Menemen’in Yalan Tarihi ve Esad Erbili

1930 yılında Menemen'de gerçekte neler yaşandı? Mustafa Akgün yazdı...

MUSTAFA AKGÜN'ün Araştırması:

1930 yılı 23 Aralık sabahı... Bundan tam 80 yıl öncesi yani... Mehdî Mehmet ve etrafına topladığı üç-beş kişi Menemen’in merkez camilerinden birinin önüne gelip kapısında dikilmeye başlarlar.

Mehdî Mehmet şunları söyler: "Artık Mehdiliğimi ilan edebilirim. Günü geldi."

Mehdî Mehmet ve adamları namaz biter bitmez camiden üzerinde Tevhid kelimesi yazılı sancağı alırlar. Cami cemaatine Mehdî Mehmet'in de, yanındaki adamlarının da tavırları bir garip gelmektedir. Cemaat onlara tuhaf bakmaktadır. Namazdan çıkanlar tedirginlik içinde onlara takılmadan doğruca caminin karşısındaki kahvehaneye girerler. Mehdî Mehmet ve adamlarını merakla seyretmeye başlarlar.

Mehdî Mehmet sancağı kaldırarak avaz avaz bağırmaya başlar: "Sancağımız etrafında toplanın. Müslümanım diyenler gelsin. Durmayın. Küfrü tepeleyeceğiz. Yerinden emir aldık. Kuvvetler hazır."

Artık bir kargaşa başlamıştır. Ancak dikkat çeken bir husus, hadise çıkalı saatler geçtiği halde emniyet güçlerinden ciddî müdahale yoktur. Sanki hadiselerin daha da genişlemesi için bir bekleyişe girilmiştir. Nihayet yakındaki kışladan olanları gören nöbetçi yedek asteğmen Kubilay yanına bir manga asker alarak hadise yerine koşar. Mangasına emri verir: "Süngü tak."

Kubilay, askerlerini Mehdî Mehmet ve adamlarının üzerine salar. Kendisi bizzat, bağırıp çağırmakta olan Mehdî Mehmet'in üzerine gider ve onu tokatlar. Bu sırada Kubilay bir kurşunla ayağından yaralanır ve yere yıkılır. Askerler paniğe kapılıp kaçışırlar. Halk ise olanların sadece seyircisidir.

Bu kargaşada Mehdî Mehmet yaralı olarak yerde yatmakta olan Kubilay'a yaklaşır. Yine bağırmaya devam etmektedir:

"Artık vakit oldu. Mehdî geldi."

Mehdî Mehmet, Kubilay'ın başını vücudundan ayırır. Hadiseler büyür. Mehdî Mehmet ile adamlarından Şamdan Mehmet ve Sütçü Mehmet hadise sırasında ölürler. Zeki Mehmet, yaralı olarak ele geçer. Giritli Hasan ve Nalıncı Hasan kaçmayı başarırlar. Halk ise korkmuş, bir anda ortadan kaybolmuştur.

Sonra da Türkiye'nin pek çok yerinden hadiseyle alâkası olmayan pek çok kimse Menemen'e getirilip mahkeme edilmiştir. Onların başında İstanbul Erenköy'de oturmakta olan Nakşîbendî Şeyhi Es'ad Erbilî bulunmaktadır. Mahkemeler sonunda 28 kişi asılmıştır. Asılanlar arasında Menemen'i haritada gösteremeyecek kadar hadisenin dışında olanlar dahi vardır. Şeyh Es'ad Erbilî'nin oğlu Ali Efendi de asılanlar arasındadır.

Ek bilgi: "Bu infazlar dolayısıyla ünü yeniden canlanan Cellat Kara Ali gazetecilerin kendisiyle yaptığı bir röportajda son 12 yıl içinde 5216 kişiyi astığını söylemiştir. 'Üç bin küsuru Konya'da, kalanı da İzmir'in istirdadından bugüne...' Son Posta 3 Mart 1931 (Prof. Dr. Mete Tunçay - Türkiye Cumhuriyetinde Tek Parti Yönetimi)

Hadisenin bir numaralı sanığı olarak gösterilen Esad Efendi'nin de sağlık memuru vasıtasıyla hapishanede zehirlendiği pek çok araştırmacı tarafından rivayet edilmektedir.

Değişik kaynaklar Menemen Hadisesini üç aşağı beş yukarı bu şekilde anlatmaktadır. 80 senedir hakkında çok şey söylenen Menemen Hadisesi bundan ibarettir. Hadisenin zahirî kısmı bu şekildedir amma görünmeyen, gözden kaçırılan pek çok yönü vardır. Şimdi o yönleri ele almaya çalışalım:

MENEMEN HADİSESİNE DEĞİŞİK AÇILARDAN BAKIŞ

31 Mart Vakası ve Menemen Hadisesi resmî tarihin en çok çarpıttığı hadiselerin başında gelmektedir. Belli kesimler bu hadiseleri çarpıtmışlar ve faturayı Müslümanlara çıkarıvermişlerdir. Ne yazık ki, bu hadiseler çarpıtılmış haliyle tarih derslerinde de okutulmuştur. İslâmî çizgideki Necip Fazıl Kısakürek ve Mustafa Müftüoğlu'dan sol çizgideki Prof. Dr. Mete Tunçay'a kadar pek çok araştırmacı yazar Menemen Hadisesinin bazı çevrelerin mizanseni olduğunda fikir birliği içindedirler.

O zamanın gazetelerinden Vakit gazetesi (24 Aralık 1930) de hadiseyi şu şekilde vermiştir:

"Şeriat İsterim. Manisa'nın bir köyünden dördü Mehmet, ikisi Hasan adını taşıyan altı kişi, aralarındaki Derviş Mehmet'in 'Mehdî' olduğu iddiasıyla 23 Aralık 1930 günü Menemen'e gelmiş ve Şeriat ilan etmeye kalkmıştır. Bunlar kendilerine engel olmak isteyen Yd. Sb. Teğmen Kubilay ile Hasan ve Mehmet adındaki iki mahalle bekçisini öldürmüşlerdir." (Prof. Dr. Mete Tunçay - Türkiye Cumhuriyetinde Tek Parti Yönetimi)

Şimdi hadiseleri çıkaranlara ve oluş şeklindeki bazı inceliklere bir göz atalım. Bu ayrı bir komedidir.

Hadise nerede çıkarılacak, bu iş için kimler kiralanacak, nasıl cereyan edecek, hepsi inceden inceye hesaplanmıştır.Menemen Hadisesinin tertipleyicileri hakkında Cevat Rifat Atilhan şu bilgiyi vermektedir: "Menemen Hadisesinin tertipleyicisi Yahûdi Jozef Trentef yoldaştır." (Cevat Rifat Atilhan - 31 Mart Faciası)

Şunlar da diğer aktör ve piyonların kısa vasıflarıdır:

Mehdî Mehmet: Görünürde Menemen Hadisesinin elebaşıdır. Aslen Giritlidir. Esrarkeştir. Dış görünüşü ile tipik bir ham softa kaba yobazdır.

Sütçü Mehmet: Basit bir mahalle sütçüsüdür.

Şamdan Mehmet: Bağ budayıcısıdır.

Zeki Mehmet: Bağ budayıcısıdır. Menfaati için her şeyi yapabilecek bir tiptir.

Nalıncı Hasan: Giritli ve hadiseye hiçbir şey bilmeden karışmıştır.

Giritli Hasan: Dinî hassasiyeti olmayan biridir.

Çoban Ramazan: 18-19 yaşlarında bir keçi çobanı. Cahil, dengesiz ve çocuk denecek yaşta küçüktür.

İcmali olarak bu aktörlerin hiçbirinin dinî yönünün olmadığı ve hadiseyi gerçekleştirmek için kiralanmış kişiler olduğuna dair araştırıcılar aynı şeyi söylemektedirler.

Menemen Örfi İdare Kumandanı Fahrettin Paşa'nın şu ifadesi çok düşündürücüdür: "Bunların hepsi, kömürcü, fırıncı, ayakkabıcı, kahveci çırağı... Bunlar mı inkılabı yıkacak, devirecek?.." (Prof. Dr. Mete Tunçay - Türkiye Cumhuriyetinde Tek Parti Yönetimi)

ALİMLERİN ZARARSIZ(!) HALE GETİRİLMESİ GEREKMİŞ

Menemen Hadisesi üzerinde pek çok kitap yazılmış, araştırma yapılmıştır. Necip Fazıl Kısakürek'in 'Son Devrin Din Mazlumları' ve Mustafa Müftüoğlu'nun 'Menemen Vakası' o eserlerin en başta gelenlerindendir. Bu eserlerin icmalî değerlendirilmesi şu şekilde özetlenebilir:

EGE BÖLGESİ'NE GÖZDAĞI

Menemen Hadisesiyle Cumhuriyet Halk Fırkası (CHF) Ege Bölgesi'nde seçimde büyük başarı gösteren Serbest Cumhuriyet Fırkası'na (SCF) ders vermek istemiştir. Nitekim o yıllarda yapılan seçimde SCF İzmir, Manisa gibi iller başta olmak üzere Ege Bölgesi'nde büyük başarı kazanmıştır. Bu ise CHF'nı rahatsız ediyordu. Bunun için bir bahaneyle bölge halkına gözdağı verilmeliydi.

ALİM VE ŞEYHLERE GÖZDAĞI

CHF'nin ileri gelenleri o yıllarda dinî yönden yüksek mertebesi olan, halkın rağbet ettiği pek çok kişi, İstiklâl Mahkemeleri marifetiyle idama mahkûm edilmişlerdir. Nitekim Âtıf Hoca başta olmak üzere pek çok güzide şahsiyet asılmıştır. Yahut da suikasta kurban gitmiştir.

1930'lu yıllarda da ilim ve maneviyat yönünden yüksek seviyeli, Müslümanların sevip bağlandığı büyük zatlar vardı. O zamanın Nakşîbendî şeyhlerinden Es'ad Erbilî de o isimlerin önde gelenlerindendi. O günün rakamlarıyla onbinlerce bağlısı bulunmaktaydı. Onun için bu din büyüklerinin bir şekilde zararsız(!) hale getirilmesi gerekiyordu. Menemen Hadisesinin tertiplenmesinde bir ciddî sebep de bu idi.

O ZAMANIN BASINI BUGÜNKÜLERİN DEDESİ

Mizansende yer almasına rağmen Mehdî Mehmet'in Şeyh Esad Efendi ile mânevî veya maddî hiçbir alâka ve münasebeti yoktur. Her ikisi de farklı dünyaların insanlarıdırlar. Mehdî Mehmet bir esrarkeş, Esad Efendi bir İslâm âlimi ve tasavvuf büyüğüdür.

Malum Türkiyemiz son senelerde 28 Şubat postmodern darbesini yaşadı. Ergenekon macerasını da yaşamaya devam etmektedir. Bu devrelerin oluşması ve gerçekleşmesinde basının ve medyanın bir kesiminin nasıl rol oynadığı ortadadır. Malum basının Menemen Hadisesine doğru 1930 yılında da benzer vazifeler yerine getirdiğini görmekteyiz. Bugünkü sözüm ona basının prototiplerinden olan o zamanki Vakit gazetesi bu işin baş silahşörlerindendi ve bugünkü malum basının ağzıyla yazılar yayınlıyordu. Menemen Hadisesinden aylar önce Vakit gazetesi makaleler yayınlamıştır. Aylar önce seçtikleri asıl hedef olan Es'ad Erbili hakkında birtakım iftiralarda bulunmuştur. Böylece müstakbel Menemen Hadisesine zemin hazırlanmaktadır.

Ancak polis raporuyla bu haberin yanlışlıkları ortaya konmuştur. Fakat basın öyle bir basın ki; yargısız infaz yapmak için dediğinde ısrarlıdır. Dinî çevrelere karşı bir önyargısı vardır. Keçisi çalınan müftü için saptırma yaparak 'Müftü keçi çaldı' diyebilecek pervasızlık ve iptidâî düşmanlık içindedir. 1960'lı yıllarda Cumhuriyet gazetesi böyle bir gazetecilik fazileti ortaya koymuştur.

ŞEYH ES'AD ERBİLİ KİMDİR?

Es'ad Erbilî (k.s.) (1847 Musul Erbil - 1931 Menemen) âlim, mutasavvıf ve eren şairlerdendir. Hem anne, hem de baba tarafından seyyidlerden olduğu bildirilmektedir.Mevlânâ Hâlidî Bağdadî'nin halifelerinden olan Tâhâ-el Harirî'den (k.s.) Nakşîbendî tarikatının, Abdülkadir Refkanî'den (k.s.) de Kadirî tarikatının icazetini aldı. Cumhuriyet'ten sonra tekkelerin kapatılmasıyla irşad çalışmalarını durdurdu.

Son devrin büyük mürşidlerinden Mahmûd Sami Ramazanoğlu Kelâmî Dergâhında yetişmiştir. Menemen Hadisesinde suçlu görüldü ve hapishanedeyken vefat etti. Hastanede iken zehirli iğne ile şehid edildiği ileri sürülmüştür. Sonradan suçsuzluğu anlaşılmıştır. Ancak olan olmuştur.

YENİ AKİT 

Yorum Analiz Haberleri

Devrim ile derinleşen kardeşlik: Suriye & Türkiye
Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...