"Merhametin olmadığı yerde insanlık da yoktur!"

Bülent Arınç, devletin ceza ve tutukevlerindeki insanların da yaşam hakkını korumakla mükellef olduğunu belirtti.

HAKSÖZ HABER

Denetimli serbestlik ve hasta tutukluların tahliyesi meselesi Türkiye'nin hukuk sorunlarına ayna tutuyor. İlerlemiş yaşına ve ağır hastalıklarına rağmen cezaevinde tutulan mahkumların içler acısı hali vicdanları yaralıyor. Cezaevinde gerekli şartlar sağlanamadığı için ölüme varan hadiselerin yaşanması riski her geçen gün artıyor.

22. Dönem TBMM Başkanı Bülent Arınç, ileri derecede hasta ve yaşlı olup cezaevlerinde kalmaması gereken kişilerin son infaz düzenlemesinden faydalanamamasını eleştirdi.

Arınç paylaşımında şu ifadeleri kullandı:

“Nurettin Topçu “Merhametin olmadığı yerde insan yoktur.” der ve “İnsanlık merhamet üzerine kuruludur.” diye de devam eder. Psikiyatrist Kemal Sayar da “Merhamet insanlar ve diğer canlılar için dünyayı emin bir yer kılmaktır; merhamet acımak değil acıtmamaktır.” diyor.

Bugün ceza ve tutukevlerinde ileri derecede hasta ve yaşları oldukça ilerlemiş, tedavileri ve iyileşme süreçleri cezaevi şartlarında mümkün olmayan mahkumlar mevcut.

Yaşam hakkı anayasal teminat altındadır. Devlet, ceza ve tutukevlerindeki yurttaşlarının da yaşam hakkını korumakla mükelleftir. Yaşları çok ilerlemiş ve kendi ihtiyaçlarını dahi göremeyen insanların cezaevinde çile çekmesinin hangi adalete sığdığını ya da hangi kamu yararını karşıladığını doğrusu merak ediyorum. Seksenli yaşları çoktan aşmış, suçları ve hükümlülükleri ne olursa olsun yatalak durumda olan cezaevinden hastaneye dahi en az dört beş kişinin yardımıyla götürülebilen, birçok kronik rahatsızlığı bulunan kişilerin infazlarının ertelenmemesi konusu kamu vicdanını yaralamaktadır. Bu konuda ilgililerle yaptığım görüşmelerde karşımıza çıkan tek engel, Adli Tıp Kurumu’nun bu kişiler için gerekli raporları vermemesidir. Böylece durum, şekle bağlı bir engel ile bu insanların cezaevinde ölümüne yol açacak bir noktaya gelmiştir. Maalesef Adli Tıp mensupları ki şahıslarını kişiliklerini bilen ve onlara saygı duyan insanlarız ama onlar Hipokrat yeminlerini bir kenara bırakıp intikam alma duygusuyla bu insanların ıstırap çekmesini ve oralarda can vermesini gerektirecek raporlarla cezaevi şartlarında tedavilerinin mümkün olduğunu söylemektedirler. Bu çok yanlış bir yaklaşımdır. Bu intikam ve öç almanın değil, adaletin, vicdanın ve merhametin konusudur. Bu şartlarda hala ceza ve tutukevlerinde tutulan insanlar hayatlarında ya da vefatları halinde varisleri Adalet Bakanlığı ve Adli Tıp Kurumu yetkilileri hakkında hizmet kusuruna dayalı davalar açarlarsa hukukî ve cezaî sorumluluklar doğabilir. Bu durum da kurumların yıpranmasına ve uluslararası alanda çeşitli yaptırımların doğmasına sebebiyet verebilir.

Üç yıl kadar önce şartlı tahliye hükümlerinde yapılan düzenlemeler ve en son bir ay önce denetimli serbestlik hükümlerinde yapılan değişiklikler ile adi suçlardan hükümlü binlerce mahkum -ki bunlar gasp, cinayet, uyuşturucu ticareti, organize suçlar vs. gibi- tahliye edilmişken ağır hastaların ceza ve tutukevlerinde tutulmasının ceza ve infaz hukukuyla bağdaşır bir yanı yoktur.

Sorunun çözümü bence basittir. Eğer infazın ertelenmesi ile alakalı Ceza Muhakemesi Kanunu’ndaki süreç değiştirilebilirse bu mümkün olacaktır. Ama Adalet Bakanlığı, Adli Tıp Kurumu’na bu konulardaki raporlarınızı gerçekten tutuklu ve hükümlünün bugünkü durumuna göre rahatlıkla veriniz ve bu konuda pozitif davranın demesi de mümkündür. Eğer bu konular düşünülmüyorsa tam teşekküllü devlet hastanelerinden verilecek raporlar da esas alınabilir. Adli Tıp muhafaza edilecekse dli tıp raporlarının karşısında bir üniversite hastanesinin hakemliğine de başvurabilir. Çözüm basittir ve bunun karşılığı insan hayatıdır, merhamettir, adalettir ve vicdandır. Hem tutuklu ve hükümlüleri hem de ailelerini devlete bağlamanın yolu intikamcı yollarla değil kuşatıcı, kapsayıcı ve merhametli yollardan geçmektedir. Bunun gerçekleştirilmesini çok arzu ediyorum ve bu konuyu da yakından takip edeceğim. İlgililerden rica ediyorum lütfen bu konuyu çözme noktasında irade göstersinler.”

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!