Mehmet Akif‘in kimliği hakkında konuşmaya başlayan Kenan Alpay, Akif’in yeterince tanınmadığını ve anlaşılmadığını, lanse edildiği gibi milliyetçi, ulusalcı biri olmadığını, şiirleri ve yaşadığı dönem üzerine çok konuşulmuş olsa da Akif’i harekete geçiren asıl etkenlerin ve ideolojinin üzerinde pek durulmadığını belirtti. Akif'in; mü’min, muvahhid ve mücahid bir kimliğe sahip olduğunu söyleyen Alpay konuşmasına, "Mehmet Akif’in sadece milli şair olarak bilinmesi yanlış bir durum, ki elimizde kendisine ait bir külliyat mevcut. Mehmet Akif'i sadece 'Çanakkale Şehitlerine' ve 'İstiklal Marşı' şiirleri ile sınırlı bilmek yanılmamıza neden olacaktır, o bir Kur’an şairidir." diyerek devam etti.
Kimlik değerlendirmesinden sonra devletin Akif’e bakış açısına değinen Alpay; Mehmet Akif’in, devletin kişileri oturtmaya çalıştığı zeminden dolayı yaşadığı dönemde birçok zorluk çektiğini ve ‘şu hain, bu kahraman’ gibi çok kaba ve yüzeysel devletçi tutumdan Akif’in de nasibini aldığını söyleyerek sözlerini şöyle sürdürdü: Milli mücadele döneminde cepheden cepheye koşmuş olan Akif, sonraki senelerde ülkenin sürüklenmekte olduğu tek parti ideolojisinden muzdarip olarak çekip gitmek durumunda kalmıştır. Osmanlının çöküş döneminde yükselen üç akım olan Osmanlıcılık, İslamcılık ve Turancılık akımlarından İslamcılığı benimsemiş olan Akif, bu kapsamda Sebilürreşşad dergisini çıkarmıştır. Görüşleri bilindiğinden ve istenmeyen dini kimliğinden dolayı dönemin yönetimi tarafından adeta, unutturulma ve değersizleştirilme politikası ile karşı karşıya kalmıştır.
Akif’in içtimai hayat üzerine sahip olduğu görüşlerin paylaşılması ile devam eden söyleşide Alpay; Akif'in 'sözüm hakikat olsun ,isterse odun olsun' şiarınca hareket ettiğini, karakterli onurlu bir hayat ve fikriyat için mücadele verdiğini söyledi. Akif'in toplumu ıslah etmek için şairliğini kullandığını, 'Sanat sanat içindir' anlayışından beri olduğunu, edepsizliğin başladığı noktada edebiyat biter dediğini aktaran Alpay, Akif'in dayatılan sanat, edebiyat, bilim anlayışını eleştirdiğini ve bu anlayışın İslami kimlik ile ıslah edilmesi gerektiğini belirttiğini söyledi.
Akif'in çokça zorluk ile karşı karşıya kalmış olmasına rağmen yılmadan çalışmalarına devam ettiğini söyleyen Alpay: "Tevekkül adı altında tembellik yapılıp, kader denilerek Allah'a iftira atıldığını belirten Akif, eleştirilerine medreselerdeki bozulmaları ekleyerek devam etmiştir. Akif'in eleştirilerine, Cemaleddin Afgani, Reşid Rıza ve Muhammed Abduh ile olan münasebetini yanlış bulan kimi geleneksel-muhafazakar çizgi mensupları tarafından reddiyeler yazılmıştır. Akif ise bu tutumlara aldırış etmeden; medreseyi, tarikatı tembelliğine perde etmek için kullananları tenkide devam etmiştir. Okuma, fikriyat, ilim, siyaset, ailenin nafakasını kazanma gibi işleri bir kenara koymuş sadece keyfilik için vakit geçiren Müslümanları Osmanlının çöküşüne, İslamiyet’in lekelenmesine müsebbib olarak görmüştür" dedi.
Konuşmasının sonunda Mehmet Akif’in her kul gibi hataları kusurları ve hatta tutarsızlıklarının olabileceğini belirten Alpay, Akif‘in Kur’an’a yönelmeye ve sünnete sarılmaya, bid’attan kurtulmaya yönelik uyarılarının önemli olduğunu ve bunların üzerinde durulması gerektiğini söyledi. Akif'in bireysel, toplumsal, siyasi, iktisadi alanların Kur'an süzgecinden geçirilmesi gerektiğine yaptığı vurguya ve Mehmet Akif’in, dini şekilci ve yüzeysel olarak değil doğrudan yaşayarak anlamaya/anlatmaya çalışmasına dikkat çekti. Söyleşi soru-cevap ile devam etti.
Haber: Abdullah Haşimoğlu