Mevsimsiz Yeşerenlerin Öyküsü
Ahmet Laçin / Haksöz-Haber
Görüyor musun kardeş mevsimsiz yeşerenleri?
Yazın çorak toprağından, kışın ak örtüsünden çıkıyorlar
Şehadetin tohumuyla filizlenen şehitlerdir onlar
Uhud’dan toprağa bin selam çakıyorlar.
İşte onlar zaman bilmeyen özgürlüğün suvvarları,
Ve engel değildir onlara küfrün isyan duvarları
Toprağın damarlarından süzülürler dünyaya
Bazen tel örgülerin dikenine akarlar
Bazen de namlunun ucuna…
Özgürlüğün sağanağına karıştılar mı!
Yağarlar Ebrehe’nin kan kokan tacına.
Duyuyor musun kardeş tevhid ordusunun ayak seslerini?
Geliyorlar işte
Şam’ın sahabe mezarlığından
Kahire’nin zindanlarından
Diyarbekir’in Şeyh Sait meydanından geliyorlar…
Asacaklar İslam sancağını
Halep’in kalesine
Mısır’ın piramidine
Aksa’nın kubbesine asacaklar…
Ve dalgalandıracak onu;
Uhud’un rüzgârı,
Bedir’in bahozu
Hayber’in fırtınası dalgalandıracak…
Görüyor musun kardeş mevsimsiz yeşerenleri?
Bazen Muhammed’in kolunda
Bazen Ahmed’in bacağında yetişirler.
Bazen minik bir bebeğin cansız bedeninde
Bazen bir babanın hawarlı kucağında yetişirler.
Ve haykırmayı bir annenin gözyaşında öğrenirler
Savaşmayı ise varil yağmurunun şiddetinde,
Yaşamayı tükenmişliğin girdabında severler,
Ölmeyi ise meydanların direnişinde…
Gördün mü kardeş zamansız gelenleri?
Şeyh Şerif’in bağımsızlığıdır gelen
Zeynep Gazali’nin direnişidir…
Bazen zindanların karanlığından gelirler
Bazen açlığın ölüm kokan gecelerinden…
Katır sırtındaki ağıtlarıdır Mezopotamya’dan duyulan,
En iyisi mi kardeş sen uçakların bombasını selam say!!
Çünkü onlar ya cennet kokarlar ya da kaçak çay…
İşte mevsimsiz yeşerenlerin öyküsüdür bu.
Kursaklarında pişirilen balçığın izi vardır
Heybelerinde aslan kemiğinden sapan
Kalplerinde Allah’ın sözü vardır
Göğüslerinde Golyat’ı deviren iman…