“Mescidi Aksa’ya Tuzak ve Ezan Yasağı”

İşgalci İsrail’in Mescid-i Aksa’yla ilgili oynadığı oyunlara ve işgal edilen Filistin topraklarında ezanın yasaklanmasına dâir çalışmalara dikkat çeken Ahmet Varol, bu ihlâllere tepki göstermeyi yalnızca Filistinlilere bırakmamak gerektiğini vurguluyor.

Mescidi Aksa’ya Tuzak ve Ezan Yasağı

Ahmet Varol / Yeni Akit

Siyonist işgal rejiminin sözde Sulh Mahkemesi, geçtiğimiz ayın yani Şubat’ın sonuna doğru Mescidi Aksa’nın yahudiler için kutsal bir mekân olduğuna ve içine girip ibadet yapabileceklerine dair karar çıkardı. Kararda buranın yahudiler için en kutsal mekânlardan biri olduğu ve kimsenin onların buraya girmelerini ve ibadet yapmalarını engelleme hakkı olmadığı iddia edildi.

İşin gerçeğinde bu karar, Mescidi Aksa’ya karşı kurulan bir tuzaktır. Gerçekte Mescidi Aksa yahudiler için kutsal olsaydı altını oymaz ve yıkılmasına neden olması tehlikesi bulunan tüneller açmazlardı. 1969 Ağustos’unda bu mabedin yanarak yok olmasını hedefleyen sabotaj çıkarmazlardı. Yahudilerin asıl amaçlarının da bu mabedi tamamen ortadan kaldırmak ve yerine bir yahudi mabedi inşa etmek olduğu artık bütün açıklığıyla ortaya çıkmıştır. Bu konudaki tutumları da onların bu mabedi kendileri için kutsal olarak görmediklerini gözler önüne seriyor.

Bu mabedi ortadan kaldırabilmek ve Müslümanların Kudüs davasına ilgilerinde önemli bir manevi köprü rolü oynayan eseri yıkmak için Eski Kudüs’ü işgal etikleri tarihten beri çeşitli yöntemlere başvuruyorlar. Bu konudaki çalışmalarını bir gerekçeye dayandırabilmek için de önceden yerinde bir yahudi mabedi bulunduğu iddiasını kullanıyorlar.

Ancak bu mabedi ortadan kaldırma amaçlarını yıkmak suretiyle gerçekleştirmelerinin tehlikeli bir yöntem olacağını gördüklerinden şimdi taktik değiştirdiler ve bu mescidin yahudilerle Müslümanlar arasında paylaştırılması planını gündeme getirdiler. Bu planlarını hayata geçirebilmek için yasa tasarısı hazırladılar. Fakat şiddetli tepkilerle karşılaşmaları sebebiyle geçici olarak askıya aldılar. Ama tamamen gündemlerinden çıkarmış değiller. Şimdi de bunun altyapısını ve zeminini oluşturmak için yoğun çaba sarf ediyorlar. Şubat sonuna doğru çıkarılan mahkeme kararı da bu çabaların önünü açma amaçlıdır.

Yahudi yerleşimciler böyle bir kararın çıkarılmasından önce planlı bir şekilde Mescidi Aksa’ya günlük baskınlar düzenlediler ve hâlen de baskınlarını sürdürüyorlar. Muhtelif yahudi dernekleri ve vakıfları yahudilerin Mescidi Aksa’ya baskın yapmalarını sağlamak, onları buna teşvik etmek amacıyla yoğun faaliyet yürütüyorlar. İşgal rejiminin güvenlik güçleri de onlara bu konuda sürekli yardımcı oluyor. Baskınlarda aynı zamanda Müslümanları rahatsız ediyor, ibadetlerini ve ilmî çalışmalarını engellemeye çalışıyor, karışıklıklar çıkarıyorlar. Bütün bu uygulamalarına ve baskınlarına Müslümanlardan tepkiler oluyor. O yüzden işgal mahkemesi onların önlerini açmak ve baskınlarının haklı olduğunu iddia etmek amacıyla böyle bir karar çıkardı. Asıl amaç ise yahudilerin de bu mabet üzerinde iddialarının olduğunu söyleyerek burayı paylaştırma amaçlı yasa tasarısını tekrar parlamentonun gündemine almaktır.

İşgal mahkemesinin Mescidi Aksa açısından tehlike arz eden kararını çıkarmasının üzerinden fazla zaman geçmeden işgal rejiminin parlamentosu Knesset’te, Filistin’in 1948’de işgal edilmiş bölgesinde ve Kudüs’te geceleri hoparlörle ezan okunmasını yasaklayan yasa tasarısının görüşülmesinin ilk oturumu gerçekleştirildi ve tasarı onaylandı. Kanunlaşması için iki oturum daha düzenlenmesi gerekiyor. Ancak ilk oturumdan çıkan sonuç sonrakilerin de aynı çizgide gitmesi ihtimaline işaret eder.

Knesset’te ezanı yasaklayan yasa tasarısıyla ilgili oturumdan çıkan sonuç işgal rejiminin alıştırma yöntemiyle amaca doğru ilerlemesinin yeni bir örneğidir. Bu durum Mescidi Aksa’yla ilgili amaçlarına da kademeli bir şekilde ulaşma politikaları konusunda bir uyarıdır ve bu kutsal mabedi hedef alan uygulamalarının aslında basite alınamayacağını, ciddi bir tehlike ve tehdit oluşturduğunu gösterir. Dolayısıyla basit bir değişiklikten sonra uygulamaya koymaya çalıştıkları ezan yasaklarını da basite almamak, tepkiyi sadece Filistinlilere bırakmamak işgal rejiminin bu çirkin atağına resmî yollardan da tepki göstermek, onu geri adım atmaya zorlamak gerekir.

Yorum Analiz Haberleri

Devrim ile derinleşen kardeşlik: Suriye & Türkiye
Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...