Yaklaşık olarak şöyle diyor sayın HSYK üyesi beyefendi: "Aydın, çağına karşı sorumlu olan insandır, memleket meseleleri için o toplantılara katıldım..." Bir sefer, birileri içinde 'aydın, aydınlama' türü kelimeler geçen bir cümle kurduğunda kafadan pimpirikleniyor insan. Zira öylesi bir klişeye dönüştürüldü ki bu kavramlar, başka şeyleri çağrıştırıyor.
Konumuz bu değil...
Bir başka şahıs ise şunları söylüyor: "Bu devlet bana adam öldürttü..."
Devlet, memleket vesaire...
Takip edebildiğimiz kadarıyla yapılan savunmaların tamamında merkez nokta buydu; 'ne yaptıysak devlet için yaptık, memleket için yaptık, yaparız... Vatan elden gidiyor, memleketi batırıyorlar...' Daha önce birkaç vesile ile de yazmıştım: Terör örgütlerinin temel referansı ülkeyi ya da halkı sevmedikleri için değil, herkesten daha çok sevdiklerine inanmaları. Hem de öylesine büyük ve hastalıklı bir sevgi ki bu, kendileri gibi düşünmeyen herkesi devletin ve halkın düşmanı olarak görebiliyorlar.
Bir tür 'her şey memleket için' durumu bu...
Memleket için toplanılır, memleket için birtakım arkadaşlık, ahbaplık ilişkileri kurulur, memleket için beraber kararlar alınır, memleket için eylemler yapılır filan...
Silahlar memleket içindir, suikastlar, bombalamalar, adam öldürmeler; hepsi memleket içindir...
Ben şimdiye kadar hiçbir zanlı ya da sanığın 'anam için, babam için' dediğine şahit olmadım. O sadece filmlerde oluyor, Malkoçoğlu'na has bir durum sanırım.
Uzaktan komik gibi gelebiliyor ama asla öyle değil tabii. Misal Hrant Dink'i vuranları dinleseniz, vatana ve memlekete hizmet ettiklerine inandıklarını söyleyeceklerdir.
Ergenekon örgütünün medyadaki uzantılarının her satırında da bu zihniyetin görüntüsü yok mu zannediyorsunuz? Açın okuyun... Ellerine tutuşturulan metinleri üzerimize boca ederken benzer hisler ile hareket etmiyorlar mı? Ya da dün andıçlar ile kendi arkadaşlarını bile vururken benzer hisler içinde değiller miydi?
İşin bir de menfaat yönü var ki, sanırım o apayrı bir 'cüz' olarak ele alınmalı. Bu 'memleket' ayağı bir tür rant kapısı da aslında. Yakın geçmişte bu işi siyasî parti sloganı haline getirenler bile vardı. Hâlâ aynı şekilde toparlanmaya, tekrar ayağa kalkmaya, ölüyü diriltmeye kalkışan eski tüfek siyasîler de var.
28 Şubat Süreci'nde aktif olan iliğine kadar memleket âşıklarına çanaklık yapan, onların her türlü psikolojik savaş yöntemine gönüllü katkıda bulunan, çoğu zaman 'darbeciden daha çok cuntacı' kesilenlerin aşkında belki bir sıralama farklılığı olabilir. Hani 'para aşkı' az-buçuk önde geliyordur 'memleket aşkı'ndan.
Sakın bana 'kimdir bunlar?' filan diye sormaya kalkışmayın, klişe cevap veririm: Bilen biliyor! Bilmeyenler de günlük gazeteleri iyi okusun, televizyonları iyi izlesin. Zaten kimsenin kendini gizlediği filan da yok. Suçlamayı haber olarak vermeyip cevabı manşet yapanları görmemek için özel olarak gözleri kapamak lazım sanırım.
Kaldı ki, sadece terör örgütü ile ilgili haberlere değil, dövizden faize, borsadan kırsala kadar her şeyde aynı mantığı uygulayıp çözümleme yapabilirsiniz.
Misal bugünlerde pek popüler olan 'Kürt sorunu ve çözüm arayışları' meselesi.
Bugünkü yayınlara bakıp siz kime 'kardeşim nedir bu Kuzey Irak ve Kürt sorunu merakınız, yoksa petrol işine mi girdiniz, Kuzey Irak'ta kuyularınız mı var?' diye sorabilirsiniz ki!
Düne kadar Talabani'ye 'Çapaçul', Barzani'ye, 'Köylü', Kürtlere 'Kırolar' diyenlerin bugün birdenbire Kürt sorunu sevdalına dönüşmelerini başka neye bağlayacağız ki?
Memleket meselesi değil de, "kedidir kedi" mi diyeceğiz yani!
ZAMAN