Memur ve askerlerimiz arasında Esed’in ajanları var!

Hakan Albayrak

Suriye sınırında bir karakolumuz...

Gece vakti bir grup Suriyeli geçiş yapıyor. İçlerinden birinin pantolonu haki renkte. Askerlerimiz ona soruyorlar: “Devrimcilerden misin?” Cevap “Evet” olunca, vay sen nasıl Beşşar Esed’e isyan edersin diye pata küte dalıyorlar Suriyeli kardeşimize. Yarım saat boyunca acımasızca dövüyorlar onu. Akla hayale gelmeyecek sapıkça hakaretlerle taciz de ediyorlar. Adamcağızın çığlıkları geceyi yarıyor. Adını şimdilik vermeyeceğim o karakolun komutanı hakkında bu türden pek çok şikâyet var. Yukarıda “askerlerimiz” dedim, ama bunlar aslında Beşşar Esed’in askerleri.

***

Suriye sınırında başka bir karakolumuz...

Ağır yaralı bir Suriyeli getiriliyor. Askerler “Buradan geçiremezsiniz, zaten buraya ambulans gelmez, ilerideki karakola gideceksiniz” diyorlar. Kanlar içindeki yaralı, iki arkadaşı tarafından güç bela ilerideki karakola taşınıyor. Daha doğrusu, o karakola bir buçuk-iki kilometre mesafedeki tel örgüye kadar.

Yaralının arkadaşlarından birinde karakolun telefon numarası var. Arıyor, durumu anlatıyor. Hattın diğer ucundaki askerin derdi başka. “Sen bu numarayı nereden buldum? Bir daha arama burayı. Yasak!” diyor. Neyse ki, ambulansın geleceği müjdesini de veriyor. Aradan saatler geçiyor. Yaralı durmadan kan kaybediyor. Ambulans bir türlü gelmiyor. Derken askerî bir araç geliyor. İçinden komutan çıkıyor. Komutan ana avrat sövüyor. Ambulans çamura saplanmış, oraya kadar gelememiş, iş başa düşmüş, halbuki aslında ona neymiş, şöyleymiş de böyleymiş, böyle ambulansın da yaralının da bilmem nesini bilmem ne... Söyleniyor da söyleniyor, sövüyor da sövüyor... “Ettiğimin yaralısını siz geçireceksiniz tel örgüden, ben karışmam” diye bağırıyor. İki arkadaş, 120 kiloluk yaralıyı tel örgünün üstünden geçirmekte zorlanınca askerler yardım etmek istiyorlar, fakat komutan yine sövüp sayarak buna mani oluyor.

Neticede yaralı, ambulansa götürülmek üzere askeri araca bindiriliyor. Ambulans, “Buraya ambulans gelmez” diyerek yaralıyı geri çeviren ilk karakolda bekliyor...

***

Yine Suriye sınırı, fakat bu sefer sivil bir gümrük kapımız...

Türkiye’ye pasaportsuz giriş yapmaya çalışan bir Suriyeli, gümrük muhafaza memurlarından biri tarafından sopayla kıyasıya dövülüyor. Geri püskürtülmek için filan değil; yere yatırılarak, uzun uzun, zevkine!

***

O karakolların ve sınır kapısının isimlerini şimdilik zikretmiyorum. Benzer şeylerin yaşandığı başka karakollar ve sınır kapıları da var. Oralarda Beşşar Esed’in şebbihasına özenerek Suriyeli kardeşlerimize zulmeden kimselerin isimlerini, rütbelerini, görevlerini de şimdilik zikretmiyoruz. Suriyelilere kötü davranılmasını emreden Beşşar Esed bozuntusu bazı bürokratların, Suriyeli yaralılara Beşşar Esed muhalifi oldukları için kötü davranan bazı doktorların, hemşirelerin, polislerin ve tercümanların isimlerini de şimdilik afişe etmiyoruz. Devletin, hükümetin yaptığı bir ton güzel işi birkaç çirkinlikle gölgelemeye çalışanlara duyduğumuz öfkeyi bastırmaya çalışıyor ve 20 aydır devam eden bu tür rezillikleri mahallinde protesto ederek Türkiye’yi ayağa kaldırma potansiyelimizi de şimdilik kullanmıyoruz. Ama sabrımız taşıyor be kardeşim!

Memleket rezil olmasın diye duruyoruz, ama biz dururken sınırdaki Türkiye memuru ve askeri kılıklı Baas militanları memleketi mütemadiyen rezil ediyorlar, bir sürü Suriye evinde yahut mülteci çadırında onlar yüzünden Türkiye aleyhinde tezvirat yapılıyor.

20 ay geçti, şu Suriye sınırı için sivil veya asker, üst veya ast, bütün görevlilerin ‘rafine’ kimselerden seçilmesi ve bunların doğru dürüst bir SİYASİ ve DİPLOMATİK eğitimden geçirilmesini gerektiğini bir türlü anlatamadık. Şikâyetlerimizin gerekleri de hakkıyla yapılmadı. Suriyeli kardeşlerimize zulmeden görevlilerin cezalandırıldığına dair haberleri sabrımızı zorlayarak beklemeye devam ediyoruz

Şimdi bir de pasaportsuz geçiş yasağı çıktı! Yahu, adamın, kadının, çocuğun evi yanmış, pasaportu varsa da kül olmuş; gelemeyecek mi yani? Yaralıyı pasaportsuz alıyoruz; yaralı olmayanlara “Yaralanıp da öyle gelin!” mi diyeceğiz? Ajanlar sızar diye korkuyorsak, ajan zaten pasaportsuz gelmez, onun 50 çeşit pasaportu olur. Kaldı ki, Esed’in en baba ajanları zaten kendi içimizde!

Star