, başımızı kuma gömemeyiz. Hamas’ı Hamas yapan İran ve Hizbullah’tır. Dolayısıyla Hamas üzerinden Filistin üzerinden bizlere saldırılması tam bir küstahlıktır. Ayrıca belirttiğimiz gibi Türkiye’de yayınlanan bu makalenin İranla hiçbir ilgisi yoktur. Bizim burada bu makaleyi yayınlamamız İran’ın politikası değildir. İran’ın politikasını açıklamak bizim işimiz değildir. Bizler İran’dan yayın yapan bir siteyiz. Dolayısıyla burada yayınlanan makale ve haberler hiçbir şekilde İmam Hamaney’i ve İran’a mal edilmez. Türkiye’de bazı sözde İslamcı siteler bu makaleyi bahane ederek yine tam bir aymazlıkla İran’a ve bizlere saldırmışlardır. İran’ın Hamas’ın devrilmesini istediğini söyleyecek kadar bazıları aymazlığını ortaya koymuştur.

Batıl söz ve çevresine son sözümüz şudur: eğer gerçekten samimi iseniz Suriye’yi yıkmak için uğraştığınızın yarısı kadar İsrail’in yıkılması gerektiğine dair makale ve haber yayınlayın. Ümmeti Filistin davasına yardıma çağırmayın, bizzat meydanlara inin ve herkesi İsrail’e karşı cihada davet edin. Eğer samimi iseniz en azından sitenizden bu çağrıyı yapın. Sizin bu çağrılarınızdan dolayı yüzlerce Türkiyeli Müslüman Suriye’ye giderek binlerce masum Müslüman kardeşini öldürdü, yüz binlercesini yaraladı, evsiz, barksız korunaksız bıraktı. Yine sizin çağrılarınızla oraya giden binlerce Türkiyelinin de katkılarıyla milyonlarca Müslüman Suriyeli mülteci konumuna düşerek, başka ülkelere sığınmak zorunda kaldı. Sizce bunlar ihanet değil mi? Bu insanları kandırabilirsiniz, ancak yüce Allah’ı da mı kandıracağınızı sanıyorsunuz? Bu dünyada para ve mal tatlı gelebilir, ancak cehennem ateşini size hatırlatıyoruz. Vesselam.

Yorum Analiz Haberleri

Suriye devrimine çarpık ve indirgemeci yaklaşımlar
Yılbaşında normalleşen haram: Piyango
Yapay zeka statükocu mu?: ChatGPT'de cevaplar neye göre değişiyor?
Devrim ile derinleşen kardeşlik: Suriye & Türkiye
Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!