D8 toplantılarını protesto edenlere karşı İngiliz polisi sert davrandı ve onlarca göstericiyi ilk günden gözaltına aldı.. CNN’i de, BBC’yi de not ettik. Yaptıkları yayınları unutmayacağız. Amanpour’un, aman neydi o pürtelaş hali öyle..
Her ülkede şerefli insanlar olduğu gibi şerefsiz insanlar da vardır.. Bunlar yüzünden batıyı bütün olarak reddetmek ya da batıyı idealize etmek de yanlış.. Herkes bizim için tebliğe muhataptır. Müellefetü’l kulubla her kesimden bizim yığınla potansiyel kardeşlerimiz var.. İçimizde şerefli insanlar olduğu gibi hainlerimiz de yok değil..
AP son çıkışıyla dehşetli bir yanlış yaptı. CNN ve BBC içindeki birtakım unsurlar da öyle. Ümid ederim bu durum AP içinde, Batı mediası içinde yeni bir sorgulamayı beraberinde getirir..
Biz de artık sadece kontrol edilen değil, kontrol eden bir ülke olarak hem kendi içimizi hem de komşularımızı, bölgeyi kontrol etmemiz gerek..
Bu dünya etme bulma dünyasıdır.. Çalmayacaksın başkasının kapısını, yoksa çalarlar kapını..
Batıda bu işler daha trajik hal alacak. Acı patlıcanı kırağı çalmaz. Biz şerbetliyiz bu tür “derin” oyunlara. Soğuk savaşın acı hatıraları hâlâ aklımızda..
Ne demişler: Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste!
Keser döner, sap döner, bakarsınız gün döner, roller değişir.. Fırlattığınız bumerang döner kendi başınıza çarpar.. Kazdığınız kuyuya kendiniz düşersiniz, beslediğiniz kargalar döner sizin gözünüzü oyarlar.. Keşke bunlar trajediyi daha derinleştirmek için yangına körükle giderek olup bitenlerden ders almaya çalışsalardı da, Türkiye tecrübesi, bugün bizlerin katlanmak zorunda kaldığı bu acı tecrübeler onlar için baht kaynağı olsa idi..
Birilerinin öfkeleri ağızlarından taşıyor.. Kıskançlıklarından ölüyorlar!
Kuşkusuz her ülkede, her ırktan şerefli insanlar da vardır, adi, mübtezel insanlar da..
Derdim batı düşmanlığı değil, Allah korusun.. Bizler alemlere rahmet olarak gönderilen bir Peygamberin ümmetiyiz..
Ama, gerçekten batının geleceğinden ciddi kaygı duyuyorum.. Keşke herkes kendi içine baksa da “içimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helak eder misin Allahım” diye düşünse..
Biz 2023 hayali kurarken, batı basını “Kıyamet 2023” diye manşet atıyor..
Dinlerini kaybettiler önce, sonra hayallerini. Ve tabii öyle olunca aynı zamanda umutlarını kaybettiler.. Ve bunun acı sonuçları şimdi, bir toplumun kozmik odası sayılan ailede kendini göstermeye başladı.. Batıda aile çöktü.. Halk dedikleri, laf anlamaz, hedonist bir kalabalık.. Sadece isteyen ve şikayet eden, istediğini elde etmek için şiddete başvurmaktan çekinmeyen, tek başına korkak, toplu hareketlerde ise sadistleşen bir topluluk!
Demokrasi kozasının içinde bir faşist kimlik büyüyor..
Onlar kendi iç çelişkilerini bir kenara bırakıp, kendi geleceklerini, kendi zeka ve çabaları ile temellendirmek yerine, bizim zaaflarımız üzerine inşa etmeye çalışıyorlar.
Mesela Le Monde’de geçtiğimiz günlerde yayınlanan şu analiz böyle bir zihnin ürünü gibi sanki: “Diğer yanda ise kız lisesi-kolej yelpazesinde eğitim görmüş, en azından bir düğün salonunda ya da kolej partisinde dans etmiş, sinemaya giden, çok fazla olmasa da kitap okuyan, müzik zevki pop şarkılarla, klasik müzik arasında dolaşan, evi nispeten daha zevkli döşenmiş, kızlarının flörtüne göz yuman, kadınları modern görünümlü, şarabın kalitesinden pek anlamasa da, kadın erkek bir arada içki içebilen, gazetelere bakan, magazin haberlerini izleyen, kendini birinci gruba kıyasla çok gelişmiş hisseden, entelektüel düzeyi çok yüksek olmasa da, Batı standartlarına yakın bir grup var. Bu iki grubun yaşam tarzı birbirinden kopuk. Onları, Batı’daki sınıflar arasında ortak zevk alanları yaratan, müzik, resim, heykel tiyatro ve sanat gibi, birleştirici kültürel zeminler yok. Hayatları, zevkleri, inanışları birbirinden çok farklı. Hatta birbirine düşmanca. Birinci grup cumhuriyet boyunca horlanmış, aşağılanmış, itilip kakılmış. Şimdi bu grup siyasal olarak örgütlendi. Kalabalıklar. Ve her seçimi kazanacak siyasi bir güçleri var artık. İkinci grup ise azınlıkta. Ve artık bir daha seçim kazanma ihtimalleri yok. Bu noktada da tarihi bir paradoks ortaya çıkıyor. Daha Batılı olan ‘ikinci grup’, Batı’nın siyasi değerlerini kabul ederse, bir daha asla iktidarı ele geçiremeyeceğini bildiği için, git gide Batı’ya ve Batı’nın demokratik değerlerine düşman oluyor. Yaşam tarzı olarak Batı’ya düşman olan birinci kesim ise, iktidarı ancak Batı’nın kriterlerini kabul ederek ele geçirebileceğini bildiği için, Batı’yla ilişkileri geliştirmek ve demokrasiyi kabullenmek istiyor.”
Aslında birileri on yılda 15 milyon genç yarattıklarını düşünüyorlardı, din, dil, tarih, her şeylerini tahrip ettiklerini ve onlara yeni bir kimlik verdiklerini, itiraz edenlerin ise siyasi baskı ya da askeri yöntemlerle sindirildiklerini düşünüyorlardı.
Evdeki hesapları çarşıya uymuyordu aslında.. Hayat başka türlü gelişiyordu. 19. YY sonunda savaş yıllarında, kapitalizmin, komünizmin, faşizmin gölgesinde oluşan kavram ve kurumlarla 21. YY’ı açıklamak mümkün değildir. Paradigmaları çökmüştü, hayallerin yerini gerçekler almaya başlamıştı ve ırmak kendi tabii yatağını arıyordu..
TSE damgalı din, tarih, resmi ideoloji, her şey bir anda berhava oldu.. Bugün yaşanan gerçekler bu temel sorundan kaynaklanıyor.. Bir geçiş dönemi yaşıyoruz ve birileri süreci engellemek için toplumu provoke ediyor. Tarihin akışını tersine çevirmek istiyor.
Allah servet ve iktidarı halklar arasında evirir çevirir.. Şimdi rüzgar bizim yelkenlerimizi dolduruyor. Batı ise rüzgarını ve pusulasını kaybetmiş bir gemi gibi. “Gideceği yeri bilmeyen bir kaptana ise hiçbir rüzgar fayda sağlamaz..” AP kararı, Batı’nın “şaşkın ördek” gibi yalpalamasının bir örneği olarak not edilmesi gerekir.. Yazık! Keşke başlarının gözünde çöp aramadan önce kendi gözlerindeki merteği çıkarsalar!
Selâm ve dua ile..
YENİ AKİT