Nuriye Çakmak Çelik / Yeni Şafak
Tevazu ve irşad: Mehmed Zahid Kotku
Mehmed Zahid Kotku, 1897 yılında Bursa’da doğdu. Kafkasya’dan Anadolu’ya göçerek Bursa’ya yerleşen ailenin reisi İbrahim Efendi, Hamzabey Medresesi’nde tahsil görmüş, muhtelif yerlerde imamlık yapmış bir hocaefendiydi. Anne Sabire Hanım, kendisi henüz üç yaşlarında iken vefat etmişti.
Mehmed Zahid Kotku, mektebe Oruçbey’de başladı ve Maksem’deki İdadi’ye devam etti. 18 yaşındayken Bursa Sanat Mektebi’ne girdiği sıralarda I. Dünya Savaşı başladı. 6 yıl sürecek askerlik görevi için Suriye cephesine gönderildi. Tehlikeli ve zorlu geçen görevin ardından ordunun Suriye’den çekilmesiyle İstanbul’a döndü ve askerlik şubesinde yazıcı olarak görevine devam etti. 1922 yılında askerliğini tamamladı ancak İstanbul’dan ayrılmadı.
Toplantılara, derslere, camilerdeki vaazlara devam ederken Fatma Sultan Camii yanındaki Gümüşhaneli Tekkesi’ne giderek Şeyh Ömer Ziyâeddin Efendi’ye intisap etti. 27 yaşında icazet aldı. Beyazıt, Fatih ve Ayasofya camilerinde derslere devam etti ve hafızlığını tamamladı.
1925 yılında tekkelerin kapatılması üzerine Bursa’ya döndü ve burada evlendi. Babasının vefatı üzerine onun yıllarca görev yaptığı Bursa ovasındaki İzvat Köyü’ne gitti ve orada 15 yıl imamlık yaptı. Daha sonra Üftade Camii’ne nakledildi ve 1952 yılının Aralık ayına kadar imamlık görevini sürdürdü. Gümüşhaneli Dergâhı postnişini Abdülaziz Bekkine’nin vefatı üzerine yeniden İstanbul’a döndü.
1958 yılında kendisi ile özdeşleşecek olan Fatih İskenderpaşa Camiine nakloldu ve vefatına kadar bu vazifede kaldı.
Her pazar ikindi namazının ardından Râmûzü’l-ehâdîs dersleri vererek ehli sünnet çizgisinde gençler yetişmesine ağırlık vermesi, yardımlaşma amaçlı vakıfların kuruluşlarını teşvik etmesi ve önayak olması yanında vaaz ve sohbetlerinde dinî konularla birlikte ekonomik, politik, kültürel ve sosyal konulara değinmesiyle tanınan Mehmed Zahid Kotku Hocaefendi, 1956 yılında verdiği bir hutbeye elinde bir toplu iğne kutusuyla çıkmış ve şöyle demişti: “Evde elime toplu iğne kutusu aldım, baktım yabancı malı… Daha bir iğne yapamayacak mıyız?” Rahle-i tedrisatından geçen talebelerinden Necmettin Erbakan, Turgut Özal gibi birçok ismin onun yolundan giderek yerli kalkınmayı öncelediği rivayet edildi.
1979 yazında gittiği hac vazifesinden ağır hasta olarak dönen ve ameliyat olduktan sonra biraz toparlanınca bir sonraki hac mevsiminde tekrar hacca giden Mehmed Zahid Kotku, ağır hasta olarak İstanbul’a döndü ve bir hafta sonra, 13 Kasım 1980 Perşembe günü vefat etti. Büyük bir cemaatin eşlik ettiği cenaze namazı Süleymaniye Camii’nde kılındıktan sonra Kanûnî Sultan Süleyman Türbesi Haziresi’ne defnedildi.
Soyadı Kanunu ilan edildiğinde ‘mütevazı’ anlamına gelen ‘Kotku’ kelimesini bilerek tercih etmişlerdi. Mehmed Zahid Kotku Hocaefendi’nin şu sözü bu seçimle örtüşen hayatlarının özeti gibiydi: “İnsana yakışan huylardan birisi tevazu, diğeri de sadakattir. Bu iki nimetten mahrum olan kimselerden ne beklenebilir? Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem gibi bütün peygamberlerin ve bütün evliyaların huyları ve sıfatları tevazu ve sadakatte toplanmıştır.”
Vaaz ve irşad hizmetlerinin yanında ilmi çalışmalara da ağırlık veren Mehmed Zahid Kotku, vefatından sonra konuşmalarından derlenerek yayınlanan birçok kitabın yanında 5 ciltlik Tasavvufi Ahlak, Nefsin Terbiyesi, Ehl-i Sünnet Akâidi gibi birçok eser de kaleme almıştı.