"Medyada Algı ve Olgu Çatışması"

Kemal Öztürk, Yeni Şafak'ta kaleme aldığı yazıda "şer cephesi" medyasının PKK'ya verdiği destek, Koza-İpek Holding'e yapılan operasyonun lanse ediliş şekli gibi misalleri kullanarak gerçeklerin medya tarafından nasıl çarpıtıldığını açıklıyor.

Kemal Öztürk - Medyada Algı ve Olgu Çatışması / Yeni Şafak

Bir büyük kuruluşun sucuk üretim merkezinde, sağlığa zararlı gıdaların sucuğun içine konduğu tespit edilince kurum kapatılmış. İçinde at ve eşek eti olan sucuk, salam ürünlerinin ismi “Sağlığa zararlı.” diye Tarım Bakanlığı tarafından tüketiciye ilan edilmiş. Bu zararlı üründen önceden çok miktarda alan bir market, bu ürünü satmaya devam etmiş. Sorunlunca “Bunlar hep algı operasyonu, sucukta bir şey yok.” diyerek kendini savunmuş.

Gerçekler ve Yalanlar

20 yıllık meslek hayatımda hiç bu kadar algı operasyonu görmedim. Aynı şekilde, eşek eti satanların buna karşılık direndiğini de hiç görmedim. Algı ile olgunun birbirine karıştığı akıl almaz gündemler yaşıyoruz. “Algı ve olgu” dendiğine bakmayın, Türkçesi 'gerçek ve yalan' demektir.

Eskiden gerçekleri saklar, yalanları sürerlerdi piyasaya. Şimdi öyle değil, gerçeklerin şeklini öylesine değiştiriyorlar, öylesine dönüştürüyorlar ki, yediğin şey eşek eti mi, dana eti mi ancak laboratuvar ortamında anlayabiliyorsun.

Bu sahtekârlık artık bir uzmanlık alanı oldu. Algı oluşturmak, algıyı değiştirmek, algıyı yönlendirmek Batı üniversitelerinde ders olarak okutuluyor. Bu konu üzerinde dünyanın en yetkin isimleri kitaplar, araştırmalar yayınlıyor, üniversiteler kürsüler açıyor.

Dijital teknoloji, algı oluşumu için ihtiyaç duyulan görsel malzemelerin en iyisini üretmek için yeni sistemler buluyor. Yeni iletişim alanları, yeni iletişim araçları, konvansiyonel medya araçlarına ihtiyaç duyulmayacak kadar gelişti. Algı oluşturmak isteyen terör örgütlerinin, bu konuda devletlerden daha ileri boyutta olduğu artık tartışılmaz.

PKK ve Medya İlişkisi

Medya ve terör ilişkisi geleneksel algı kitaplarında bile olmayan yeni boyutlara ulaştı. Bu konuyu yeniden yorumlamak ve yeniden yazmak gerekiyor. IŞİD ve PKK, silahlı savaşlarından daha fazla enerjiyi ve parayı iletişime harcıyor neredeyse. İkisinin de uluslararası medyada etki gücü, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin etki gücünden daha fazla. Legal yayınlar, ulusal yayınlar, uluslararası medya ile kurdukları şaşırtıcı ilişkiler, bugün en az silahlı saldırıları kadar zarar veriyor bize.

Düşünsenize, İngilizlerin “saygın” gazetesi The Independet, “İrlandalı” diye ünlenen kişinin kavgasını, Erdoğan'ın PKK ve Kürtlerle olan kavgasının meydana getirdiği öfkeye bağlıyor. O derece gözü kara bir destek var PKK'ya. BBC'nin “güzel PKK kadın militanları”nın fotoğraflarıyla süslediği röportajı hepiniz duydunuz. Şimdi o “güzel kızlar” insan öldürürken haber olmaz, ancak onları öldüren devlet lanetli haberlerin konusu olur. Tüm bunları okurken, terör ve iletişim sorununun, uluslararası siyasetle ilişkisini unutmamak lazım.

İpek Medya Grubuna Operasyon

Şimdi Cemaat'e çok yakın, Koza-İpek Holding için yürütülen soruşturma nedeniyle bir tartışma başladı. Gerçi düğme de, basılacak tarih de önceden cemaat tarafından duyuruldu ama yine de devlet tüm holding kurumlarına yönelik operasyon başlattı.

Duruma bakalım:

Algı: “AK Parti medyaya el koydu, medyayı susturma operasyonu başlattı, özgür basın susturuluyor.”.

Olgu: Savcılık, “devleti ele geçirmek isteyen, silahsız terör örgütü” diye soruşturma açtı. Bu soruşturma kapsamında örgüte, yardım ettiği ve kara para aklandığı iddiasıyla bir holdinge legal ve hukukî soruşturma yapıyor. Soruşturma holdingin sadece medya organlarını değil, 23 şirketini kapsıyor.

Algı: “Türkiye'de medya AK Parti'nin ve Erdoğan'ın kontrolünde, geri kalan az sayıdaki muhalif medya da bu operasyonla susturulacak, köşe yazarları hapse atılacak.”.

Olgu: AK Parti iktidarda 13 yıl kaldı. Bu kadar geçen süreye rağmen, Türkiye'de yazılı basının yüzde 65'i hükûmet muhalifi, yüzde 35'i hükûmet taraftarıdır. Aslında hükûmeti destekleyen medya azınlıktadır. Hükûmet medyayı ele geçirmek isteseydi en güçlü olduğu zamanlarda bunu yapardı, iktidardan ayrıldığı zaman değil.

Diyarbakır'daki İlginç Medya Tutuklaması

Tam bu esnada, Diyarbakır'da BBC adına da çalışan VICE News muhabirlerinin tutuklaması oldukça ilginç. Kaç zamandır Türkiye'de yabancı basın mensubu tutuklanmazdı. Bu kişiler, önce IŞİD adına eylem ve faaliyette bulunmak suçundan tutuklandı dendi. Sonra PKK'nın şehirlerde yaptığı eylemlerle ilgisi olduğu için tutuklandığı öğrenildi. Bu gerçekse, Türkiye'nin bunu var gücüyle dünyaya duyurması gerekir. Ancak o sesi vermiyor henüz. Tabî tüm Avrupa medyası Türkiye aleyhine büyük kampanya başlattı dünden itibaren. Şimdi araya İpek Medya Grubu'nu da alarak kampanyaya devam edecekler.

Tüm bunlar olurken, “Yahu eşek etini dana etine karıştırmış satıyorlar, sağlığa zararlı.” diyen Tarım Bakanlığı'nın sesi duyulmuyor. Sağlıklı bir bilgilendirmeyle aslında meselenin basın özgürlüğü değil, terör meselesi olduğu anlatılamıyor. O zaman eşek etli sucuk satan marketçi de çıkıp “Bunlar hep algı operasyonu.” der tabî.

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!