Meğer Esed bir sevgi pıtırcığıymış da biz yanlış anlamışşık!..
Saim Tut / Diriliş Postası
Suriye Enfermasyon Bakanlığı, iki hafta önce Şam’da “Tekfirci Terörle Mücadele ve Medya” başlıklı bir konferans düzenledi. Her ne kadar Beşar Esed himayesinde olduğu belirtilse de Şia ve Alevilik üzerinden İran kutsaması yapan farklı ülkelerden marjinal gazetecilerin bu toplantıya davet edilmiş olması esasen liderliğin açıkça Hamaney’de olduğunu ortaya koyuyordu. Türkiye’den de bu toplantıya iki gazeteci katılmış ve üstelik bildiri de sunmuşlar:
Biri, Suriye’de faşist diktatoryal rejime karşı ilk barışçıl halk hareketlerinin başlamasından henüz IŞİD gibi bugün Esed’in tüm insanlık dışı cinayet ve vahşetlerini örtüp perdelemek için kullanmaya çalıştıkları aşırı unsurların esamisinin okunmadığı günlerden bu yana duruşunda hiç bir esneme olmayan ve Şebbiha’nın yaptığı tüm katliam ve yıkımları aklamaya çalışan Doğan grubu gazetecisi Fehim Taştekin. Diğeri ise, Sol Haber’den Mustafa Kemal Erdemol.
Her iki gazeteci de yaptıkları konuşmalarda Türkiye’nin Suriye politikasını kıyasıya eleştirmişler, hatta hızını alamayan Doğan grubu Şebbiha’sı ”bu konferansa katılmasının Türkiye halkının, hükümetin izlediği Suriye siyasetini benimsememesinin en büyük göstergesi” olarak nitelemiş. Bilmiyorum bu zatı oraya hangi halk, ne gibi bir sıfatla göndermiş ama, hakkat büyük laf etmiş. Esed rejimince en üst düzey güvenlik önlemleri alınarak ağırlanıp gezdirildiği izlenimlerini aktardığı yazı dizisinin satır aralarından anladığımız yazar ayrıca ”Suriye halkıyla” da görüşmeyi başarmış. Mutlu, mesud ve bahtiyar ”Suriye halkı”, Esed rejiminden duydukları memnuniyeti her defasında zikretmekten büyük kıvanç duymuş. Bir keresinde de Şam’da kendisine gösterilen birisi şöyle bir itirafta da bulunmuş: ”Türkiye ile ilişkilerimiz çok iyiydi, ne var ki Erdoğan teröristlerini gönderdi ve her şey bozuldu.” Hadiseleri bu kadar derin analiz edebilen gerçekten böyle bir Suriyeli var mıdır, yoksa yazar burada kendi engin görüşlerini hayali bir varlık üzerinden dillendirerek ”intak sanatı” mı icra etmiş tam anlaşılmıyor. Gerçi bu sıkıntı tüm yazı dizisi boyunca devam ediyor; ancak hakkını yememek lazım, aldığı maaşı hak etmek için, akı kara, moku para gibi göstermek konusunda elinden tüm gayreti içtenlikle ve fedakârca gösteriyor. Bu konferansın çoklu amaçları üzerine de söylenecek çok sözler var: Mesela IŞİD terörü üzerinden cani Esed rejiminin uyguladığı dehşetli ve sistematik katliamları meşru göstermeye çalışmak, hatta ve daha ötesinde Sünni İslam algısını teröre zemin hazırlayan bir yaklaşım şeklinde sunarak, bölgede Şii hegomonyasının güçlendirilmesine yönelik Batılı güçlerden medet ummak gibi. Ancak satırlarımın sonuna gelirken Türkiye Devleti’nin politikalarını kıyasıya eleştirip Erdoğan’a nefret kusan -yine güya bu sol gazetelerden biri ”Asılacak Adamsın Ulan” şeklinde, üstünde Erdoğan ve urgan resmi olan bir kapak yapmıştı- bu sevgi pıtırcığı hümanist zevata tek bir teklifim var:
Bırakın her gün tonlarca hakaret etmeyi, Esed ailesinden herhangi birine en küçücük bir eleştiride bulunduğu halde, Suriye’de kalıp yaşayabilmiş bir ”gazeteci” örneği getirin, ben de size adamsınız diyeyim.
Bilmem, belki de gereksiz bir yazı olmuştur bu…