Rahman ve Rahim olan Yüce Allah’ın adıyla. Allah’a hamd, sevgili resulüne selam olsun. Bundan önceki yazılarımızda Sıhhat açısından hadislerin, sahih, hasen, zayıf ve mevzu şeklinde tasnif edildiğini ifade etmiştik. Bunlardan ilk üçünü izah etmiş. Şimdi de mevzu hadisi işleyerek bu konuyu bitirmeye çalışacağız.
Mevzu hadis nedir: Mevzu kelimesi sözlükte bir şeyi bir yere bırakmak, koymak, yukarıdan aşağı atmak anlamındaki vaz’ kökünden gelmektedir.1 Hadis terimi olarak, Hz. Peygambere ait olmayan söz ve fiillerin O’na nispet edilerek nakledildiği haberler demektir.2
Prof. Dr. Talat Koçyiğit ise mevzu hadisi şöyle tarif etmektedir; “Başta İslam dinine kastedenler olmak üzere, mensup oldukları siyasi fırka ve hizipleri, fıkhi mezhepleri, kabilelerini, cinsiyetlerini, dillerini, peşinden gittikleri imam ve hükümdarları methetmek, halife ve emirlerin nezdinde yüksek mevkiler kazanmak, cami ve mescitlerde va’zettikleri cemaatın teveccühüne nail olmak, halkın dini emir ve nehiylere karşı rağbetini artırmak maksadıyla din düşmanlarının, yalancıların ve cahillerin uydurdukları, sonra da bu uydurulan şeylere, derecelerini yükseltmek için tanınmış hadis ravilerinden düzdükleri isnadlar ekleyerek hadismiş gibi Hz. Peygambere iftira ile isnad ettikleri sözlere mevzu (uydurma) hadis adı verilmiştir.”3
Mevzu hadisler ne zaman ortaya çıkmıştır? Mevzu hadislerin ortaya çıktığı zamanı kesin olarak tespit etmek güçtür.4 Bununla beraber yaygın olarak mevzu rivayetlerin, Hz. Osman’ın katledilişi fitnesi sonrasında başlayan fırkalaşmaların akabinde ortaya çıktığını söylenebilir.5 Nitekim bu konuda Prof. Dr. Ahmet Yücel şunları söylemektedir: Kaynaklarda hadis uydurma faaliyetinin Hz. Peygamber döneminde başladığı ve “Kim bile bile bana isnad ederek yalan söylerse cehennemdeki yerine hazırlansın” hadisinin böyle bir olay üzerine söylediği kaydedilmekteyse de“ hadisi uydurmanın, İslam toplumundaki siyasi guruplaşmalardan sonra ortaya çıktığı anlaşılmaktadır. İslam aleyhtarları, yaptıkları iftiranın Hz. Peygamber tarafından hemen ortaya çıkarılacağı endişesiyle onun sağlığında buna cesaret edememişlerdir. Hulefa-yi raşidinin; işitmedikleri bazı hadisleri rivayet edenlerden, Hz. Peygamberden duyduklarına dair şahit istemeleri ve çok hadis rivayet edenleri bu konuda daha dikkatli olmaya davet etmeleri gibi hassasiyetleri, hadis uydurmaya uygun bir zeminin doğmasını önlemiştir. Ancak İslam tarihinde “el-fitnetül Kübra” olarak tanımlanan Hz. Osman’ın 18 zilhicce 35 tarihindeki şehadetiyle başlayıp Hz. Ali’nin halife olması üzerine patlak veren Cemel vakası, sıffin savaşı ile süren gelişmeler sonucunda etkisi günümüze kadar devam eden siyasi ve itikadi guruplaşmalar oluşmuştur. Bu siyasi grupların mensuplarından bazı kimseler kendi görüşlerini destekleyen, karşı tarafın düşüncelerini yeren hadisler uydurmuşlardır.6
Sonuç olarak denilebilir ki, tek tük hadis uydurmalar daha erken dönemde olmuşsa bile,7 yaygın olarak hadis uydurma hareketi, sahabe asrının sonu ve büyük tabiiler devrinin başlangıcı olan buhranlı dönemde yaygınlaşmıştır.
Mevzu hadislerin uydurulma nedenleri nelerdir ve bunları uyduranlar kimlerdir:
a-) Dini bozmak veya gülünç duruma düşürmek için yapılan hadis uydurmaları. Bunu yapanlar İslam’a inanmadığı halde Müslüman gözüken zındıklardır. Bu zındıklar hadisler yoluyla dinin safiyetini bozmak, dini gülünç bir duruma sokmak için özel bir çaba sarf etmiş ve sayısız hadis uydurmuşlardır.
Sözde Ebu Hureyre(r.a.)’dan rivayet edilen ve büyük abdestten temizlenmek için kullanılan taşların sayısının tek yapılmasını söyleyen rivayet gibi.8 Akıl ve vicdan sahibi bir Müslüman’ın taharet taşının tekliği ile Yüce Allah’ın tekliği arasındaki bağlantının çirkinliğini ve yüzsüzlüğünü fark etmemesi mümkün değildir. Hâlbuki biraz düşünen birisi beş vakit namazdan, dördünün rekât sayısının çift olduğunu, ezandaki şehadet ve çağrının da çoğu yerde çift olduğunu görebilir.
Zındıklardan Abdülkerim b. Ebi’l –Avca (ö. 160); asılmak üzere yakalandığı zaman, “Dininizde helali haram, haramı helal göstermek üzere bin hadis uydurdum” itirafı, zındıkların hadis uydurmadaki etkisini ortaya koymaya yeterdir.9 Hz. Musa’nın, ruhunu almak üzere gelen Azrail(a.s)’a yumruk atıp gözünü çıkardığı10, (Haşa) resulullah (s.a.v.)’in kahinlik taslayan ibni Seyyad’ın arkasında gezdiği ve onun gaybı bilip bilmediğini öğrenmeye çalıştığı11 gibi rivayetler de bu kategori de değerlendirilebilir.
b-) Siyasi fırka, hizip ve fıkhi mezhep mensuplarının kendilerini övmek ve karşıtlarını yermek için uydurdukları hadisler. Bu uydurmaları yapanlar, bu kesimlerin bağnaz ve düşük takva sahibi mensuplarıdır. Ebu Süfya'nın faziletlerine dair rivayet gibi. Rivayette ebu Süfyan, Nebi (a.s)’a; Kızı Habibe ile evlenmesini, Muaviye’yi katip yapmasını ve kendisini de emir yapmasını istediğini, Nebi(a.s)’ın bunların tümünü kabul ettiği rivayet edilir.12 Halbuki Annemiz Habibe (r.a.) ile efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.), Ebu Süfyan’ın Müslüman olmasının çok öncesinde evlenmişlerdir.
Aynı şekilde “Ümmetimin içinde Muhammed bin İdris adında (yani haşa imam Şafii diye) biri çıkacaktır ve ümmetime iblis’ten daha zararlı olacaktır. Yine ümmetimin içinden Ebu Hanife denilen bir zat çıkacaktır ki, o ümmetimin meşalesi olacaktır.”13 gibi rivayetlerde hatırlanması gereken çarpıcı örneklerdendir. Aynı şekilde İmam Ebu Hanife’yi kötüleyen benzer rivayetlere rastladığımızı da belirtmeliyiz.14
c-) Kabilelerini, cinsiyetlerini, dillerini, mesleklerini yüceltmek ve karşıtlarını alçaltmak isteyenlerin uydurdukları rivayetler. Türkler tarif edilerek, şunlarla (Türklerle) savaşılmadıkça kıyamet kopmaz rivayeti gibi.15 Veya Kahtan oğullarından bir kimse çıkıp, onları asasıyla sürmedikçe kıyamet kopmaz.16 Aynı şekilde “cehcah denilen bir kimse melik olmadıkça kıyamet kopmaz."17 rivayetleri gibi. Yine meslekler konusunda’’ sizin en şerlileriniz, çocuklarınızın muallimleridir; onlar yetime karşı merhametsiz ve fukaraya karşı çok haşindirler”18
d-) Peşinden gittikleri imam ve hükümdarları methetmek, halife ve emirlerin nezdinde yüksek mevkiler kazanmak için hadis uyduranlar.19 Buna örnek olarak şu uydurma olay zikredilebilir; Gıyas b. İbrahim en- Nehai el- Kufi, güvercinlerle oynamasını seven halife Mehdi’nin huzuruna girdiği zaman, halifenin önünde güvercin bulunduğunu gördü. O’na müminlerin emirine hadis oku dediler, Gıyas “bize falan rivayet etti, o da falandan nebi (a.s.)’ın şöyle buyurduğunu nakletti: “ok, deve, at ve kuş yarışlarından başkası için ödül almak helal olmaz.” Bunun üzerine halife Mehdi, ona bir kese verilmesini emretti; kalkıp giderken de ona şunları söyledi: Senin şu kafan yok mu? Bu resulullah’a iftira atan bir adamın kafasıdır. Sonra Mehdi, onu bu işe ben teşvik ettim, diyerek güvercinin kesilmesini emretti ve güvercinlerle oynamaktan vazgeçti.20
e-) Vaizlerin toplumun beğenisine ulaşmak ve bir kısım zahidlerin de, halkın dini emir ve nehiylere karşı rağbetini artırmak maksadıyla hadis uydurmaları. Bu kesim en yaygın uydurucuların başında gelmektedir. Üstüne üstlük bunlar zahitlik, hocalık ve dindarlık görüntüsünde oldukları için, insanların din algısının bozulmasında fazla tesirleri de oluşuyordu.21 Nitekim Yahya b. Said el-Kattan; “Hakkında iyi adamdır, denen kimselerden daha fazla yalan söyleyen birini görmedim” der.22 Elbette bir kısım dindarların hadis uydurmalarına bu kadar karışmasına, sözde bazı âlimlerin buna cevaz verişinin de etkisini unutmamak gerekiyor. Zira bazıları, peygamberin “kim benim üzerime yalan uydurursa, cehennemdeki yerine hazırlansın” tehdidinin, aleyhinde uydurulan rivayetler için geçerli olduğu gibi, akıl almaz bir iddiada bulunabilmişlerdir. Bunlara göre peygamberin/dinin lehine hadis uydurmak, bu tehdidin kapsamına girmezmiş.23
İnşallah gelecek yazımızda mevzu hadislerin özellikleri ve bu özelliklerin muhaddislerimizce ölçü alınıp alınmadığının üzerinde durmaya çalışacağız. Sözlerimizin sonu Yüce Allah’a hamdtır. Fikirlerimizde isabet ettiklerimiz rabbimizin bize lütfu, yanlışlıklarımız ise bizim bilmeyişimiz ve aklımızın sınırlılığındandır. Rabbimizden bizleri katında değerli olanların yollarına iletmesini niyaz ederiz.
Dipnotlar:
1-Prof. Dr. Ahmet Yücel, Hadis usulü, S.209
2-Prof. Dr. Ahmet Yücel, Hadis usulü, S.209. Prof. Dr. Ahmet Keleş, Hadis Tarihi ve Hadis usulü Dersleri, S.183.
3-Prof. Dr. Talat Koçyiğit, Hadis usulü, S.97.
4-Prof. Dr. Talat Koçyiğit, Hadis usulü, S.101.
5-DİA. C. 29. S. 493. Prof. Dr. Ahmet Yücel, Hadis usulü, S.210. Prof. Dr. Talat Koçyiğit, Hadis usulü, S.102.
6-Prof. Dr. Ahmet Yücel, Hadis usulü, S.210. Prof. Dr. Suphi Es-Salih, Hadis İlimleri ve Hadis Istılahları, S.215.
7-DİA.C.29.S.493.
8-Sahihi Buhari, Muhtasarı Tecridi Sarih Tercemesi ve Şerhi, C. 1. S. 147.
9-Prof. Dr. İsmail Lütfü Çakan, Hadis usulü, S. 135.
10-Muhtasar Sahihi Müslim Tercümesi, Hafız Ebu Muhammed el- Münziri, Eser Neşriyat, C.2. S.637.
11-Sahihi Buhari, Muhtasarı Tecridi Sarih Tercemesi ve Şerhi, C. 4. S. 520.
12-Muhtasar Sahihi Müslim Tercümesi, Hafız Ebu Muhammed el- Münziri, Eser Neşriyat, C. 3. S.103.
13-Prof. Dr. Suphi Es-Salih, Hadis İlimleri ve Hadis Istılahları, S.215.
14-Prof.Dr. M. Hayri Kırbaşoğlu. İslam Düşüncesinde Hadis Metodolojisi. S.141
15-Muhtasar Sahihi Müslim Tercümesi, Hafız Ebu Muhammed el- Münziri, Eser Neşriyat, C. 3. S.356.
16-Muhtasar Sahihi Müslim Tercümesi, Hafız Ebu Muhammed el- Münziri, Eser Neşriyat, C. 3. S.356.
17-Muhtasar Sahihi Müslim Tercümesi, Hafız Ebu Muhammed el- Münziri, Eser Neşriyat, C. 3. S.357.
18-Prof. Dr. Suphi Es-Salih, Hadis İlimleri ve Hadis Istılahları, S.215.
19-Prof. Dr. Talat Koçyiğit, Hadis usulü, S.97
20-Prof. Dr. Suphi Es-Salih, Hadis İlimleri ve Hadis Istılahları, S.216. Prof. Dr. İsmail Lütfü Çakan, Hadis usulü, S. 136.
21-Prof. Dr. Talat Koçyiğit, Hadis usulü, S.97. Prof. Dr. Ahmet Yücel, Hadis usulü, S.210. DİA. C. 29. S. 493.
22-Prof. Dr. Suphi Es-Salih, Hadis İlimleri ve Hadis Istılahları, S.218.
23-Prof. Dr. İsmail Lütfü Çakan, Hadis usulü, S. 135