Mehmet Acet'in Bu Yazısını Hasan Öztürk de Okumalı!

Mehmet Acet’in Yeni Şafak’taki yazısını, aynı gazetenin yazarı olan ve Türkiye’deki Suriyeli muhacirlerin ülke ekonomisine önemli bir yük olduğu tezini işleyen Hasan Öztürk’ün iyi okuması lazım!

Mehmet Acet’in bahse konu yazısı (03 Ocak 2019) şöyle:

Göç Zenginliktir, Korkuya Gerek Yok

Bir hafta sonu Taksim’in oteller bölgesinde sayıları dikkat çekecek kadar çoğalan Arapça tabelalar arasında yürürken, bir kafeteryadan kulağınıza maç yayınının sesi ulaştığında, hangi Türk takımı hangi kaleye gol attı diye merak ederseniz, karşınıza o sırada gol atmış olan hiç tanımadığınız bir Arap ligi takımının coşkulu taraftarları çıkabilir.

Biraz daha yürüyüp, meydanı gören en merkezi yerde, uçuk fiyatla kira ödendiğini tahmin edebileceğiniz baklavacılardan birine girip “İşler nasıl” diye sorduğunuz takdirde, “Abi müşterilerimizin yüzde 80’i Arap. Onlar olmasa burayı açık tutamayız” cevabını alabilirsiniz.

Yürümeye devam edip, Şişhane’den aşağı Haliç’e doğru eğildiğinizde, Boğaz turu yapan teknelerin müşteri çekmek için Arapça davet yazıları ile karşılaşırsınız.

Buraya kadarını kendi gözlemlerim, tanıklıklarım üzerinden aktardım.

Şayet yürümeye devam eder, Unkapanı köprüsünden Fatih’e çıkarsanız, o bölgedeki değişimi bir Fatihli size daha iyi anlatabilir.

Hazır olun, sorumuz herkesin çalıştığı yerden geliyor:

Sizce böylesi iyi mi oluyor, kötü mü?

SURİYELİLERİ HEPTEN YÜK OLARAK MI GÖRÜYORSUNUZ?

Dikkat ettiyseniz, bu meseleden söz ederken Suriyeli olan olmayan ayrımı yapmadım.

Suriyelileri ‘en zayıf halka’ olarak görenlerin özünde Arap karşıtı olduklarını bildiğimiz için her zaman böyle bir ayrım yapmaya ihtiyaç da yok zaten.

Ama yine de Fatih’teki Arapça tabelaların asılı olduğu dükkanların çoğunun, bir zamanlar Suriye’nin en büyük ticaret şehri olan Halep’ten savaş nedeniyle kaçıp gelmiş olanlara ait olduğunu hatırlatayım.

Yani, ülkelerinde iken ticaretteki başarılarıyla bilinen, dolayısıyla bu başarıyı sığındıkları Türkiye topraklarına da taşıyabilen insanlardan söz ediyoruz.

Halep’ten gelenlerin, yüzyıl önce bu kentin küçük bir kazası olan Gaziantep’te 1000’e yakın şirket açtıklarını, daha zengin olanlarının Gaziantep Sanayi Odası’na kayıt yaptırıp binlerce kişiyi çalıştıran fabrikalar kurduklarını mı hatırlatsaydık yoksa?

ARAPLAR EV DE Mİ ALMASIN!

Bu aralar salt Türk müşterilere odaklandığı takdirde sinek avlamak dışında pek seçeneği olmayan, Arap müşterilere konut satarak ayakta duran bu sayede binlerce Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının işsiz kalmasını önleyebilen bir işadamından gelen mesajı paylaşalım:

“2017’de turizm gelirimiz 26 milyar dolar oldu. Aynı yıl içerisinde yabancı konut satışında 4,6 milyar dolar gelir elde edildi. İspanya’nın mülk satış geliri 187 milyar avro.”

Sözünü ettiğim işadamının 4,6 milyar dolar dediği mülk satışının büyük bölümünün Arap coğrafyasından gelenlere yapıldığını bilmem söylemeye gerek var mı?

Bunları Suriyeliler meselesinde kafası karışık olanlar için yazmış olalım.

Değilse, sığınmacı denildiği zaman bu insanları bir yüzüne tokat atıldığında hızlıca öbür yanağını göstermesi gereken kişiler olarak gören, vatan toprağını babasına ait tapulu arazi sanan, tarlaya girenler üzerinde her türlü tasarruf hakkını elinde tuttuğunu düşünen yeni tür ırkçıları ikna etmek gibi bir derdimiz bulunmuyor.

Esad’la Baas paslaşması içinde olduğu için, Suriyelileri ‘besleme tosunlar’ olarak gören, partisinden kovulduğu için kışkırtıcılık yaparak sosyal medyada takipçi sayısını artırmayı iş bellemiş olanlar da kapsam dışında kalıyor.

Kapsam dışında kalanlara, herhangi bir ‘bölücülük’ çağrışımı yapmadığı halde, yine bu en zayıf halkadan insanlara, PKK bayrağı sallamış muamelesi çekenleri de ekleyelim.

Sözümüz;

* Suriyeli gence üniversite sınavsız, bizim gencimize üniversite sınavlı,

* Suriyeliye kira yardımı, Türkler evsiz,

* Suriyeliye hastane, ilaç bedava, Türklere paralı,

Gibi çarpıtılmış propaganda cümlelerinin henüz esiri olmamış ya da kafası karışık olanlara gelsin.

İçişleri Bakanlığı, zaman zaman istatistikler yayınlayıp, Türkiye’deki Suriyelilerin suça karışma oranlarını açıklıyor.

Son rakamlardan birinde toplam asayiş olaylarında Suriyelilerin oranı yüzde 1 civarında idi.

Bunun büyük bölümü de kendi aralarındaki anlaşmazlıklara bağlı olarak gelişen asayiş konularına tekabül ediyordu.

Bu durumda, “Suriyeliler geldi, huzurumuz kaçtı” cümlesi de fazla propaganda kokan bir cümle haline dönüşüyor.

Yorum Analiz Haberleri

"Suriye'den bize ne?" yaklaşımını besleyen körlük
Suriye devrimine çarpık ve indirgemeci yaklaşımlar
Yılbaşında normalleşen haram: Piyango
Yapay zeka statükocu mu?: ChatGPT'de cevaplar neye göre değişiyor?
Devrim ile derinleşen kardeşlik: Suriye & Türkiye