Sıkça askerden söz ediyoruz… Bu doğal, ülke siyasi açıdan haki bir renkle kuşatılmış durumda…
Bu renk kimi siyasi partilerin de rengi olmaya yüz tutuyor.
CHP'ninki iyiden iyiye haki… Böyle bir siyasi partinin 21. yüzyılda Türkiye gibi bir ülkede hâlâ en büyük ikinci parti olmayı sürdürmesi bu ülkenin ciddi bir çelişkisidir, zihniyetimizle ilgili ciddi soruları beraberinde getirmektedir.
Bu siyasi parti özellikle 1999'dan bu yana aldığı "siyaset dışı, oynak, faydacı, tutarsız" tavırlarıyla, birçok sosyal demokrat seçmeni siyasetten soğutan, uzaklaştıran bir yol izliyor.
Öneri ve çözüm mantığından uzak duruşuyla, devlete, özellikle askere endeksli gövdesiyle Türkiye'deki çok partili siyasi düzenin adeta tek partili bir işleyişe sahip olmasına, "devlet-siyaset bölünmesi"nin, siyaset üzerindeki "asker-devlet vesayeti"nin daha aktif hale gelmesine hizmet ediyor.
Baykal'ın siyaseti bir oyun gibi görmesi, Türk toplumuyla ilgili yaşadığı "tasavvur zaafları" bu siyasi partiyi son yılda bir köşeden diğer köşeye savurdu. Liberalizm, dindarlık, milliyetçilik gibi yükselen siyasi eğilimleri ve toplumsal dalgaları, "içi boş, ama ağır mı ağır politikaları"na yatak yaparak yol alacağını sandı, ama olmadı, yatak boşluk ve ağırlığı taşımadı, emdi bitirdi
Hollywoodvari ışıklı, gösterişli, dinamik lider fikrini işleyen kampanyalar bir dönem siyasette "liberalizm"i, daha doğrusu liberal görüntüyü bayrak edinen bir CHP'ye eşlik etti.
Karşılığı olmadı.
Ardından dinle barışmak ve Anadolu İslamı diye bir kampanya tutturdu; tesettür, eğitim, vs gibi konularda oyunun hakkını veremeyince, yine kaybetti.
Ardından Batı'ya yönelik ters siyasi hassasiyetin, "milliyetçilik dalgası"nın peşinde koştu Baykal. MHP'den daha reaktif, daha milliyetçi, daha sert bir görüntü verdi. Bırakın Türklüğü, Türkçülüğü savundu. Dış politikada şahin olmaya çalıştı, tehditler savurdu.
Seçimlere doğru bu kez eski günlere geri dönüp çarşaf açılımı yaptı…
Ama sorun o ki, yine sahici değil Baykal.
Bırakın ev sahibi olmayı, kendisinden emin kiracı bile değil.
Bir köşeye kıvrılmış oturan, mahcup ve garip misafir hali var, milliyetçi ve muhafazakâr sularda…
Ama yine de Baykal'ın CHP'sinin Türk siyaseti üzerinde dayanılmaz bir ağırlığı bulunuyor. Bu ağırlık sadece siyasi oyunu bloke etmekle kalmayıp, adeta doğal mecrasından saptırıyor, siyasi parti eliyle bir tür militarizm kokusu yayıyor.
Nitekim izlediği politika ortada Baykal'ın…
Bir yandan aşırı devletçi tutumuyla, gizli AB karşıtı eğilimiyle ortaya koyduğu gibi hem milliyetçi dalga üzerine oturarak oylarını arttırmayı hedefledi, hem milliyetçi dalgayı körükledi.
Öte yandan AK Parti'nin önünü kesmek, "Çankaya Kalesi'ni savunmak" için hesaplarını asker üzerine yaptı, ülkenin fay kırığı hattı üzerinde zıpladı, laiklik-dindarlık kutuplaşmasını tahrik etmeye soyundu.
Askeri siyasete davet etmesi yetmeyince, tahrik etti.
"Kimi kurumlar görevlerini yerine getirsinler" bile diyebildi…
Bir ülke ana muhalefet partisini nasıl olup böyle bir siyasetçiye, böyle bir anlayışa mahkûm eder…
Seçimlere gidiliyor, aynı hamam, aynı tas…
Yazık bu ülkeye…
YENİ ŞAFAK