Başbakan, CHP’nin başına “geçirilen” zattan böyle bahsedince, bazı sendikalar bunu “Memuru hafife almaya” yormuştu.
Çevremdeki bazı “memurlar” da bu söylemden rahatsız olduklarını dile getirmişti.
Yok hayır; alınmayın. “Memur” olmakta bir sıkıntı yok. İş; “Memur zihniyetli” olmamakta!..
•
Zırva kurallarla çevrelenmiş bir dünyanın edilgen mensubudur memur zihniyetli.
Eziktir.
Ağalığı “sıradan vatandaşa” söker.
Bakmayın, başı önde gezdiğine; sıradan vatandaşı bir kıstırsın, bir eline düşürsün... Yıllanmış ezikliğinin acısını çıkartmak istercesine, iflahını söker!..
•
“Memur” iyidir; “Memur”u severim...
“Memur zihniyetli” değilse eğer.
Bunları; Akşam’ın Genel Yayın Yönetmeni İsmail Küçükkaya’nın haberini okurken düşündüm.
Deniz Baykal’ı fırlatıp attığı dişlerinin arasına, “Memur Kemal Efendi”yi alan Önder Sav’ın lafları dikkatimi çekti.
Hazret, Genel Başkan “filan” takmıyor...
“Memur Kemal Efendi” bir figür...
Mesajlarında hep “Ben” vurgusu var. “Ben”i fena şişmiş... Hep “Ben” diyor...
“Ben, partide başka türlü gelişmeye izin vermeeeeem!..”
Sen kimsin?..
İsmail Küçükkaya başlığa iyi oturtmuş;
“Önder Sav, CHP’nin teknik direktörü!..”
İyi laf.
Önder Sav, “Memur Kemal Efendi”den, “topçusu” gibi bahsediyor: “Kemal Bey, çok kimseyi şaşırtacak fiziki direnç gösterdi. Bu kadarını ben de beklemiyordum!..”
Aferin “Topçu”ya!..
•
Dört dörtlük bir davul-tokmak hikayesi.
Davul Memur Kemal Efendi’nin boynunda.
Önder Bey de almış tokmağı eline...
Vur “topçu”nun davuluna!..
Tokmağın yeri sağlamdır.
İşler ters giderse tokmağa bir şey olmaz, “davulu patlatırlar”!..
Memur Kemal Efendi, bunun bilincinde…
Davulu korumak adına birtakım çıkışlarda bulunuyor.
İşte; “Türban meselesini biz çözeriz!..”
Böyle bir laf ettin ya; önünü ve bilhassa da “arkanı” düşünmeden... Çık içinden çıkabilirsen!..
•
Başbakan; “Madem öyle, niye karşı çıktın serbestiye. Niye gittin AYM’deki abilerine!..” demez mi... Aynen... Der!..
“Memur Kemal Efendi”...
İmza senin değil mi?..
“Türban”a özgürlük düzenlemesini sen iptal ettirmedin mi?..
Gel de buna cevap ver...
Vermiş... Vermiş de... Ne matrak!..
“Efendim Anayasa Mahkemesi’ne, biz başvurmasaydık da bir vatandaş itiraz yoluyla iptali sağlayabilecekti!..”
Ört ki ölem!..
Bu ne biçim laf; ne kuyruklu aldatmaca!..
Anayasa’nın 148. maddesine bak;
“Şekil bakımından denetleme, Cumhurbaşkanı’nca veya Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin beşte biri tarafından istenebilir. Kanunun yayımlandığı tarihten itibaren 10 gün geçtikten sonra, şekil bozukluğuna dayalı iptal davası açılamaz; def’i yoluyla da ileri sürülemez.”
Okudunuz... Neymiş;
Bir vatandaşın bu düzenlemeyi iptal ettirmesi mümkün değilmiş!..
İptal ettirebilmek için “Memur Kemal Efendi” olmak gerekirmiş!..
•
İşin mevzuat tarafını bir kenara koyalım...
Aklı başında olan; “Biz başvurmasak başkası başvuracaktı” gibi bir düşünceyle hareket edebilir mi?..
Sana ne başkasından; sen “özgürlük düşmanı” mısın, değil misin?..
“Hak düşmanı” mısın, değil misin?..
“Yasakçı” mısın, değil misin?..
“Faşist” misin, değil misin?..
“Din karşıtı” mısın, değil misin?..
Bunlara bak ve yapacaksan yap başvurunu!..
Vatandaşa çamur atmaya da kalkma!..
Mevzu açık;
“Biz başvurmasaydık vatandaş başvuracak ve iptal ettirecekti” lafı, zırvanın dik alası!..
Peki, “Memur Kemal Efendi”, böyle bir duruma düşmek ister miydi?..
İstemezdi elbet, istemezdi de...
Ah o memur zihniyeti!..
Bugün o zihniyeti aşıp da;
“Başörtüsüne özgürlük düzenlemesinin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurmamız hataydı. O hatadan dolayı milletimden özür diliyor ve bu meseleyi çözüme kavuşturmak için elimden geleni yapacağıma söz veriyorum” diyebilseydi...
Sırtındaki bu ağır yükten kurtulmuş olacaktı.
Olacaktı da, Önder Sav sesleniyor ötelerden:
“Ben, Partide başka türlü gelişmeye izin vermeeeeem!..”
Ben memuru severim.
“Memur zihniyetliler” beter olsun!..
VAKİT