HAKSÖZ-HABER / Musa Umeyr Genç
15 Temmuz gecesi, darbe kalkışmasına yönelik tepkiler ilk andan itibaren kendisini meydanlara atılan insanlar üzerinden gösterdi. Ardından TV ekranlarına canlı yayında bağlanan Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Yıldırım’ın çağrısıyla kitlesel hale gelen sokak eylemleri hızla ivme kazandı. 15 Temmuz gecesinden itibaren meydanları dolduran halk dün Beştepe'de idi ve yine Erdoğan’ın çağrısıyla haftalardır sürdürdüğü direnişe bir ‘virgül’ koydu.
KONDA isimli araştırma şirketinin Yenikapı’da yapılan mitingde yaptığı saha çalışmasına göre katılımcıların önemli bir kısmının 15 Temmuz’dan önce herhangi bir protesto, yürüyüş veya oturma eylemine katılmadığını görüyoruz. (İlgili araştırma için tıklayınız) Meydanlarda ise bu araştırma sonucuyla tezat oluşturacak kadar uzak bir görüntü vardı. Halk kendinden gayet emin, tecrübeli, soğukkanlı ve organize eylemler ortaya koydu. Sıcağı sıcağına yapılan konuşmalar, atılan sloganlar hem hitabet hem de maksadın ifade edilmesi noktasında profesyonel devrimcilerin epeyce üzerindeydi. 25 gündür ülkenin dört bir noktasında her gün alanları hınca hınç dolduran halk çevreye herhangi bir zarar vermediği gibi aynı zamanda herhangi bir asayiş olayının olmasını da izin vermedi.
Bu durum 2013 yılında yaşanan gezi kalkışmasını akıllara getirdi. Hafızalarda tazeliğini koruyan görüntülerde galiz küfürlerin edildiği ve bu da yetmezmiş gibi sosyal medyadan başlayıp aynı küfürlerin duvarları da kirlettiği, çevre esnafın dükkânlarının zarar gördüğü ve iş yapamaz hale geldiği görüntülere şahit olmuştuk. Basın özgürlüğünü bir put gibi önümüze koyan bu güruh o süreçte canlı yayın araçlarını dahi imha etmekten çekinmemişti. Hem eylemci/devrimci olarak addedilen sol-sosyalist ideolojik çevrelerin hem de sosyoloji uzmanı diye bilinen seküler akademik çevrelerin “makarnacı-kömürcü“ olarak itham ettiği Türkiye halkı bu anlamda önemli bir ders verdi.
Yaşanan bu süreçte solun yıllardır süregelen darbe karşıtlığının ise içinin boş olduğunu bir kez daha görmüş olduk. Darbeye karşı durmak şöyle dursun, radikal sol örgütler Nurtepe’de, AKOM (Afet Koordinasyon Merkezi) önündeki gösterilerden dönen halka ateş açarak Ramazan Meşe’yi şehit edecek kadar ileri gitmiştir. Darbe karşıtlığı konusunda sol açık bir ifadeyle bir kez daha sınıfta kalmıştır.
Seküler iktidar sınıflarının kendi tekelinde zannettiği meydanlar bu sefer halk tarafından etkin bir şekilde kullanıldı ve halk meydanları sosyal/siyasal olaylara karşı yeni ve kullanışlı bir tepki zemini olarak benimsedi.
Gezi Parkı'ndan O Kareleri Hatırlatalım: