Mesele Tayyib Erdoğan Değil, Anlamıyor musunuz?

MUSTAFA SİEL

Asıl Mesele İslam Düşmanlığı Ve İslami Gelişmelere Karşı Duyulan Hazımsızlıktır

"Mesele sadece Gezi Parkı değil arkadaş, sen hala anlamadın mı? Hadi gel."

Mehmet Ali Alabora isimli bir artistin Gezi parkı eylemlerine takipçilerini çağırmak için attığı bu tivit, her ne kadar adı geçence sonraları farklı yorumlansa da, mesele ağaç değil hükümeti devirme meselesi olarak anlaşıldı takipçilerince ve bu anlayış tivitlerle ifade edildi.

Meselenin gezi parkı olayı olmadığını sağır sultan bile anladı da,camiamızdan bazıları anlayamamış görünüyor maalesef. Evet mesele geziparkı olayı değildir, hatta gezi parkı olayı ile hiç alakası yoktur.
Mesele zahirde, Tayyib Erdoğan'ı yeme, devirme, en azından kolunu eğip bükme, kulağını çekip uslu çocuk haline getirme meselesidir.

Daha derin düşündüğümüzde, meselenin sadece Tayyib Erdoğan olmadığını, hatta onun şahsıyla ve kişisel davranışlarıyla hiçbir alakasının olmadığını görebiliyoruz. Nitekim islam düşmanı camiadan bazılarının Tayyib Erdoğan gibi bir lidere sahip olamamaktan yakındığını zaman zaman okuyoruz medyadan.

Eğer Tayyib Erdoğan kendi görüşlerine sahip bir lider olarak şu an eleştirilen tavırları göstermiş olsaydı, bu kesimce diktatör değil kahraman ilan edileceği açıktır. Zaten bu camianın geçmişlerinde büyük lider ve önder tanıdıkları kişi ve kişilerin diktatörlüğünün yanında Tayyib Erdoğan'ın esamesi bile okunmaz.

Asıl mesele analarından doğuşlarından itibaren islam düşmanı olan kişilerin ve bu kişilerin oluşturdukları sivil yada resmi yapıların, son yıllarda islamın Türkiye ve dünya çapındaki sosyal ve siyasal görünürlüğünün ve yükselişinin durdurulması ve mümkünse yok edilmesi meselesidir.

Gezi Parkı Eylemlerinin Yerli Unsurlarının Asıl Meselesi

Batının yerli işbirlikçisi kitapsızlar, islamın kamuda görünür olmasına, İslamcıların günyüzüne çıkmasına ve devlette etkin roller oynamaya başlamasına katlanamıyorlar. İstiyorlar ki islam tamamen ortadan kaybolsun, kaybolmuyorsa bile İslamcılar hep inlerinde (ev sohbetleri, yurt, cemaat evi vs.) kalsın ve kamusal alana islami kimlikleriyle çıkmasınlar, meydanda hep onların olsun.

Bu hedefe ulaşmak için yakıp yıkmayacakları hiçbir şey yok. Memleket yanmış yıkılmış, insanlar eziyet çekmiş yada ölmüş hiç önemli değil onlar için. Tek önemsedikleri şey islamı öncelikle meydanlardan, bilahare tüm memleketten silmek. Bunun için imkan bulsalar milyonların üzerinden silindir gibi geçeceklerinden, Esed'in şebbihalarından daha canavar olacaklarından hiç kimsenin zerrece şüphesi olmamalıdır.

28 Şubatla ilgili geçenlerde bir bilgi yansımıştı medyaya. O dönemin Genelkurmay Genel Sekreteri Erol Özkasnak'ın İhlas Holding Başkanı Enver Ören'e başörtüsünü sokaklarda da yasaklamayı düşündüklerini söylediğini, Ören'in iç savaş çıkar uyarısı üzerine de, gerekirse mütedeyyin olan 23 milyonu katlederiz dediği iddia edilmişti. Bu sözler karşımızda nasıl bir zihniyetin bulunduğunun en bariz ipuçlarındandır.

Gezi Parkı Eylemlerinin Yabancı Unsurlarının Asıl Meselesi

Batılılar ise, islama olan dinsel ve tarihsel kinlerinin yanı sıra, islam dünyasının islami kimliğiyle yeniden ayağa kalkmasını, İslamcıların iktidara taşınmasını, sömürü ve rant düzenlerine çomak sokulmasını istemiyorlar.

Bu nedenledir ki sadece Tayyib Erdoğan değil, başta Tunus ve Mısır'ın yeni yöneticileri olmak üzere, kim ki halkı için islami hassasiyetlerle doğru bir şeyler yapıyorsa, çelme takıp devirmek ve yerli kitapsız işbirlikçilerini yeniden yönetime taşımak istiyorlar.

Eğer Tayyib Erdoğan operasyonu başarıya ulaşsa idi, sıranın Mısır ve Tunus'a geleceğine ve Filistin'in işbirlikçi Abbas eliyle İsrail'e peşkeş çekileceğinden kimsenin şüphesi olmamalıdır. Nitekim Mısır ve Filistin'de bu hdefe dair emareler görülmektedir.

Bu amacı gerçekleştirmek için islam düşmanı yerli kamu yada sivil unsurlarla işbirliği yapmaktan, onları kullanmaktan daha önemli bir imkanları yok. Nitekim Türkiye'deki tüm darbelerin arkasında başta ABD olmak üzere batının yer aldığı bilinen bir gerçek. 28 Şubat Sürecinde batının rolü ise çok daha açık ve net.

Sıkılı Yumruklarla Diyalog Olmaz

Sadece tescilli islam düşmanları değil, içimizden bazıları da Tayyib Erdoğan'ın sertliğinden, diktatörlüğünden ve diyalogtan kaçınmasından dem vuruyorlar. Oysa Tayyib Erdoğan'ın nezdinde islama karşı yerel ve küresel bazda sıkılmış yumruğun sertliğinden, karşı tarafın diyalog değil ne pahasına olursa olsun yok etme azim ve hırsını göremiyorlar yada görmek istemiyorlar.

Evet sıkılı yumrukla diyalog olmaz, böyle bir şeye tevessül edersiniz, o yumruğu alnızın çatına yer ve  kıçınızın üstüne oturursunuz. Gerçekten iyi niyetli olarak diyalog arzuluyorsanız, öncelikle muhatabınızın da sizin gibi iyi niyetli olması gerekir ki, diyalog olabilsin ve fayda verebilsin. Aksi halde diyalog yapacağım ve meseleleri çözeceğim derken bulunduğunuz konumdan da olabilir, dimyata pirince gideyim derken evdeki bulgurdan da olabilirsiniz.

Kurt kuzuyu yemeye karar vermiş de yemek için bahane arıyorken, onun doğru gibi görünen bahanelerini dikkate alırsanız, kurdun kuzuyu yemesini meşrulaştırmaktan ve kolaylaştırmaktan başka bir işe yaramaz bu yaptığınız. Bilahare de aynı kurt diğer bir kuzu pozisyonunda olan sizi de yemek için başka sudan bahaneler bulmakta hiç zorlanmaz.

Başlarını Deve Kuşu Gibi Kuma Gömen Birtakım İslamcılar

Bazı İslamcı kişi ve camiaları izliyoruz hayretle. Diyorlar ki gelişen süreç hakkında, ne gezi çapulcularının, ne de natocu iktidarın yanındayız. Öncelikle şunu sormak bu arkadaşlara. Natoyu Tayyib Erdoğan'mı kurdu, ABD ile ilişkileri o'mu başlattı? Türkiye islam devleti idi de Tayyib Erdoğan'mı laikliği getirdi. Türkiye ABD ile kavgalı idi de, Tayyib Erdoğan'mı kanka yaptı. Tayyib Erdoğan'ın elinden gelse ABD ile nasıl bir ilişki kuracağının ipuçlarını İsrail ile mevcut ilişkilerinden sezemiyor musunuz?

Sizler kendinizi Tayyib Erdoğan'ın yanında görmüyor olabilirsiniz. Lakin şunu iyi bilin ki, o çapulcular ile yerli ve yabancı ağababaları sizleri Tayyib Erdoğan'ın yanında görüyor ve Tayyib Erdoğan yıkıldığında veya ezildiğinde namlunun ucundaki ilk hedef sizlersiniz, bizleriz.

Balyoz Darbe Planında halledilmesi (başlarına balyoz indirilmesi) planlanan kişi ve camialar listesini bir kez daha hatırlayın. Sizler bu çapulcular ile ağababalarının Tayyib Erdoğan'ın şahsına mı düşman olduğunu sanıyorsunuz yoksa? Eğer gerçekten böyle düşünüyorsanız fena halde yanılıyorsunuz.

Onlar Tayyib Erdoğan'ın şahsına değil, onun mevcut şartlar çerçevesine sığdırmaya ve kuş dili ile de olsa ifade etmeye çalıştığı islami niyet, duruş ve faaliyetlerinden rahatsızlar. Sizler Tayyib Erdoğan'dan daha net islami duruş ve hedeflere  sahip olduğunuza göre, onun bu kuş diliyle ifade etmeye çalıştığı islami duruş ve hedeflerine tahammül edemeyenler, size ne kadar tahammül edecek sanıyorsunuz?

Bir Musibet Bin Nasihatten Evlaymış

İstanbul'da  çapulcularca bebeği ile birlikte darp edilen tesettürlü bir anneden bahsediliyor günlerdir medya da. İslam düşmanı azgın azınlığın ellerine imkan geçse neler yapabileceklerine dair çok uyarıcı ve ikaz edici bir olaydı bu. Sadece bu olay bile aklımızı başımıza almamız için iyi bir uyarı.

Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az demiş eskiler. Ne yazık ki bazılarımıza davul zurna fayda etmiyor, ancak davulun tokmağını kafalarına yiyince uyanacak bu arkadaşlarımız anlaşılan. Lakin o zamanda uyanmanın ne faydası olacak ki?

Allah düşmana fırsat vermesinde demişler. Gerçekten Allah bunlara fırsat vermesin, yoksa halimiz Suriye halkından beter olur, bundan emin olalım. Dostumuzu düşmanımızı seçelim artık. Doğru görmemize engel olan, bizi dostu düşmanı ayırmaktan alıkoyan, gelecekteki tehlikeleri görmemizi engelleyen ideolojik önyargıları kırıp aşalım.