Meşhurlar meşruiyetlerini nereden alıyor?

Gökhan Özcan, Türkiye'de evindeki hayvanına gösterdiği saygıyı Gazze'deki bebeklere göstermeyen zihniyeti analiz ediyor.

Gökhan Özcan / Yeni Şafak

Meşhuru meşhur eden kim?

Bir toplumun alkışladığı, öne çıkardığı, meşhur ettiği, popüler kıldığı, vitrine koyduğu isimler o toplum hakkında bir fikir veriyorsa, bu tabloda, bizim toplumumuzun durumunun pek parlak olmadığını itiraf etmek durumundayız demektir. Yazık ki bizim meşhurlarımızın, yani bizim meşhur ettiklerimizin toplumun genel zihinsel ve duygusal çıtasını yukarılara taşımak gibi bir misyonu yok, aksine bizim toplumumuz, görebildiğim kadarıyla kendi seviyesinin altında insanları baş tacı ediyor, alkışlıyor, onların hayatlarını vitrine koyuyor.

Acayiplik yaparak, ilginci abartarak takipçi toplayan fenomenler, iki lafı bir araya getiremeyecek kadar boş artistler, berbat müziklere berbat sözler yazarak söyleyen, işi dansla kurtarmaya çalışan ses madrabazları, klişe söz derleyicisi yazarçizer taklitleri, yeşil saha cambazları, birbirlerini ödüllendirip duran şatafatlı zihniyet yoksunları... Bir toplumun meşhurlarının bunlar olması, hele kökleri asırlar öncesine uzanan bizimki gibi kadim bir toplum için, hiç şüphe yok ki yüz kızartıcı bir şey...

Hemen yanı başımızda insanlık tarihinin belki de en vahşi zulümleri işlenirken, Gazzeli anne babalar yıkıntılar arasından çocuklarının parçalarını toplarken bile kafasını kuma gömebilen bu zavallılardan biz siyasi değil, ideolojik değil, dini değil, sadece insanca bir tepki vermelerini bekliyoruz. Vermiyorlar, veremezler. Onlar içinden dışı görünmeyen bir yaldızlı fanusun içinde yaşıyorlar. Bir şekilde kulaklarına ya da gözlerine ulaşabilen sığ ezberleri fikir zannediyorlar. Trendleri takip etmek onlar için bir hayat memat meselesi... İnsanların yerine köpeklerini koyuyorlar, çünkü onları maymuna çevirebiliyorlar. Para kazanıp bu çılgın düzenlerini sürdürebildikleri müddetçe başkalarının başına ne geldiği umurlarında olmuyor. Yaşadıkları halüsinasyonu hayat zanneden zavallılar onlar... İnsan olmaktan ne kadar uzaklaştıklarının bile farkına varamıyorlar. Aralarında bir parça farklı olanlar var ki, onların temel argümanları da ideolojik bir ezbere dayalı... Onlar ancak kendi fikrindeki insanları insan sayıyor, onların meselelerine duyarlı yaklaşabiliyor, onların dışındakilere ve onların dışındakilerin çocuklarına aynı sıcaklığı gösteremiyorlar. Bu da berbat bir şey ve aslında onları diğerlerinden ayırabilmemizi imkânsızlaştırıyor.

Bütün bunları birçoğumuz düşünüyor ve söylüyoruz ancak atladığımız bir şey var. Bu insanlar adı üstünde meşhur... Yani geldikleri yerlere kendileri gelmiyorlar, onları toplum olarak biz meşhur ediyoruz. Onları bizim ilgimiz ve merakımız bu hale getiriyor ve şımartıyor. Onlar hemen her söze, “Hayranlarım...” diye başlıyorlar, onlara “Bu insanlar size neden hayran? Hangi özelliğinizle onları kendinize hayran bıraktınız?” diye sormuyor. Ama biz kendimize bu soruları sormalıyız. Çok mu orijinal fikirleri var? Çok mu benzersiz sesleri var? Çok mu iyi oyunculukları var? Örnek bir tarafları mı var? İnsanlığa bir katkıda mı bulunuyorlar? Bu soruların hepsinin cevabı hayır! Peki, ne o zaman? Beden ölçüleri, saç renkleri, rahatlıkla açılıp saçılmaları, en zırva lafazanlıkları arka arkaya getirebilmeleri, en aşırı sululukları yapabilmeleri mi onları meşhur kılan? Neden su vasıfsız şımarıkları kendi elimizle tepemize çıkarıyor ve sonra en hayati meselelerde doğru sözü söylemelerini ve doğru tarafı seçmelerini bekliyoruz? Biz bunlara nasıl oluyor da sanatçı diyebiliyoruz.

Ve daha can yakıcı bir soru: Bunların böyle her yeri kaplamalarına izin verirken; gerçekten fikri, bilgisi, donanımı, analitik kabiliyeti, özgün söyleyişi, derinlikli sohbeti, esaslı icraatı, kadim insanlık mirasını ve zengin geleneğimizi hayatın içinde tutan fikir insanlarımızı, sanatçılarımızı, sosyal öncülerimizi nasıl oluyor da bu kadar kimsesiz bırakabiliyoruz?

Yorum Analiz Haberleri

Siyonistlerden dost olmaz, ne Kürtlere ne de bir başkasına
“AB İsrail’i daha ne kadar koruyacak?”
“BM Siyonizm'i ırkçılık saysın”
Gazze katliamında ABD'nin rolü
Endonezya’da “Değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen” madde: Filistin davası