Memlekete demokrasi lazımsa onu da biz getiririz

Yıldıray Oğur

Yeniçağ gazetesinde bir fotoğraf karesi.. Kemal Kılıçdaroğlu helikopterden iniyor. Az sonra tarihî özerklik açılımını yapacağı Hakkâri mitinginde konuşacak. Ama yalnız değil. Yanında bir gazeteciyle gelmişti Hakkâri’ye. Yeniçağ’ın askerî çevrelere çok yakın, özerkliğin “ö”sünün bile tüylerini diken diken edeceği düşünülen milliyetçi yazarı Arslan Bulut’la.

Kopan patırtıya karşı ertesi gün Arslan Bulut, “Özerklik demedi, Avrupa Özerklik Şartı’nı kabul edeceğiz” dedi diyerek Kılıçdaroğlu’nun, kırmızı çizgileri ihlal ettiği o tarihî açılımını açıklamaya çalışıyor Yeniçağ okurlarına. Beş yıl önce Meclis’ten geçen yerel yönetimlere biraz daha fazla yetki veren reformun “üniterlik”, “bölünüyoruz” patırtısıyla Sezer’den döndüğü ülke burası mıydı sahiden?

İnan Kıraç sıkı ulusalcı-Kemalist bir işadamı. Eğer Deniz Baykal Türk otomotiv sektörünün duayen isimlerinden biri değilse, kaset darbesinden birkaç ay önce Baykal’dan randevu alıp kendisi gibi sıkı ulusalcı-Kemalist olan Önder Sav, Mustafa Özyürek, Onur Öymen gibi isimlerin CHP’den tasfiyesini istediği doğru. Peki, neden yaptı bunu? Onun eski ve yeni CHP’den hangisine yakın olması beklenirdi?

Mehmet Haberal. Evet hapiste. Oradan çıkmak istiyor. Ama bundan dört yıl öncesine kadar arkasına bin tane Türk bayrağını alıp Başkent Üniversitesi Senatosu’nun “Bu ihanet odakları döktükleri kanda boğulacaklardır” bildirilerini okuyan Haberal’a göre bu yeni CHP, Kürt sorununda, yine bundan dört beş yıl önceki bir senato kararında ülkeyi terk etmesini istediği Batılı siyasetçilerden daha da çok haddini aşmıyor mu?

Peki, Sinan Aygün? Kuvvet Komutanları’nın alkışlarla içeri girdiği ATO’daki darbemsi toplantıların müşfik ev sahibi, içinde milliyetçilik, intikam, bölünme, çakıl taşı geçen tüm hamasetin aktığı çeşmelerin birinin başını tutmuş, “Ben Hrant değil Sinan’ım’” lümpen popülist ırkçılığının motoru olarak midesi nasıl kaldırıyor neredeyse Sorosçulardan daha Sorosçu hale gelen, her dakika ABD’ye selam çakan bu yeni CHP’yi ?

Ve Kemal Kılıçdaroğlu. Sahi ona ne oldu? Kanaltürk’te Tuncay Özkan’ın daimi konuğu, CHP’nin kadrolu Anayasa Mahkemesi müracaatçısı, ordumuzun, rejimimizin yılmaz savunucularından biriyken şimdi nasıl oluyor da demokrasi paketlerine öğün yetmemekte, hükümet yanlısı basını ters köşe yapıp “PKK-CHP ittifakı” manşetleri attırmakta, AKP’liler Kanaltürk’teki kasetlerini arayıp “takiyye yaptığını” ispata çalışmakta?

Bu soruların tek bir cevabı var:

Tüm bu isimler dün neden tavizsiz ulusalcı, büyük laikçi iseler bugün de o yüzden sivil, demokrat ve Kürt sorununda çözüm yanlısılar...

Anlaşılması gereken sihirli gerçek şu: Bu ülkede rejimin sahiplerinin aslında bir ideolojisi yok. Onların tek ideolojisi bu ülkenin sahibi kalmak.

Onlar için esas tehlike rejimin değişmesi değil, ülkenin kontrolünün elden çıkması….

Geniş yığınları örgütleyip Ankara’yı ele geçiren AKP bu yüzden tehlikeli...

AKP tehlikesine karşı bu dokuz yılda her yol denendi.

Asker silahın ucunu gösterdi. Hangi parke taşını kaldırsan darbe planı çıkacak kadar hazırlık yapıldı.

İşe yaramadı.

Paramiliter illegal örgütlerle provokasyonlar denendi.

İşe yaramadı.

Yargı eliyle kapatma davaları açıldı, Anayasa Mahkemesi’yle engel olunmaya çalışıldı, yine olmadı.

Medya üzerinden kampanyalar yapıldı, ters tepti.

Askerin her açıklaması, her manşet, her provokasyon AKP’nin iktidarını daha da güçlendirdi. Bu dokuz yılda su içse AKP’ye yaradı. AKP bütün dünyanın desteğini arkasına aldı.

Eski soğuk savaş taktiklerinin hepsi iflas etti. İllegal işlere karışanlar yakalandı, içeri atıldı.

Mısır, Tunus bile demokratikleştiğine göre, Ortadoğu’da soğuk savaş bittiğine göre sıra Türkiye’ye de gelmişti.

Değişim kaçınılmazdı. Cumhuriyet’in kırmızı çizgilerini gevşetmek tarihsel bir zorunluluktu. Peki, kim yapacaktı bu tarihî restorasyonu? Rejimle problemi olan AKP mi?

Daha önce aklı sadece silaha, güce, muhtıraya, yargı komplosuna, provokasyona kesen devlet aklı, kararını verdi.

Dünya dengeleri ve toplum demokratikleşme, sivilleşme ve açılımlar için mi AKP’ye destek veriyordu?

O halde ondan daha demokrat, daha sivil, daha çözüm yanlısı, daha Batılı daha AB’ci olunacaktı...

Peki, kim yapacaktı bunu? Tek adres vardı: Ordu-yargı-sermaye üçgeninde bugüne kadar ancak bir genel müdürlük düzeyinde itibarı olan CHP.

Küçük bir kliğin elinde devletin epeyce gerisine düşmüş CHP’yi bu yeni “level”a taşımak için partiye çöreklenmiş eski kadrolar önce uyarıldı, direniş sürünce de bir kaset....

Devlet “değişim” dedi, CHP bu yüzden değişiyor.

Bu ülkeye demokrasi mi lazım... Onu da biz getiririz diyor CHP.

“Demokrasi gelsin de” diyenler için hava hoş...

yildirayogur@gmail.com

TARAF