Adnan Menderes Hitler miydi? Ya Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu? Yargılandılar (!) ve asıldılar! Çünkü "onları oraya gönderen kuvvet öyle istiyordu!"
Evet bir yargı kararı vardı, ama askeri darbe iradesine hınk diyen bir yargı kararıydı bu. -Millet çoğunluğu Hitler'i iktidara getirirse bu da meşru mu sayılacak? Yargı bunun yolunu kesmek için var! Şu sıralar kapatma davasının hınk deyicilerinin dilindeki söylem bu. "-Siyasete müdahale oluyorsa, bu, Hitler türü demokrasi dışı arayışların önünü kesmek içindir!" O zaman gelin şu soruyu da soralım: -Demirel Hitler miydi? Bir askeri darbeye ve bir askeri muhtıraya muhatap oldu.
Her iki lider ne Hitler'di, ne de siyasal islamcı... Halktan oy almışlardı ve oligarşik yapıya karşı halk iradesini temsil etmekteydiler, bunun bedeli, Türkiye'de, laiklik sopasıyla dövülmekti, dövüldüler; hem önceki üçü, canlarından oluncaya kadar dövüldüler. Türkiye'de asıl sorun milletle. Siyasi liderler, milleti cezalandırmak için cezalandırılıyor. Oyu - sandığı terbiye etmek için. 1960'tan beri yargı, siyasetin üstünde bir Demokles'in Kılıcı durumunda...
Askeri darbeye gelinceye kadar yargı millet iradesini terbiye enstrümanı olarak devrede bulunsun... Hesap bu. Yüksek yargı resmen siyasi operasyon yapıyor. Yargıtay Başsavcısı bir tek kişi. Halktan yüzde 47 oy almış bir siyasi partinin ipini çekmek üzere iddianame hazırlıyor. Cumhurbaşkanını, Başbakanı bile biçiyor.
O, bir tek başına herkesten daha sağduyulu! O siyasi bir operasyon yaptı diye, memleket ekonomisi batmışsa, onda da bir keramet vardır! Dış ilişkiler yara almışsa, ülkenin imajı çökmüşse, Başsavcı hatırına herkes buna razı olmalıdır. Çünkü başsavcı yargının uzantısıdır. Başsavcının başlattığı süreçte Anayasa Mahkemesi, 11 kişi ile, bu siyasi operasyonun nihai kararını veriyor. Bu sistem, özde halkın aldatılabileceği, yanlış yapacağı yaklaşımından yola çıkarak oluşmuş bir sistem.
Sandığa güvenmeyen bir sistem.
Bu halkın yüzde 99'u bile yanlışta birleşebilir! "Yüzde 47 oy aldı diye hukuk ihlal mi edilmeli?" itirazının hemen bir adım ötesinde "Yüzde 99 oy aldı diye..." şeklinde bir cümle daha kurulabilir. Türkiye'de en kolay şey, halk iradesini dışlamak. Siz, yüksek yargının, mesela bir askeri operasyona karşı hukuku savunduğuna tanık oldunuz mu? -27 Mayıs'ta yargı nerede idi? Siyasetçileri yargılayıp asıyordu.
Ya 12 Mart'ta? Muhtıracılara hınk diyordu.
Ya 12 Eylül'de? Milli Güvenlik Konseyi'nin kararlarına gerekçe yazıyordu. -Ya 28 Şubat'ta? Parti kapatıyor ve brifinglerde askerleri ayakta alkışlıyordu. Bu mudur "Millet adına yargılama görevi" yapmak? İnsanlar endişe ile soruyor?
Acaba kapatılır mı? Bu sorunun altında derin bir kuşku var. Olağanüstü bir sürece mi girdik, yargı kötü niyetler için kullanılır mı? Türk yargı sistemi için derinden akan böyle bir kuşkunun bulunması bile yeterli problem değil mi? "Kapatma davası haberi" bir meyhanede kadeh kaldırılarak kutlanmış! CHP lideri Baykal da, "İddianame objektif hazırlanmış" demiş. Alın bakalım. Bu haberle, Ak Parti'nin oylarının yüzde 60'lara fırladığı haberlerini birlikte değerlendirin. Yargı kanalıyla girişilen bir siyasi operasyonun toplumsal yansıması bu. Bu görüntü "Millet adına iş yapan" Yargı için çok şık bir görüntü müdür? "Acaba milletin yüzde kaçı adına yargılama yapılıyor?" sorusu gelmiyor mu bu denklem karşısında?
Yargı devreye girince içi durulmalı insanın... Bizde yaşanan bu mu? -Millet Hitler'i mi getirsin? Hangi millet? Hangi Hitler? Kim Hitler? Hitler'e özenenleri de biliyor bu ülke... "Milli Şeflik" günlerini de... Hitler özentisi bir tek o zaman olmuş ve onu da millet ilk fırsatta sandığa gömmüş. Türkiye, 27 Mayıs'ı, 12 Mart'ı, 12 Eylül'ü, 28 Şubat'ı tarihe havale etti, bu süreci de atlatır. Her kademeden yargıçlar, bu süreçte Yargı'ya güveni zedelemesin. Şu anda titizlik gösterilmesi gereken husus bence bu.
Bugün gazetesi