Türkiye Cumhuriyeti, 1934 yılında başı açık kadınlara seçilme hakkı verdi.
Aynı hak, kadın nüfusunun %65'ini oluşturan başörtülü kadınlara 2013 yılında nasip oldu.
Ve hâlâ oldubittiye getirilmekten, ayrımcılıktan, özgürlükçülükten dem vurup bu oldukça gecikmiş hak iadesine gölge düşürmek isteyenler var. Geçmiş olsun.
Dün, Ak Partili dört kadın milletvekili, Sevde Kaçar, Nurcan Dalbudak, Gülay Samancı ve Gönül Şahkulubey başörtüleriyle Meclis'e girdiler.
En sert tepkiyi vermesi beklenen CHP'den bile medeni bir itirazla karşılaştılar.
İster istemez zihnim,14 yıl önce, tarihe ilk başörtülü vekil olarak geçmiş olan, zor zamanda zor olanı yapan Merve Kavakçı Meclis'e girdiğinde yaşadıklarımıza gitti. Ancak hafıza-ı beşer özellikle travmalar karşısında nisyanla malul olduğundan, o günlerin korkunçluğunu yeterince hatırlayamadığımı fark ettim.
Sabah akşam 'rövanşist'olmakla suçlanan Ak Parti ve tabanının aslında ne kadar da affedici olduğunu bir kez daha gördüm.
Aşağıda okuyacağınız satırlar, sadece 13-14 yıl önce Merve Kavakçı hakkında bunları yazıp, bugün başımıza 'demokrasi havarisi' kesilen, hükümeti otoriterleşmekle suçlayan yazarlara ait...
Ertuğrul Özkök: Ecevit, İspanya Meclisi'ni basan askerlerin önüne çıkan o meclis başkanı gibi. Meclis'i basan bir zihniyetin karşısına dikildi. Ecevit'in bu çıkışının ve orada yaptığı konuşmanın ne kadar tarihi bir öneme sahip olduğunu, o gece o konuşmanın Türkiye'de neleri önlediğini tarih yazacak. Merve Hanım'ın çocuklarını almak için gittiği okulda küçücük öğrencilerden aldığı dersler, bu haddini bildirme sürecinin ilk işaretleridir.
Enis Berberoğlu: DSP'nin milliyetçi Meclis'te tek başına sergilediği tutum, bize göre de doğrudur: Türbanlı Merve dışarı!
Yalçın Bayer: Erbakan'ın kuklası olarak, Nazlı Ilıcak'ın koruyucu kanatları altında Türkiye'yi geren Merve, Cumhurbaşkanı ile Genelkurmay Başkanı ve komutanlar yemin törenini izlerken salona girebilir miydi? Fazilet sıralarından başını kaldırıp Demirel ve Kıvrıkoğlu'nun yüzüne bakabilen oldu mu? Biliniz ki hayır.
Ferai Tınç: TBMM'nin koşullarını hiçe sayarak, kendi doğrusunu zorla dayatmaya kalkıştı. TBMM'nin toplumsal uzlaşmayı yansıtan eğilim ve uygulamalarına omuz silkerek, milletin Meclis'ine sızmaya çalıştı.
Fatih Altaylı: Şimdi Amerikan vatandaşlığından da atılırsa iyi olacak. Kala kala çok sevdiği ve onu çok seven İran vatandaşlığı kalacak. Gitsin Tahran'a canı çektiği gibi yaşasın. Yarın öbür gün İran da insani bir yönetime geçerse, oradan da Afganistan'a geçer. ('Hadi kızım İran'a!')
Hasan Cemal: Merve Kavakçı, Fazilet milletvekili. Daha Meclis'in ilk gününde türbanıyla meydan okudu. Bunalım kışkırtıcılığı yaptı.
Fikret Bilâ: Merve Kavakçı olayı, cumhuriyet kurulduğundan ve laik içerik kazandıktan bu yana süregelen rejim karşıtı akımın yansımasıdır.
***
Kendisine saygının gereği soyadıyla değil de, 'Merve' diye hitap edenlerden, 'köktendinci, örgüt üyesi' yakıştırmaları yapanlara, çocuklarını bile kameralar önünde yuhalatmaktan vatandaşlığını jet hızıyla iptal edip, kendi yurdunda oturma izni vermemeye kadar 'Birisi bu kadına haddini bildirsin' diyen o sesin hakkı sonuna kadar verilmişti.
Şimdiyse, yukarıdaki satırların sahipleri, hemen hiçbir özeleştiri yapmadan, başörtülü vekillerin yerinin Meclis olduğunu yazabiliyorlar.
Geldiğimiz noktaya bakınca, 'son on yılda çağ değil, boyut atlamışız' demekte haksız mıyım?
YENİ ŞAFAK