Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde, yıllarca Türkiye’den seçilmiş bir isim olarak hakimlik yapan Rıza Türmen isimli şahıs, şimdilerde Milliyet gazetesinde köşe yazarlığı icra ediyor..
Biz de bu adamın yazılarından, ne kadar önyargılı, olaylara ne kadar at gözlüğü ile bakan birisi olduğunu öğrenmiş oluyoruz.
Bu kadar cahil birisinin, yazarlık yapmaya nasıl soyunabildiğini hayretler içerisinde müşahade ediyoruz.
Araştırmaya merakı olmayan, basmakalıp varsayımlarla yorumlar yapabilen birisinin, nasıl olup da AİHM’de yıllarca hakimlik yapabildiğinin merakı içerisinde kalıyoruz.
“Bayram günündeyiz. Bu günlerde insanlar birbirlerine daha tahammüllü, daha sevecen, daha iyimser gözlükle bakmalı..” ikazlarını sizden önce ben kendime yaptım..
Ama kusura bakmayın, bu kafalar yüzbinlerce insanın eğitim haklarını kısıtladı.. Bu kafalar, milyonlarca insanın temel hak ve özgürlüklerini kullanılamaz hale getirdi.. Dolayısı ile, hakkedene de, en azından aşırı ifadeler kullanmadan dersini vermek gerekli diye düşünüyorum.
Hele hele, “haklı ile haksız”ı birbirinden ayırmakla görevli olarak yıllarca vazife yapan birisi, bu kadar cahilce, bu kadar olaylardan uzak bir bakış açısı ile bir konuyu değerlendiriyorsa, bizim de biraz daha sert ifadelerle eleştiri yapma hakkımız, kendiliğinden doğuyor..
“Konu ne?” diye meraklananlarınız olabilir.
Konu, Rıza Türmen’in son yazısı.
Beyefendi önce Ergenekon terör örgütü kapsamında merkezi aranan, birçok yöneticisi sorgulanan, hatta bazıları da halen kaçak olan ÇağdaşYaşamı Destekleme Derneği’ne desteğini sunuyor..
Sonra da İmam Hatip liselerine olan kinini kusuyor..
Görüşlerini yorum olarak açıklasa, küçük bir eleştiri ile geçebilirdim.
Ama gerçekleri bu kadar çarpıtan birisine sessiz kalmamız düşünülemez. Üstelik, bu tür kişilere gerekli hatırlatmaları hemen yapmamak, sonrasında “yalan”ların “gerçek”, “gerçek”lerin “yalan” gibi tanıtılmasına sebebiyet veriyor ki, biz de şaşıp kalıyoruz yaşananlara..
Diyor ki Rıza bey: “Bu arada başka şeyler de oluyor. Örneğin, İmam Hatip liselerinin yönetmeliği değişiyor. 1972 tarihli yönetmelikte, 'Tevhid-i Tedrisat (öğretimin birleştirilmesi)' kanununun 4. maddesi gereğince kurulmuş bulunan İmam Hatip okulunun amaçları, imamlık ve hatiplik, Kuran kursu öğreticiliği, gerektirdiğinde müftülük, vaizlik ve benzeri görevleri yapmak üzere ortaöğretim görmüş din görevlileri yetiştirmek. Oysa, 31.7.2009 tarihli yeni yönetmelik Tevhid-i Tedrisat Kanunu'ndan söz etmeden, İmam-Hatip liselerinin amaçları arasında 'hem mesleğe, hem de yükseköğretim programlarına hazırlanmalarını' sayıyor. Başka bir deyişle, İmam-Hatip okulları meslek okulu olmaktan çıkarak normal bir liseye dönüşüyor.”
Rıza bey ne diyor burada?
“Yeni bir yönetmelikle, İmam Hatip liselerinin konumunda bir değişiklik yapılıyor” diyor, değil mi?
Acaba öyle mi?
Veya yeni çıkarıldığı söylenilen yönetmelik, Türkiye Cumhuriyeti mevzuatına, acaba ilk defa mı giriyor?
Buyrun, Milli EğitimKanunu’nun 32. maddesini birlikte okuyalım: “İmam-Hatip liseleri, imamlık, hatiplik ve Kur'an kursu öğreticiliği gibi dini hizmetlerin yerine getirilmesi ile görevli elemanları yetiştirmek üzere, Milli Eğitim Bakanlığı’nca açılan ortaöğretim sistemi içinde, hem mesleğe hem yüksek öğrenime hazırlayıcı programlar uygulayan öğretim kurumlarıdır.”
Demek ki ne imiş?
İmam Hatip liselerinin, sadece imamlık ve Kur’an kursu öğreticiliği değil, bir de yükseköğretime hazırlama işlevi varmış. Ve bu işlevi de “31.7.2009 tarihli yönetmelik” ile değil, “14.6.1973 tarihli Milli EğitimKanunu” ile düzenlenmiş.
Rıza beyin yeni diye yutturmaya çalıştığı yönetmelikteki düzenlemenin hemen hemen aynısı, bundan 36 yıl önce; üstelik yönetmelik ile de değil, kanunla düzenlenmiş!
Ama Rıza bey, rejim sorunu çıkartacak ya..
“Türkiye’de bir şeyler değişiyor” diye ortalığı karıştıracak ya..
Birilerini kışkırtarak, İmam Hatip liselerini mahkum etmeye çalışacak ya..
Onun için uyduruyor.. veya iyimser gözle bakarsak, önyargı ile hareket edip, “Daha önce bu düzenlemeyi haklı çıkartacak bir üst düzenleme yapılmış mı?” demeden, hemen suçlamayı yapıyor.. Hemen yargısız infazda bulunuyor..
Aynen, AİHM’in meşhur “başörtü yasağının olabilirliği”ne karar verilirken o heyetin Türk üyesi olarak kanaatini açıkladığında yaptığı gibi.. önyargılı.. mevzuattan habersiz.. siyasi gözlükle olayları yorumlayan bir kafa..
Umarım, bu kafalar, devirlerinin sona erdiğinin farkına artık varırlar.. Kamuoyunda daha gülünç durumlara düşmeden, bir kenara çekilip, kin kustukları imamların önüne gidecekleri günü beklerler! Hepimizin gideceği yer, orası çünkü!
VAKİT