HAKSÖZ HABER
Sol-Kemalistlerin İslam ve Müslümanlarla hesaplaşması öncelikle medreseler üzerinden gerçekleşti. Toplumun içerisinde dindarlığın görünümünü sağlayan medreseler tarikat ve cemaatlerin halk ile doğrudan ilişki kurabilmesinin yoluydu. Bu sebeple medreseler Kemalist rejim tarafından her şeyden önce hedef alındı ve büyük oranda bitirildi.
Her şeye rağmen medreseler görünürlüğünü yitirse de bir form olarak varlığını koruyabildi. Müslümanlar az biraz nefes alabildikleri her fırsatta bu forma dönüş yapmak için çaba gösteriyorlar. Dünyanın her yerinde geçerliliği olan medreseler Müslümanların ilim tarihine en büyük katkılarından birisi şüphesiz.
İlim düşmanları ise medreselere savaş açmayı görev bellemişler. İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu, Cumhuriyet’e yaptığı açıklamalarda medreseler hakkında şunları söylüyor:
“Tevhidi Tedrisat Yasası’na aykırı, eğitim anlayışımızı başından sonuna kadar değiştirecek bir çaba olarak görüyorum. Asıl hedefin, bazı kitlelerin konsolide edilmesine yönelik seçim çabaları olduğu kanaatindeyim. Türkiye’nin özellikle laik yapısının değiştirilmesi konusundaki özel çabalardan biri. Anayasada yazılı laik devlet ilkesine aykırı bir yapılanma olduğu kanaatindeyim.”
“Hukukçu” olarak tanımlanan Celal Ülgen ise “Medreselerin yeniden açılması, Cumhuriyet Aydınlanmasına ve Atatürk devrimlerine meydan okumadır. Müspet bilimler yerine ilim adı verdikleri bir Arap felsefesine ağırlık vermeleri üzüntü vericidir. Bu durum İslam’ın değil siyasal İslam’ın yayılmacı politikasının kendisidir” sözleriyle medreselere nefret kuruyor.
Kimsenin medreseler eliyle resmi eğitimi ortadan kaldırdığı falan yok. Medreseler alternatif eğitim kurumları olarak şuan insanlara hizmet ediyor. Bu durumdan rahatsız olmak klinik bir vakıa ile karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Kemalist müfredatın tornasından geçmeyen herkes Kemalistler için büyük bir tehdit olarak görülüyor. Müslümanların sırf karşıtlarına bakarak medreselerin kıymetini anlaması oldukça elzem!