28 Şubat Davası'nda "mağdur" sıfatıyla ifadesine başvurulan dönemin İçişleri Bakanı, TBMM Başkanvekili Meral Akşener, duruşmada verdiği beyanda, 28 Şubat sürecinde pek çok insanın ama en önemlisi Türk milletinin mağdur olduğunun altını çizdi.
"Peygamber ordusu" kabul edilen Türk ordusunun, bazı davranışları nedeniyle milletteki algısının tahrip olduğunu söyleyen Akşener, "Ben kendimi mağdur saymıyorum. Benden çok daha fazla mağdur olanlar olduğu için hicap duyduğumdan mağdur saymıyorum" dedi.
Akşener, şöyle devam etti:
"REFAHYOL Hükümeti kurulduktan sonra, özellikle irtica adı altında bir gerilim atmosferi oluşmaya başladı. Artan biçimde irtica üzerinden kamuoyunda gerginlik oluşturulmaya başlandı. Meşhur 28 Şubat toplantısında, 18 madde karara bağlandı. Maddelerin esası irticai odaklarla mücadele anlamı taşıyordu. Bu 18 maddelik görev, iktidarın yapması gereken görevlerdi. Fakat birden bire askeri bürokrasinin bu görev kendilerine aitmiş gibi konuşmalar yapmaya başladığını gördük.
Bu arada İstihbarat Daire Başkanı Bülent Orakoğlu ve dönemin Emniyet Genel Müdürü Kemal Çelik, sanıyorum 5 Nisan tarihli Batı Çalışma Grubu belgesini bana getirdi. O dosya ve belgeleri incelediğim zaman, bunun hiyerarşik düzenin dışında olduğunu gördüm. Sayın Çiller ile konuştuk, Adalet Bakanı Şevket Kazan üzerinden rahmetli Necmettin Erbakan'a iletmek üzere anlaştık. Sonrasında, MGK'nın kuruluş yıl dönümü nedeniyle Mayıs sonunda yapılan MGK toplantısında bu belge üzerinden kendimi casuslukla, köstebekle ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığını dinletmekle, izletmekle suçlanır buldum."
Akşener, REFAHYOL Hükümeti'nin düşmesinin ardından 3 Temmuz 1997'de Mesut Yılmaz'ın başbakanlığında yeni hükümet kurulduğunu anımsatarak, hemen sonrasında basında "casusluk yaptığı, Hıyaneti Vataniye Kanunu ile divanı harpte yargılanacağına" ilişkin haberler yayımlandığını kaydetti.
Bunun üzerine 8 Temmuz 1997'de bir açıklama yaptığını hatırlatan Akşener, o gün söylediklerinin, bugün de arkasında durduğunu söyledi.
"Tehdit edilip edilmediğinin" sorulması üzerine, "yüzüne karşı herhangi bir zorlamayla karşılaşmadığını" bildiren Akşener, 28 Şubat dönemine ilişkin, "Askeri bürokrasi tarafından, siz yargı mensuplarına, medya mensuplarına, üniversitelere, yazar çizer takımına brifingler verildi. Hatta yargı mensupları 8 dakika ayakta alkışladılar o zaman. Hatta 54. Hükümet'in bir an önce gitmesi gerektiğini söylediler. Silah kullanılacağına dair, tekzip edilmemiş açıklamalar oldu" diye konuştu.
"Kont Vlad'ı örnek alması..."
Akşener, beyanında "yağlı kazık" olarak hatırlanan söze ilişkin de bayanda bulundu. İçişleri Bakanlığı bürokratları ile asker arasında dönemin İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Teoman Ünüsan ile "ismini zikretmekten utandığı bir generalin olduğu" resmi görüşme yapıldığını ifade eden Akşener, "Görüşme esnasında, herkesin çok sıklıkla benim için kullandığı, ilginçtir, 'Türkiye Cumhuriyeti Devletinin İçişleri Bakanı ileri geri konuşmasın, geldiğimizde, bakanlık önüne koyduğumuz bir yağlı kazığa kendisini oturturuz' denmiştir" dedi.
Müsteşar Ünüsan'ın bunu dönemin bakanlarından Bekir Aksoy'a, onun da Tansu Çiller'e ilettiğini kaydeden Akşener, sözü duymasının ardından Ünüsan ile görüştüğünü bildirdi. Akşener, şunları söyledi:
"Sayın Ünüsan, yemin ettiğini, isim söylemeyeceğini, ama böyle bir tehdit olduğunu söyledi. Bunu, Meral Akşener'e yönelik tehdit olarak algılamadım. Sıradan bir Meral Akşener olsaydı, böyle bir söz söylenmezdi. Türkiye Cumhuriyeti'nin İçişleri Bakanı olduğum için söylendi. Sayın Cumhurbaşkanına, gereğinin yapılması için ilettim. Gereği yapılmak üzere davranacağını söyledi. Türkiye Cumhuriyeti'nin ordusunun mensubunun böyle bir densiz, edep dışı davranışı sebebiyle kurumların tahrip edilmemesi gerektiğini söyledi. Sayın Çiller, Sayın Erbakan da böyle söyledi. Kişisel olarak algılamadım. Kişisel olarak algılamış olsaydım, o zaman, o konuda aynı şekliyle gereğini yapardım. Çok üzüldüğüm, rencide olduğum bir konuydu. Ben Türk ordusunu Metehan'ın kurduğuna ve 2 bin 200 yıllık tarihi olduğuna inanırım. Bağrından Atatürk'ü çıkarmış bir ordunun, Balkanlar'da acılar çektirmiş Kont Vlad'ı örnek alması, benim için manidar olmuştur."
"Kendimi mağdur saymadığımdan şikayetçi değilim"
Akşener, 28 Şubat döneminde birçok kişinin mağdur olduğunu tekrarlayarak, şunları kaydetti:
"Onları gördüğüm zaman, kendimi mağdur olarak tariflemem, hicap duymama sebep olur. Ben bugün TBMM Başkanvekili olarak huzurunuzdayım. Kendimi mağdur saymadığım için şikayetçi değilim. Çok uzun yıllar silahlar beldeyken, çok sert atmosfer varken, görüşlerini dile getirmiş biriyim. O dönemde kabinede 4 kadın bakan vardı, Sayın Tansu Çiller, Işılay Saygın, Ayfer Yılmaz ve Meral Akşener. Eğer bu, sadece Meral Akşener'e geldiyse, kadın olduğundan değil, İçişleri Bakanlığı görevindendir. O nedenle ben o edep dışı terbiyesizliği, haksızlığı, Başkomutana kadar götürdüm. O gün gereğini yaptığım için bugün herhangi bir şikayetim yok."
Meral Akşener, bir sanık avukatının, "5 Nisan tarihli belgelerin hiyerarşi dışı bir yapıyı gösterdiğini nereden anladınız?" sorusunu yanıtlarken, Bülent Orakoğlu ve Kadir Sarmusak'ın belgeler nedeniyle yargılanıp, beraat ettiklerini hatırlattı. Davaya TSK'dan gönderilen bilgi ve savunmalara bakıldığında, "belgelerin reddedilmediğinin görüldüğünü" ifade eden Akşener, şöyle devam etti:
"Böyle bir oluşumun, hangi hukuk, hangi kanun maddelerine göre kurulduğuna dair, hukuki mütalaa, kanun söz konusu değildi. 28 Şubat kararlarının yerine getirilme merci hükümetti. Dolayısıyla silahlı kuvvetler mensuplarının, böyle bir görevi hukuka göre elde etmeleri söz konusu değildi. Ben bunun bir hazırlık olabileceğini düşündüğüm için genel hiyerarşik düzen içinde Sayın Başbakana ilettim. Sayın Erbakan da Sayın Cumhurbaşkanına, o da Sayın İsmail Hakkı Karadayı'ya iletti. Sonuçta da ben kendimi casus olarak buldum. Ben o zaman niye casuslukla suçlandım? Madem her şey legal, niçin İçişleri Bakanına tehditler yapıldı? Niçin Başbakana sövüldü."
Akşener, kendisine yönelik "yağlı kazık" sözünün sahibine ilişkin, "Çevik Bir ismi söylenmişti. Çetin Saner'in olduğunu çok sonra öğrendim" dedi.