Mevzuu İsmin Şöyle veya Böyle Yazılmasının Ötesinde

Bir isminiz vardır ve her yerde aynıdır sanırsınız. Peki şu isimler neyin nesi? Jamal, Khalid, Nourreddine, Oboubakar, Reza Zerrab, Mansour Arbabsiar, Valid Muallem, Beshir Agazadeh, Mansour Yosif...

D. Mehmet Doğan, Karar gazetesinde “İsimler müşterek değil mi yoksa?” başlığı ile yazdığı makalede isimlerin orijinal halinden İngilizce şekliyle verilmesinin arkaplanını yorumluyor:

Bir isminiz vardır ve her yerde aynıdır sanırsınız. 

Peki şu isimler neyin nesi? Jamal, Khalid, Nourreddine, Oboubakar, Reza Zerrab, Mansour Arbabsiar, Valid Muallem, Beshir Agazadeh, Mansour Yosif...

Kim bunlar? Yerli mi, yabancı mı? Müslüman mı kâfir mi? Türkiye’de dikkatli, uyanık bir basın olsa, bu isimlerin yazılışında sıkıntı olmaz. Okunuşunda da!

“Reza” bizim bildiğimiz Rıza idi! Hani eski İran şahı vardı ya. Neden “İran şahı Reza” demiyoruz? Zerrab da yabancımız değil “sarraf”! Hay dilinizi her türlü haşerat soksun!

O isim “Rıza Sarraf” olunca, birden sıradanlaşacak. Sıradanlaşınca da işin hiçbir esrarı kalmayacak!

Yukarıda sıraladığımız ve Türkiye’nin aktüalitesine karışan isimlerin doğru söylenişi var, bilmek için fazla gayret gerektirmiyor.

Jamal Cemal, Khlid Halid, Nourredine Nureddin, Oboubakar Ebubekir… Mansour, bildiğiniz Mansur! Belki de kapı komşunuzun adı.

“Arbabsiar” bir hayli yabancıya benziyor. Ne ola ki? Çok basit: Erbabşiar! “Erbab”ı da, “şiar”ı da biliyoruz! Peki bu ismi neden bilmiyoruz?

Ya Valed Muallem’e ne demeli? Bu zat Suriye’nin epeydir dışişleri bakanı. Son zamanlara kadar Velid Muallim diye yazılırdı. Neden Valed oldu? Hatta ikinci ismi neden “muallem”e dönüştü?

Arapçada muallem ile muallimin mânası farklı. Biz “muallim”i biliriz, eskiden uydurma “öğretmen” yoktu, “muallim” vardı. İlim öğreten mânasına.... Ya “muallem” ne demek? “Talimli, talim görmüş, öğretilmiş” demek. Gerçi, bu dışişleri bakanı bu açıklamaya daha uygun. “Muallim”den çok “muallem” olmak ona yakışır!

Yosif’i tahmin etmişsinizdir: Yusuf!

* * *

Görüldüğü gibi yaygın bir coğrafyada müşterek isimler haddinden fazla. Belki telaffuzda farklılık var, fakat onun Türkiye’de Latin harfleriyle yazılışında fark olmamalı. Mouhammad “Muhammed”dir yahu! Houseyin ise “Hüseyin”. Maghreb Mağrib, Saudi Suudi...

Peki bu neyin nesi? Hangi akıl isimleri böyle yazıyor? Bu dış dünyayı ingilizce takip edenlerin aymazlığının sonucu. Adamlar, İngilice yazılışları esas alıyorlar. Bildikleri isimleri bile, yabancı dildeki imlâ ile bize aktarıyorlar.

Sadece şahıs isimleri değil, yer adlarında da aynı problem var. Kudüs’ü Jeruselam diye yazan yok mu? Geçenlerde bir gazetemizde Benjamin Bünyamin olmuş! Kimdir bu yahu: Benjamin Netanyahu!

Ortak dini isimlerin yazılışında kimi hırıstiyanları, kimi yahudileri esas alıyor. Müslümanın adlandırmasını neredeyse bilen yok!

Bir aralar bir “Beersheba”dır gitti.

Neresi burası? Neden İngilizce adlandırmasını esas alıyoruz?

Bu 20.yüzyılın başında Osmanlı’nın kurduğu bir şehir. Bizim söyleyişimizle “Birüssebi”. Bu ismi kullanana neredeyse rastlamadım. Beerşeba yazanı da gördüm. O da İsrail’deki söyleyiş.

Türkiye’ye dışarıyı İngilizce üzerinden İbranice üzerinden aktaranlar, Türkiye’yi nasıl aktarıyor acaba?

İsimlerimiz nasıl bir dönüşüm geçiriyor, olaylar nasıl tahrifata uğruyor? İmajımız nasıl teşekkül ediyor? Bu işten kimler nemalanıyor?

Mevzu ismin şöyle veya böyle yazılmasının ötesinde!

 

Yorum Analiz Haberleri

Birilerinin aklına kadınlar sadece Müslümanlar iktidar olunca geliyor...
İdeolojik anlatısı çöken İran, Suriye'de en büyük kaybedendir!
Suriye'deki gelişmelere "şerhli" yaklaşmak Suriyelilerin sevincini hafife almaktır!
Mahmud Abbas'ın ihaneti zilletini artırmaktan başka bir işe yaramadı!
Gerçek bir lider, ‘övgü, yergi ve tehdit'lerle aslî hedefinden sapmaz!