Metalciler (1)

Ali Bulaç

Heavy metalciler ve Metallica ile ilgilenmem 20 sene öncesine dayanır. Protest müzik olarak çıkan bu gruplar aslında modern dünyaya bir eleştiri yöneltiyor, başkaldırıya çağırıyorlardı. Bu konuyu 1990'da ilk baskısı yayınlanan "Din ve Modernizm" adlı kitabımda ele aldım. Cevap yazıp (Zaman, 1 Ağustos) beni cehaletle suçlayan organizatör Cengizhan Yeldan'a bu bölümü okumasını öneririm. (Bkz. Din ve Modernizm, Yeni Akademi Y. 5. Bsm. 2006, Est., s. 175-189)

Yeldan, bu müziğin ve tişörtlerin İran'da yasak olduğunu eklemeyi ihmal etmemiş. Playboy dergisi 12 Eylül darbesinin hemen ertesinde yayınlandığında, yayın yönetmeni ilk sayıda şunları yazıyordu: "Ne mutlu bize ki özgür bir Türkiye'de Playboy'u yayınlayabiliyoruz. Çünkü bu dergi Sovyet Rusya'da ve İran'da yasak." Tuhaf bir benzerlik doğrusu! Gelelim bu müziğin bize neler anlattığına:

 

60'lı yılların sonlarına doğru zencilerin özgün müziği olan blues'un köklü bir değişime uğramasının bir ürünü olan heavy metal müziği, geçen yüzyılın son çeyreğinde neredeyse bütün dünyayı etkiledi. Kimilerine göre gürültüyü bastıran gürültü, kimilerine göre modern bireyin en ekstrem çılgınlığı. Bu, aslında bildiğimiz ortalama kural ve düzeni olan bir müzik değil, özünde bireyin derin acısı ve bunun tezahürü olan bir protestosudur. Bu özelliğiyle ilgimi çekiyor.

 

Rock'çılardan ayrılan ilk metalcilerin müziklerinde görülen Ortaçağ mistisizmi ve dinî söylemlerin yer alması, bu müziğin tümden din-dışı olmadığını gösterir. Hz. İsa, kurban, şeytan, kötülük, mitoloji, korku, dua vb. imajlar ve temalar baskın olarak kullanılır. Toplumun değer yargılarına, yerleşik düzenine, bireyin kurumlar eliyle bir sosyal kukla gibi kullanılmasına, beton, demir, kablo ve dumandan ibaret can sıkıcı bir dünyaya karşı; Batı toplumunun alt-kültür grupları arasında yer alan metalciler isyan, şiddet, korku, vahşet, kural tanımazlık, kan, seks, cinsel sapmalar ve kötülüklerle kuşatma altına alınmış bir dünyaya daha büyük kötülük mesajlarıyla karşı çıkıyorlar.

 

Bu müziğin belirgin özelliği gürültü, kargaşa, hız ve gücün acımasız temsili, bir bakıma yarış, sürat, güç ve savaşı yücelten yerleşik toplumun müziğe indirgenmesi. Gürültü, sanayi, fabrika ve motorlu taşıtların çıkardığı gürültü ile uygunluk içindedir. Metalciler, konserlerde çılgın gösteriler yapmakta, dev salonların loş ışıkları altında veya stadyumlarda tekrarladıkları ritüellerle bir tür ayin yapmaktadırlar. Müzik eşliğindeki bu müthiş ayinin ilerleyen dakikalarında parmaklıklara asılan, önüne gelen her şeyi yıkan insanların çığlıkları, konsantre oluşlarının doruk zamanına tekabül eder. Bazı heavy metalciler konser esnasında birtakım hayvanları, sözgelimi civcivleri boğazlamak veya seyircilerin üstüne kan püskürtmek suretiyle söyleme dehşetengiz bir boyut katarlar.

 

Kullandıkları takılar, ilkel kabilelerde görülen ve totem inancını anlatan nesneler, kemerler, deri elbise, zincir, kalın halkalar, siyah tişörtler; bu alt-kültür grupları nazarında metalciyi mitleştirmekte, ona fetiş bir kimlik kazandırmaktadır.

 

Metalcilerin savundukları her şey, aslında karşı çıkıp protesto ettikleri şeylerdir. Kafes, kuşatmaya, zincir tutsaklığa, demir sanayiye, gürültü fabrika ve modern kente karşı bir protestodur. Tanrı'ya inancını kaybetmiş bir dünyada Tanrı'nın ve inanın en büyük düşmanı şeytana tapmayı (Satanist) bir protesto biçimi seçme gibi... Metalciler satanist değildir, zaten ben de satanist olduklarını söylemedim, sadece "satanizmden ödünç aldıkları şeyler"den söz ettim. Sözcüklerin artık mesaj taşımadığı, düşüncenin öldüğü, halkın iradesinin seçkin iktidar grupları eliyle teslim alındığı, kısaca gezegenin bir cehenneme döndüğü böyle bir dünyada, metalciler, Ozzy Osbourn'ün diliyle "Tanrı'ya nükleer silahlar için şükretmektedirler".

 

Seks, şiddet, elektronik ve gürültünün buluştuğu bu müzikte, kaybolmuş kozmosun yerini kaos almıştır. Kaos, yani her şeyin saçma ve anlamsız olduğu hiçlik, nihilizm... Pazartesi devam edeceğiz.

 

ZAMAN