Medyatik olmayan bir kız çocuğu cinayeti: Gina Mercimek

Kilis’te, henüz dokuz yaşındayken vahşi bir cinayete kurban giden Gina Mercimek’in ölümünün yeterince konuşulmamasının ardında ne var? Ölen, zaten sayısı yeterince fazla olan Suriyeli bir kız çocuğu olduğu için mi?

Cihat Arpacık / perspektif.online

Kilis, hemen yanı başındaki Suriye’deki savaştan kaçanların ilk duraklarından biri. Nüfusundan fazla mülteciye ev sahipliği yapıyor. Dokuyu bozmakla, enflasyonu yükseltmekle, ülkeyi istila etmekle suçlanan o büyük kalabalığın bir parçası bu şehirde yaşıyor. Şehir, nüfusundan fazla bir sığınmacı topluluğuna kucak açtığı için Nobel Barış Ödülü’ne aday da gösterilmişti. 

Sığınmacılar Türkiye’ye o yıl 232 kadın cinayetinin yaşandığı 2011’de gelmeye başladı. Sınırı aşarak, cetveller çizgiyi biraz güneyden çizdiği için Türkiye tarafında kalmayı “başaran” Kilis’e gelen aileler arasında Mercimek ailesi de vardı. Baba Halid ve Anne Hatice Mercimek’in üç yıl sonra Gina ismini verdikleri kızları dünyaya geldi. 

Gina doğduğu yıl ülkede işlenen kadın cinayeti sayısı 276’ydı. Cinayetlerin bir kısmı medyanın ilgisini çekti, gazete manşetlerini süsledi, televizyon programlarının gündemi oldu, protesto yürüyüşleri düzenlendi. Muhtemelen bu hayata “sığınmacı” olarak göz açan Gina da o yayınlardan birkaçına denk geldi. Sonunda, henüz dokuz yaşındayken Gina da bu cinayetlerden birine kurban gitti. Ama bir yıldan fazla süren bu cinayet davası medyanın o kadar da ilgisini çekmedi. Hepimiz, daha çok sığınmacıların neden olduğu ekonomik ve sosyal “sıkıntılara” odaklanmayı tercih ettik. Davanın karar duruşmasında Yeryüzü Çocukları, bazı insan hakları dernekleri ve baro temsilcileri dışında az bir katılım vardı. 

Gina’nın Hikâyesi

Cinayetin ayrıntıları, insanın kanını donduracak kadar korkunç. Gina’nın kaybolduğu, 4 Nisan 2023’te ailesi tarafından polise bildirilmişti. Kamera görüntülerine göre o gün saat 17.00’da okuldan çıkan Gina, sadece 6 dakika sonra evinin bulunduğu sokağa girmişti. Ama evine gidemedi. Çünkü aynı sokakta oturan uyuşturucu bağımlıları Azittin Altınöz ve Hüseyin Boğuç isimli iki kişinin önünden geçiyordu. 

 “O saatte dışarıda ne işi varmış” denilemezdi, okulunun çıkış saatiydi.

“Neden öyle giyinmiş” de denilemezdi, üzerinde okul üniforması vardı. 

Sadece evine gitmeye çalışan ilkokul öğrencisi bir kız çocuğuydu ve tek “suçu” tecavüzcü-katilin önünden geçmekti. 

Adli dosyaya göre Gina, kandırılarak Hüseyin Boğuç’a ait eve götürüldü. Bir daha kendisinden haber alınamadı. Ailesi polise başvurduktan sonra Hüseyin Boğuç’un şüpheli hareketleri nedeniyle evi arandı. Gina’nın cenazesi evin avlusundaki yaklaşık 10 metrelik su kuyusunda bulundu. Kuyu demir bir kapakla kapatılmıştı. Siyah bir kumaş parçasıyla bir taşa bağlanmış ve kuyuya öyle atılmıştı.

Olayın vahameti nedeniyle bütün ayrıntılarını yazamadığım bir adli tıp raporu duruyor önümde. İki oda ve mutfağın olduğu, giriş kapısı avluya açılan evden, “girişe göre sağ taraftaki odada tavana asılı 70 cm uzunluğundaki yeşil ipten, kuyudaki su tahliye edildiğinde ortaya çıkan bir çocuk cenazesinden bahsedilen soğuk ve resmî ifadelerle yazılmış bir olay yeri tutanağı da var: Sol tarafta bulunan oda içerisinde eşyaların yerde ve yatak üzerinde dağınık halde bulunduğu, ikametten vücut izi ve moleküler incelemeye esas olacak şekilde bulguların alındığı, maktulün yapılan ölü muayene ve otopsisinde; göğüs kısmında bağ izinin bulunduğu, genital muayenesinde hymen’in çepeçevre ekimozlu olduğu … söyleniyor. Dokuz yaşındaki bir çocuktan “maktul” olarak bahsediliyor resmî evrakta. “Kesin ölüm nedeni” olarak da şu saptamada bulunuyor Adli Tıp Kurumu: Elle boğmaya bağlı gelişen mekanik asfiksi ve buna dair komplikasyonlar…”

Koruyamadığımız binlerce kadın ve kız çocuğuyla benzer bir akıbet yani. Katil, Gina’yı kendi eşine ait yeşil bir tülbentle boğmuş. İfadelere göre küçük kızı ayağından sürüklemişler ve su kuyusunun yanına götürmüşler. Çocuğun elbiselerini çıkartıp yakmışlar, taşa bağlayarak cenazesini kuyuya atmışlar.

Sakızdan Çıkan DNA

Netice olarak Kilis 2. Ağır Ceza Mahkemesi, Gina’yı öldürdüğünü hüküm altına alarak Hüseyin Boğuç’a müebbet hapis cezası verdi. Diğer sanık ise üzerine atılı suçlardan beraat etti. Aslında bu dava hiç iki sanıklı da olmayabilirdi. Soruşturmaya, Azittin Altınöz’ün de dahil edilmesi olay yeri inceleme ekiplerinin dikkati sayesinde gerçekleşebildi. Şüphelilerden biri olan Altınöz, olay yerine gitmediğini iddia ediyordu. Ancak güvenlik görevlilerinin evde bulduğu bir sakız, Altınöz’ün bu iddiasının üzerine şüphe bulutlarının çökmesine neden olmuştu. O sakızda Altınöz’e ait DNA tespit edilmişti. 

Aylarca süren davanın karar duruşmasında esasa ilişkin mütalaasını açıklayan savcı, “Kamera görüntüleri, jandarma kriminal raporu ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde” Altınöz’ün de olay yerinde bulunduğunun, “Gina’yı alıkoyarak ikamete götürdükleri, maktule cinsel istismarda bulundukları, sonrasında boğmak suretiyle öldürerek kuyuya attıklarının” kabulü gerektiğini belirtti. Altınöz’e verilen bu beraat kararı mahkemenin bir üyesinin itirazıyla karşılaştı. Üye hâkim kısa kararda “Sanık Aziz Altınöz yönünden maktul Gina Mercimek’e yönelik üzerine atılı suçları işlediği sabit olmakla sanığın cezalandırılması cihetine gidilmesi gerekirken beraatine yönelik sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum” şerhi düştü. 

“Savunmasız bir kız çocuğu olduğu için seçildi”

Davayı takip eden az sayıdaki kuruluştan biri olan Yeryüzü Çocukları Derneği’nin (YEÇED) Avukatı Betül Zağlı Topal, “Bir kız çocuğunun eğitim yolculuğu acımasız kişilerin elleriyle bir kuyunun dibinde sona erdi” diyor ve ekliyor: “Gina, tüm diğer çocuklar gibiydi. Masum, hayat dolu ve sevimliydi. Gina tüm diğer çocuklar gibi haklara sahipti ve yine tüm diğer çocuklar gibi korunması gerekiyordu. Ancak Gina acımasız şahıslardan korunamadı. Çocukların korunması ve haklarının güvenceye alınması adına suçların caydırıcılığının artırılması, sokakların güvenliğinin sağlanması zaruridir. Bu ve benzeri vahşi eylemleri işleyenler bir kez suç işlemiyor. Bunu Gina Mercimek cinayetinde bir kez daha gördük. Ayrıca verilen cezaların yetersizliğini ve herhangi bir ıslah ediciliği olmadığını da gözlemleyebiliyoruz. Bu durum özellikle çocuklarımız için hayatı güvensiz kılmaktadır. Çocuklar toplumun en masum yanıdır. Çocuklarını koruyamayan bir toplumun sağlıklı geleceği de olmayacaktır. Sokakları ve toplumu güvenli kılmadıkça çocukların haklarını onlara teslim edemeyiz. Gina, eğitim almak için evine yakın bir okula giden kız çocuğuydu. Gina’nın gidebileceği bir okulu hiç olmayacak, sokakta yürüdüğü, oyunlar oynadığı günler hiç geri gelmeyecek. Suçlular neden Gina’yı seçtiklerini söylemeseler de bizler onun savunmasız bir kız çocuğu olduğu için seçildiğini anlıyoruz. Savaştan ve onun getirdiği ölümden kaçan Gina, eğitim için çıktığı yolda katledildi. Yaşam hakkı alınan çocukların eğitim hakkı söz konusu olmayacaktır. Sokakları ve toplumu suçlardan ve suçlulardan temiz kılmak, çocuklarımıza ve geleceğimize yönelik görevimizdir. Aksi halde savunmasız masum çocuklara yönelik bu gibi vahşi eylemlerin sonu gelmeyecektir.”

Gina öldürüldü ve bu cinayet “mesele” edilmedi. Müslüman inanışa göre birinin cenaze namazını en az üç kişi kılmazsa bundan doğan sorumluluk ve vebal bütün Müslümanların payına düşer. Peki, bu vahşi ölümün yeterince konuşulmamasının ardında ne var? Jandarma ve savcılık tarafından olayın aydınlatılması için gerekli her şeyin yapıldığını anlayabiliyoruz, ama her fırsatta “galeyana gelmeye” teşne olan toplum neden bu kadar kayıtsız kaldı? Ölen, zaten sayısı yeterince fazla olan Suriyeli bir kız çocuğu olduğu için mi?

Hukuk Haberleri

Gazze eylemlerine hakaret eden Fatih Altaylı hapis cezası aldı
Sinan Ateş cinayeti davasında gerekçeli karar açıklandı
Mülakat sistemi yeni mağdurlar üretmeye devam ediyor: Yazılıda rekor kırdı, mülakatta yok sayıldı!
Bu ne acele! Suriyeli muhacirlere aile hekimliği uygulaması sonlandırılıyor
Cumaya giden işçisini ekmeğinden eden işveren müstehakını buldu