20 Aralık’ta gazetemizde yayınlanan “Tehdit ve gerçek arasında savaş” başlıklı yazımızda ateşkesin devam etmemesinin sebepleri ortaya konmuştu. Siyonistlerin Gazze’ye yönelik hava saldırılarını başlatmalarından bir hafta önce yayınlanan bu yazımız aslında, bugün işgal devletinin medya cephesini oluşturan yalan çetesinin sahtekârlığını ve yüzsüzlüğünü gözler önüne seriyor. O yazıyı okumamış olanlara okumalarını, okumuş olanlara bir kez daha gözden geçirmelerini tavsiye edip bir paragrafını burada vermek istiyorum:
“Filistin’de Mısır’ın aracılığıyla gerçekleştirilen ve 19 Haziran 2008 sabahı başlayan altı aylık ateşkes 19 Aralık’ta sona erdi. İşgal devletinin ateşkesin şartlarını tam olarak yerine getirmesi ve ihlal etmemesi durumunda süresinin uzatılması mümkündü. Filistin tarafı için ateşkesin şartları Gazze’ye uygulanan ambargonun sona erdirilmesi ve kapıların açılması, saldırıların da tamamen durdurulmasıydı. Bu şartların yerine getirilmesi durumunda Filistin direniş grupları da İsrail hedeflerine yönelik silahlı ve roketli saldırıları tamamen durduracaklarını bildirmişlerdi. Fakat her şeyden önce işgal devleti ateşkesin birinci şartını hiç yerine getirmedi. Gazze’ye ambargo bütün katılığıyla devam etti. Saldırıların durdurulması şartı da birçok kez ihlal edildi. Ateşkes süresinin sonuna yaklaşıldığı günlerde ihlaller daha da arttı. Filistin tarafının ihlalleri ise işgal güçlerinin saldırılarına cevap niteliğindeydi.”
Bu bilgilerden de anlaşıldığı üzere, Filistin halkı işgal edilen vatanının bağımsızlığı, üzerindeki insanlık dışı abluka ve kuşatmanın kalkması için mücadele ettiğinden her yönüyle haklı olmakla birlikte ateşkesin sona ermesinin sebebi Filistin direnişi değil, işgalci saldırganlıktır. İşgal devletinin medya cephesinin bu gerçeği görmek istemediği, bütün yorum ve değerlendirmelerini işgalcinin yönlendirmesine göre yaptığı ortada. Utanacak yüzleri olmadığı için yalancılıkta, sahtekârlıkta sınır tanımıyorlar.
Bu kirli yüzlerin sahipleri işgal devletinin Lübnan’a yönelik saldırısında da aynı tavrı sergilemişlerdi. O zaman yaptıkları yorumlarda da saldırgan işgal devletini haklı, bu saldırıya karşı mazlum Lübnan halkını savunanları, Siyonist vahşete göğüs gererek bu halkı himaye etmeye çalışanları ise suçlu göstermişlerdi.
İşte bu kirli yüzlerin sahiplerine göre, Gazze’de ilaçtan ve ekmekten mahrum bırakılan masum çocukların hakkını savunanlar suçlu, o masum çocukların tepelerine ateş yağdıran eli kanlı Siyonist devlet ise “anlaşılabilir”! Onlara göre okuldan çıkan çocukların başına bomba yağdıran, camileri tahrip eden, yaralıların kaldırıldığı hastaneleri bile hedef almaktan çekinmeyen Siyonist vahşeti aslında biraz anlayışla karşılamak gerekir. Ne var ki bu anlayışın sahipleri bizim verdiğimiz paralarla zehirlerini kusuyorlar. İsrail’e destek veren firmaların ürünlerini boykot çağrısı yapıyoruz. Önce onların zehirlerini buraya taşıyıp insanlarımızın kafalarına bu zehri akıtanları boykot edelim. Bu zehir yerine göre bala karıştırılıyor, “sevap” ambalajına sarılıp dağıtılıyor olabilir.
Doğrusu Siyonist vahşeti savunan, mazlum halkın meşru haklarına sahip çıkanları ise suçlu gösteren kiralık kalemlerin tutumunu çok da garipsemiyorum. Çünkü onlar, kiralık otomobiller gibidir. Parayı kim bastırırsa kiralık otomobile o biner.
Fakat savaşın medya cephesinin hızla harekete geçirilip seferber edilmesinin sebeplerini biraz tahlil etmek ve siz değerli okuyucularımı bilgilendirmek istiyorum.
Siyonist saldırgan devletin asıl amacı Filistin’de işgale karşı direnişin çökertilmesidir. Bu direnişin başını HAMAS’ın çekiyor olması önemli değildir. Önemli olan işgali reddetmesi ve Filistin halkının gasp edilmiş haklarına sahip çıkmada ısrarlı davranmasıdır. Bunda sol bir örgüt öne çıksaydı hedef o olacaktı. O zaman da Siyonist saldırının Türkiye’deki medya cephesini oluşturanların hedefinde o örgüt olurdu. Yani Siyonist işgalin medya cephesine göre suç roket atmak değil; işgali reddetmek, Filistin halkının meşru haklarını savunmada ısrarlı davranmaktır.
İşgal devleti İslâmî direnişi çökertmek için iki buçuk yıldır katı ambargo uyguluyor. Ama amacına ulaşamadı. İşte bundan dolayı askeri bir hareket planladı ve hazırlığını da birkaç ay önce başlatmıştı. Yani son roket olayı sadece bir bahanedir. Dünkü yazımızda ifade ettiğimiz gibi roket olayında provokasyon işgalciler tarafından gerçekleştirilmiştir. İşgalcilerin beş kişinin ölümüne yol açan saldırılarına Filistin direnişinin roketle karşılık vermesi ise üzerinize gelen kuduz köpeğe karşı yerden taş alıp atmanız mesabesindedir.
Siyonist devlet şimdi bu saldırıdan kesin sonuç almak ve işgali reddeden direnişi tamamen çökertip işgalle işbirliğine açık kadroyu yeniden Gazze’de iş başına getirmek istiyor. Operasyonundan sonuç alamaması durumunda planının tutmayacağını düşünüyor. Çünkü Lübnan’dakine benzer bir sonuçla karşı karşıya geleceği endişesi etkisini göstermeye başladı. Lübnan’daki yenilginin sebebi atılan roketlerle işgalci askerlerin birkaç kayıp vermesi üzerine can korkusunun kara operasyonu için cepheye sürülen tüm askerleri sarması olmuştu. Yoksa işgal devleti kitlesel tahribata yol açma amaçlı hava saldırılarına Lübnan’da da ağırlık vermiş ve binden fazla insanı hunharca katletmişti.
Lübnan’dakine benzer bir sonuçla karşı karşıya gelmemek için Filistin direnişini bir an önce teslim olmaya zorlamak, onun direnmesini akılsızca bir inat olarak göstermek istiyor. İşgalciyle aynı cephede yer alan medya organlarının “birileri HAMAS’a dur demeli” çağrıları yapmaları ve sürekli Filistin direnişini suçlu göstermeye çalışmaları bunun için. Yani işgalcinin Lübnan’dakine benzer bir sonuçla karşılaşmaması için Filistin direnişini bir an önce beyaz bayrak kaldırmaya zorlamak istiyorlar. Medya cephesinin işgal ordusuyla eş zamanlı saldırıya geçmesinin arkasında böyle bir niyet ve amaç var.
Peki, Filistin direnişi beyaz bayrak kaldırmakla kurtulmuş, halkının evlatlarının canını emniyete almış olacak mı? Böyle bir şey, yani canavara canını teslim etmekle kurtulman mümkün müdür? Siyonist vahşet yıllardan beri katlediyor, kana doymadı. Siyonist vahşeti teslimiyet değil, direniş durduracaktır.
Filistin için kendilerini sorumlu kabul edenleri, insanî ve vicdanî sorumluluk duyanları, Siyonist saldırının medya cephesine karşı sorumluluklarını yerine getirmeye çağırıyoruz. Onlara tepki gösterebilir, yalan saldırılarına karşı bilgilendirme atağı başlatabilirsiniz. Savaşın medya cephesine karşı yürütülecek mücadeleyi asla küçümsemeyin. Unutmayın ki Siyonist işgalci medya cephesini askeri cephesinden daha fazla önemsiyor.
VAKİT