MEDAV Başkanı M. Tayyip Elçi ile Medreseler Röportajı

M. Masum Yokuş, MEDRESE ÂLİMLERİ VAKFI (MEDAV) Başkanı Sayın M. Tayyip Elçi ile vakfın çalışmalarını konuştu.

M. Tayyip Elçi Kimdir?

Muhammed Tayyip Elçi 1973 yılında Diyarbakır’a bağlı Beybulak köyünde doğdu. İlkokulu kendi köyünde okudu. 1989–1993 yıllarında Ortaokul ve liseyi Şanlıurfa İmam-Hatip Lisesi’nde dışarıdan bitirdi. 1994 yılında Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni kazandıysa da okuma imkânı bulamadı. Bu arada bölgenin önde gelen âlimlerinden olan babasından Arapça ve temel İslam ilimlerini ders alarak icazet aldı.

2001 yılında başladığı Açık Öğretim Fakültesi İlahiyat Ön Lisans bölümünü 2003 yılında onur belgesiyle bitirdi. 2005 yılında başladığı Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesini 2008 yılında ikincilikle bitirdi. Aynı üniversitede Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı İslam Hukuku Bilim Dalında “Son Dönem Âlimlerinden Molla Sadrettin Yüksel ve Fetvâları” isimli teziyle yüksek lisansını 2010 yılında tamamladı. Halen mezkûr üniversitede Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı Arap Dili ve Belagati Bilim Dalı’nda “Arap Dilinin Hanefi ve Şafii Mezheplerinin İhtilafındaki Rolu” tezi üzerinde doktora çalışmasını sürdürmektedir.

2001 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde İmam-Hatiplik görevine başladı. Halen Diyarbakır ili, Hani ilçe vaizi ve Sur ilçesi, Suffe Yatılı Erkek Kur’an Kursu’nda öğretici/müderris ve yönetici olarak hizmet etmeye devam etmektedir. Normal düzeyde Farsça ve ileri düzeyde Arapça bilen ve bazı dergi ve ulusal ve uluslararası sempozyumlarda makaleleri yayımlanmış ve çok sayıda röportaj vermiştir. Elçi, evli ve yedi çocuk babasıdır.

***

Hocam Medreseler hakkında genel bir bilgi verir misiniz?

M.Tayyip Elçi: Okuma-yazmanın çok nadir, ilmi faaliyetin ise hiç bulunmadığı cahilî bir topluma inen İslam’ın ilk emrinin “oku” olması, Kur’an’da ilme teşvik edici ve cehaletten sakındırıcı nice ayetlerin bulunması, Allah Resulü’nün ilmi ve âlimleri yüceltici hadisler irat etmesi gibi birçok faktör İslam’da ilim ameliyesinin daha ilk döneminden itibaren revaç görmesine vesile olmuştur.

İlim tedrisatının yapıldığı; Mekke’de Daru’l-Erkam ve Medine’de Mescid-i Nebevî’nin Suffe kısmı ilk İslam medreseleri olduğu söylenebilir.

Mescid-i Nebevî örneğinde olduğu gibi İslam tarihinde camiler birçok fonksiyonun yanı sıra ilim tahsilinin yapıldığı mekânlar olarak medrese görevini de görmüş ve hala bazı İslam beldelerinde görmeye devam etmektedir.

Camiden bağımsız ilk müstakil medrese X. Yüzyılda Nişabur ve Horasan’da kurulmuştur. Ancak mekân ve program açısından medreseler Selçuklu devletinin büyük veziri Nizam’ül-Mülk tarafından geliştirilmiş, yaygınlaştırılmış ve sistematik bir yapıya kavuşturulmuştur. Sonraki asırlarda da hep gelişen ve kendini yenileyen bir görünüm arz etmiştir.

İlk dönemlerde Kur’an, sünnet ve onların etrafında teşekkül eden fıkıh, sarf, nahiv, belagat ve diğer ilimlerin tahsil edildiği medreseler zaman içerisinde felsefe, mantık, matematik, coğrafya, tıp vb. pozitif ilimlerin de birlikte tedris edildiği mekânlara dönüşmüştür.

Tarih boyunca medreselerde gerek dini gerekse pozitif ilimlerde hem ümmete hem insanlığa büyük ilmî miras bırakan ve dünyaya ışık saçan dahi âlimler yetişmiştir.

Ancak Osmanlı’nın son dönemlerinde imparatorluğun gerilemesine paralel olarak medreseler de gerilemiş, bunun için zaman zaman ıslah-ı medaris kanunları çıkarılmış ise de istenen başarı elde edilememiştir. Neticede 1924’te çıkarılan Tevhid-i Tedrisat kanunu ile medreseler tamamen ilga edilmiştir.

Osmanlı’nın son yıllarını bir kenara bırakırsak, tarih boyunca hem dinî hem pozitif ilimlerin birlikte tahsil edildiği medreselerin kapatılmasından sonra; dinden uzak hatta dine zıt pozitif ilimlerin tahsil edildiği okullar açılmış, sonraki dönemlerde de pozitif ilimlerden uzak dini okullar; İmam–Hatip okulları, İslam Enstitüleri ve İlahiyat Fakülteleri kurulmuş, adeta laikliğin gereği olarak eğitimde de din ve dünya ilimleri birbirinden koparılmıştır.

Ancak medreselerin boşluğunu doldurmak için kurulan bu dini okullar, bizatihi bu okulların başındaki zevatın itirafı ve realitenin şehadetiyle, hiçbir zaman medresenin boşluğunu dolduramamış ve “İslam Alimi” yetiştirmekten fersah fersah uzak kalmıştır.

ŞARK MEDRESELERİ

Bunun için, özellikle doğu ve güneydoğu Anadolu bölgelerinde, halkın yoğun teveccüh ve desteği ve ulemamızın büyük özverisiyle çok zor şartlar ve baskıcı ve yasakçı devletin tarassudu altında medreseler bir şekilde günümüze kadar yaşatılabilmiştir.

Nitekim bu bölgelerde faaliyet gösteren bu hasbî ve gönüllü eğitim kurumları, gerek cumhuriyetten önce gerek cumhuriyet döneminde; dinî, içtimaî, kültürel, ahlakî ve ilmî alanlarda çok önemli roller üstlenmiştir.

Zira bölgenin kahir ekseriyetini oluşturan Kürt halkının dini, dili, kültürü, örf ve adetleri medreseler sayesinde günümüze kadar ulaşabilmiştir. Özellikle Kürtlerin yazılı edebiyatı ve tarihini koruyan ve günümüze taşıyan sadece medreseler olmuştur. Hala medreselerde okutulan ders kitaplarının bir kısmı Kürtçe olması da bunun açık bir delilidir.

Bölgenin geçirmiş olduğu birçok travmaya ve gerek içerden gerek dışarıdan yapılan bunca ifsat çalışmalarına rağmen halkın dinine mütemessik kalması bu medreseler sayesindedir.

Medreseler toplumun dinî ve ahlakî yapısını güçlendirdiği gibi toplumun bilgilenmesi eğitilmesi, sosyal barışın sağlanması, kardeşlik duygularının pekiştirilmesi ve insanlarda helal ve haram bilincinin pekişmesi hususlarında da çok önemli işlevlere sahiptir.

Medreseler ve medrese mezunu hocalar halk ile iç içe yaşamış; halkın sosyal hayatında karşılaştığı problemleri çözmede, sevincinde, yasında, tasasında her zaman başvurulacak ilk kimseler olmuş ve onlar da bu tür durumlarda halka hep öncülük yapmış ve çözüm üretme gayretini göstermişlerdir.

Bundan dolayı halk da medrese ve medrese mensuplarına sahip çıkmış; maddi ve resmi her türlü sıkıntıya rağmen onları ayakta tutmayı başarmıştır. Dini konularda halkın itibar ettiği tek kaynak medrese olagelmiştir. Nice köy ve kasabalarımızın halen de medrese mezunu olmayan resmi imamıyla yetinmeyip kendi imkânlarıyla medrese mezunu ikinci bir imam edinmesi veya müftülüklere müracaat ederken ısrarla medreseli hoca talep etmesi bunun bariz delillerinden sadece bir tanesidir.

Ülkemizin normalleşmeye başladığı, baskıcı ve yasakçı zihniyetten kurtulmaya ve kendi mirası ve öz değerleriyle buluşmaya çalıştığı bu dönemde bu emektar kurumu yeniden değerlendirmek ve sahip çıkmak, yeniden inşa ve ihya etmek dini bir mesuliyet ve vefakârlık gereğidir.

Ayrıca doğu bölgelerinde her türlü olumsuzluklara rağmen hala azımsanmayacak bir miktarda medrese mensubu kimseler vardır. Bunları bir araya getiren, resmî makamlar nezdinde haklarını savunan, icra ettikleri dinî ve içtimaî vazifelerde ve eğitim faaliyetlerinde onlara rehberlik eden bir sivil yapı yoktur.

Diğer taraftan medrese mensupları yaşadıkları zor şartlar ve imkânsızlıklar nedeniyle icra ettikleri-eğitim öğretim faaliyetinde çağın avantajlarından istifade edememektedirler. Hem eğitim müfredatında hem toplumla kurulacak iletişimde hem de tebliğ ve irşatta ve diğer birçok alanda bu emektar kurumun bazı problemleri oluşmuş ve onlara rehberlik edecek bir yapının kurulması zaruret kesp etmiştir.

Günümüzde medreselerin sorunları nelerdir?

M. Tayyip Elçi: Yukarıda değinildiği gibi ilga edilen medreseler çok zor şartlarda, tarassut ve takibat altında ayakta durmaya çalışmışlar ama bu zor süreci atlatmaya çalışırken de epeyce hırpalanmış ve bir takım problemlerin oluşması engellenememiştir.

Gerek yaptığımız istişareler gerek şahsi izlenimlerimiz neticesinde tespit ettiğimiz bazı problemleri; medreseyle ilgili, müderris ile ilgili ve talebe ile ilgili diye üç kısma ayırıp şöyle sıralayabiliriz:

Medreseler İle İlgili Sorunlar:

-Medreselerin müfredat, metodoloji ve program sorunu

-Medreselerin mekân sorunu

-Medreselerde sınav sisteminin olmayışı

-Medreselerde derslerin halka/gurup/sınıf şeklinde olmaması

-İcazelerin hak etmeyen bazı kimselere de verilmesi

-Medreselere zeki öğrenci kazandıramama

-Medreselerin ders araç-gerecinden ve teknolojik imkânlardan mahrum olması

-Medreselerin hiçbir hukuki statüye sahip olamaması

 

Müderris İle İlgili Sorunlar:

-Müderrislerin pedagojik formasyona sahip olmaması

-Müderrislerin çağa ve çağın sorunlarına ilgisiz olması

-Müderrisler arasında bir dayanışmanın olmaması

-Müderrislerin Türkçe ve Kürtçeyi iyi kullanamaması

-Müderrislerin çocuk ve genç psikolojisini yeterince bilmemesi

-Müderrislerin talebe ile iletişim kurma ve bilgiyi kanalize etme metotlarını tam kullanamaması

 

Talebe İle İlgili Sorunlar:

-Öğrencilerin medreseye başlarken yaşının büyük olması

-Öğrencilerin istikbal endişesi ve okul sorunu

-Öğrencilerin psikolojik sorunları ve rehberlik ihtiyaçları

-Tecvit kurallarına uygun, güzel Kur’an-ı Kerim kıraatı ve hafızlık yapma

-Arapça konuşma ve yazma sorunu vs.

 

MEDAV’ın kuruluş amacı hakkında bize bilgi verir misiniz?

M. Tayyip Elçi: Sivil yapılanmanın çok önem arz ettiği ve çok işlevsel olduğu günümüzde medrese mensuplarının da çok acil olarak bir sivil yapı altında toplanmaları gerekmektedir.

Nitekim: 

1-İnsanların çok yoğun olduğu modern zamanlarda sivil yapılanma insanların bir araya gelmelerini sağlayan yegâne yapıdır.

2-Sivil yapılanma hem kamu nezdinde hem de devlet nezdinde kişi veya grupları temsil eder ve gerektiğinde haklarını savunur.

3-Bu tür sivil yapılar sayesinde özel veya tüzel kişiler ülke içinde ve dışında kamuoyu tarafından tanınma fırsatını bulur.

4-Sivil yapılar, kişi ve kişilere değişik alanlarda faaliyet gösterebilme ve daha geniş hizmet etme imkânını sağlar.

5-Sivil yapılar başka kuruluşların da imkanlarından istifade edebilme şansını yakalar.

6-Hiçbir zaman bir insan tek başına kalkıp bir yanlışı düzeltemez, oturmuş bir gidişata dur diyemez.

Bunun için tarih boyunca aynı amacı paylaşan insanlar bir araya gelip cemiyetler, vakıflar, dernekler, Sendikalar, Federasyonlar, Partiler, örgütler vs. kurmuşlar ve hedeflerine bir şekilde varmışlar. Hatta çok basit şeyler için bile ittifaklar yapılmış. Mesela:

1-Taşköprü Sarımsak Geliştirme ve Kalkındırma Derneği

2-Angora Tavşanı Seven Şoförler Derneği Lokali

3-İstanbul Akvaryum Yardımlaşma Dayanışma Derneği

4-Kokoreççiler Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği

5-Tayland-Hint- Brezilya- Japon Horozunu Koruma ve Yaşatma Derneği

6-Oyuncu Güvercin Sevenler Derneği

7-Leylekleri koruyan İbrahim Ağa bin Abdullah Vakfı

O halde birçok problemle boğuşan medrese mensuplarının böylesi çok yönlü imkanları olan sivil yapılanmadan behemehal istifade etmeleri gerekir.

Bu amaçla genç medrese mensupları sivil bir kuruluş çatısı altında toplanma hususunda bugüne kadar gerçekleşen toplantılarla bu yöndeki kararlılıklarını ve güçlü iradelerini ortaya koymuş durumdadırlar. Güçlü bir irade ile ortaya çıkacak bir vakfın hem ulusal düzeyde hem de uluslararası düzeyde çok büyük hedefleri gerçekleştirebilme şansı oldukça yüksektir.

MEDAV’ın kuruluş aşamasını anlatır mısınız?

M. Tayyip Elçi: İşte yüzyıllarca İslam’a, İslam İlimlerine ve dolayısıyla insanlığa büyük hizmetler yapan bu cefakâr kurumların hal-i pür melaline bir derman bulabilme umuduyla birkaç müderris arkadaşı toplantıya davet ettik.

 2010’un Mayıs ayında kendi ev sahipliğimizde 20 arkadaşla ilk toplantımızı yaptık. Toplantı neticesinde Medreselerin sorunlarını ve çözüm arayışlarını müzakere etmek için rutin toplantılar yapmaya karar verdik ve hemen her ay bir hocamızın misafirliğinde toplantılarımızı yapmaya devam ettik. Bu amaçla Diyarbakır merkez, köy ve ilçelerinde yaklaşık 20 toplantı yaptık.

Daha önce kendi kurduğum bir vakfa müderrislerimiz de üye oldular ve genel kurul kararı ile yönetimi bu müderris arkadaşlarımıza devrettik ve arkasından da toplantı ve çalışmalarımızı vakfın bünyesinde devam ettik.

Bu toplantılarda Medreselerin en önemli sorununun müfredat olduğuna karar verdiğimizden tüm maddeleri şurânın oy birliği ya da oy çokluğu ile kabul edilen yeni bir müfredat ve uygulanması uygun görülen bazı kuralları kabul edip kitapçık halinde bastırdık.

Bu çalışmamızı anlatmak, kitapçığı takdim etmek ve istişare etmek amacıyla 26 Mayıs 2012 tarihinde bir düğün salonunda kahir çoğunluğu ulemadan oluşan takriben 400 kişinin katıldığı bir toplantı yaptık. 

Hedefimiz birinci aşamada Diyarbakır medreseleri, ikinci aşamada bölge medreseleri ve uzun vadede tüm ülke medreselerine ulaşıp ortak bir çalışma yapmak idi.

Bu arada bazı akademiysen, aydın ve müderrislerin davetiyle Mardin’de bir toplantıya davet edildim. 27.04.2013 tarihinde gerçekleşen ve yaklaşık 60 kişinin katıldığı toplantının amacı bölge halkına tebliğ ve irşat yapma, gençliğe sahip çıkma ve medrese sorunlarının müzakeresi idi.

Bölgesel olarak yapılan bu toplantının ikincisi 05.06.2013’te Bitlis/Mutki’ye bağlı Oxin’de yapıldı. Doğu ve Güneydoğunun birçok ilinden yaklaşık 100 alimin katıldığı toplantıda; merkezi Diyarbakır’da olmak üzere bölgenin tüm illerinde şube veya temsilcilikleri bulunan bir vakfın kurulmasına ve tüm medreselerin bu çatı altında bir araya gelip hem medrese hizmetinin terakkisi hem de tebliğ ve irşat için bir organizasyon oluşturulmasına karar verildi. Ancak daha önce kurduğumuz vakfımız Diyarbakır’da mevcut bulunduğundan ve aynı hedefleri güttüğünden, yeni vakıf kurup farklı çalışmalar yapmaktansa ismi ve tüzüğü yenilenerek bu vakıf bünyesinde bir araya gelinmesine oy birliğiyle karar verildi. 

Böylece daha önce yaptığımız Diyarbakır merkezli lokal çalışma ile yeni oluşan bölgesel çalışma arasında hem entegrasyon sağlanmış hem de lokal çalışmanın düşünülen ikinci merhalesi olan bölgesel merhaleye geçilmiş oldu.

Yaklaşık 70 kişinin katıldığı üçüncü toplantı 06.07.2013’te Siirt/Kurtalan’a bağlı Zokeyd’de yapıldı.

Bölgenin hemen her ilinden 350-400 âlim, akademisyen ve bazı vatandaşların katıldığı dördüncü toplantı 31.08.2013 tarihinde Diyarbakır’da yapıldı. Bu toplantıda hem vakfın yeni yönetim kurulu belirlendi hem de ulemadan oluşan bir Yüksek İstişare Kurulunun oluşturulmasına karar verildi ve bu kurulun ekser üyeleri belirlendi.

05.10.2013 tarihinde Siirt/Baykan’a bağlı Veys’el-Karani beldesinde yapılan beşinci toplantıya da 150 civarında katılım oldu.

Altıncı toplantı 16.11.2013’te Siirt merkezde 200 civarında katılımla yapıldı.

Bu arada Yüksek İstişare Kurulunun birinci toplantısı yaklaşık 50 âlimin katılımı ile 07.12.2013 tarihinde Diyarbakır’da yapıldı.

Yedinci toplantı Batman merkezde 200 civarında âlim ve müderrisin katılımı ile 28.12.2013 tarihinde yapıldı.

Sekizincisi Van’da yine 200 civarında alimin katılımıyla yapıldı. Bu toplantıda Pakistan ve Hindistan’ gidip oradaki medrese ve ilmi çalışmaları inceleyen heyetin izlenimleri paylaşıldı.

26.04.2014 Tarihinde Norşin’de Yüksek İstişare Kurulu ikinci toplantısını yaptı. Toplantı neticesinde Diyarbakır’da müderris ve akademisyenlerden oluşan 10 kişilik bir heyetin klasiğin dinamiklerine bağlı ve asrın ihtiyaç ve imkânlarına uygun yeni bir müfredat hazırlamaları için bir çalıştay yapması kararlaştırıldı. 31.05.-01.06.2014 tarihlerinde yapılan bu çalıştay neticesinde yeni bir müfredat hazırlandı. 

9. bölgesel toplantı 11 Mayıs 2014 tarihinde Mardin / Kızıltepe/ Ziyaret köyünde mülki idare, üniversite yönetimi alim, akademisyen ve vatandaşlardan oluşan yaklaşık 450 civarında bir katılımla yapıldı.

10. bölgesel toplantı 21 Haziran 2014 tarihinde Muş/Bulanık/Adgon köyünde 200 civarında bir katılımla yapıldı.

11. Bölgesel Toplantı 20.09.2014 Siirt/Pervari’de yaklaşık 200 alimin katılımıyla yapıldı.

12. Toplantı Urfa merkezde 200 civarında alimin katılımıyla yapıldı.

20 Temmuz 2014 tarihinde Tatvan’da başbakan yardımcısı Emrullah İşler’in de katıldığı barış süreci ile ilgili bir çalıştay yapıldı.

Bölge müderrisleri arasında büyük bir heyecan uyandıran ve büyük katılımlarla yoluna devam eden vakfımız toplantılarına ve çalışmalarına azimle devam etmektedir.

 

MEDAV kimlerden oluşur, kendinizi nasıl tanımlarsınız?

M.Tayyip Elçi: Bizler “İLİM HİZMETÇİLERİ” olarak bir araya gelmiş; hiçbir şahsın, kurumun, cemaatin ve meşrebin güdümünde değiliz.

1-Her meşrepten arkadaşımız var ama hiçbir meşrebin rengi ve dayatması söz konusu değildir. Herkesin meşrebi kendisine aittir.

2-Kur’an ve sünnet mihverimiz, hem itikadi hem ameli olarak Ehl-i Sünnet Ve’l Cemaat mezhebimizdir.

3-Ehl-i Sünnet itikadına göre şeriat-ı ğarra dairesi içinde kalan tüm meşrep, cemaat ve oluşumları muhabbetle destekleriz ama hiç birinin tekeline girmeyiz.

4-Ortak paydalarımız meşrep farklılığın önündedir. Küçük aidiyetlerimiz büyük aidiyetimizi gölgeleyemez.

 

Son olarak Vakfınızın hedefleri hakkında neler söylemek istersiniz?

M. Tayyip Elçi: Vakfımızın kısa, orta ve uzun vadeli hedeflerini şöyle özetlememiz mümkündür:

1-Medrese müderris ve âlimleri arasında hatta şartlar el verdiğinde tüm medrese mensupları arasında bir vahdet sağlamak, aralarında tesanüt ve tekafülü pekiştirmek, hocaların birbirleriyle ittifak edemeyecekleri yönündeki yanlış algıyı bertaraf etmek,

2-Dünya genelinde ve Türkiye özelinde kısmen yaralanmış olan İslam’ın imajını düzeltmek için saygın âlimlerden bir davet heyetini oluşturmak ve bölgenin ve toplumun tüm katmanlarına İslamî daveti ulaştırmak için gerekli stratejileri geliştirmek,

3-İslamî cemaatlerden hiçbirisine rakip/alternatif gibi bir pozisyona girmeden herkese eşit mesafede olmak, bu meyanda var olan cemaatlerin asgari müştereklerde birlikteliklerini sağlamak için gerekli çalışmaları biran evvel başlatmak,

4-Kişi veya kişilerin İslam adına deklare ettikleri hatalı beyanların, hatalı eylem ve söylemlerin yanlışlığı hususunda kamuoyunu aydınlatmak ve gerekirse düzeltmek için gerekli girişimlerde bulunmak,

5-Maddî sıkıntı çeken medreselere maddi katkı sağlamak,

6-Ders verebilir konumda olup imkân bulamayan medrese mezunlarına ders verme imkânını vermek, gerekirse bu tür müderrisler için bir havuz oluşturmak,

7-Medrese öğrencilerinden başarılı olanları ödüllendirmek ve vakfın imkânları doğrultusunda bu tür öğrencilere maddi destek vermek,

8-Bir üst ihtisas birimini kurarak medrese mezunlarından başarılı olanları ilimde rüsuh peydah etmelerini sağlamak için kabiliyet ve ilgileri doğrultusunda ihtisas alanlarına yönlendirmek,

9-Vakıf bünyesinde, insanlardan gelen dinî sorulara sahih bir şekilde cevap verebilecek bir fetva birimini oluşturarak toplumun bu yöndeki talebini güçlü bir şekilde karşılamak,

10-İrşat, davet ve İslami bilgiyi ülke ve bölge sathında yaymak için imkânlar el verdiğinde bir radyo ve televizyon kurmak,

11-Bir İslamî İlimler Üniversitesini Diyarbakır gibi merkezî bir şehirde kurmak,

12-Sekülerizmin Müslüman toplumların derinine nüfuz ettiği çağdaş dönemde sahih ve bütüncül İslamî anlayışın kalplere yerleşmesi ve vahiy kültürünün toplum sathına yayılması için gerekli stratejileri belirleyip hayata geçirmek,  

13-Çağın ihtiyaçlarını ve müderris hocaların taleplerini göz önüne alarak İslam Kültürü, Hadis Usulü, Fıkıh Usulü, İslam Tarihi, İslam Felsefesi gibi bazı maddeleri ilave etmek suretiyle Medrese müfredatını yeniden dinamize etmek ve zenginleştirmek,

14-Sadece Türkiye’de değil; tüm İslam âleminde İslamî ilimlerin en büyük sorunu olan zekâ düşüklüğünü önlemek ve zeki çocukları İslamî ilimlere yönlendirmek için gerekli planlamaları yapmak,

15-Medrese mezunlarının resmî bir statüye kavuşabilmeleri ve onlara üniversite denkliği verilmesi için gerekli çalışmaları başlatmak.

16-Ders verebilecek düzeyde başarılı olan medrese mezunlarının üniversitelerde ders verebilmelerini sağlamak için gerekli girişimlerde bulunmak,

17-Bölge medreselerinin mikro düzeyde ilahiyatlarla, makro düzeyde de başarılı ilmî geleneği olan Hint alt kıtadaki İslamî ilimlerle uğraşan kurumlarla kültürel ve bilimsel manada entegrasyonunu sağlamak için gerekli stratejiler geliştirmek,

18-Vakıf imkanları el verdiği takdirde vakıf bünyesinde bir tercüme birimini kurarak Keşşaf Tefsiri, Şafii fıkhında Revdetu’t-Talibin ve el-Mecmu’, Hanefi fıkhında Bedayi’u’s-Sanayi’, Usul’da Razi’nin el- Mahsulu gibi İslam klasiklerini Türkçe ve Kürtçeye çevirmek,

19-Bugüne dek basılamamış nadide el yazma eserleri basmak,

20-Vakfın imkânları doğrultusunda medrese mensupları için vakıf merkezinde hızlı okuma, bilgi sayar, hüsnü hat ve uzun süreli yabancı dil kursları gibi kursları düzenlemek,

21-Vakfın imkanları el verdiğinde başarılı genç müderrisleri belli sürelerle el-Ezher, Camiatulkaraviyyin ve Nedvetülulema gibi, köklü bir ilim tecrübesi olan merkezlere göndermek,

22-Bölge genelinde meydana gelen kavga ve sosyal huzuru bozucu benzeri olaylarda barış gücü rolünü üstlenerek taraflar arasında arabuluculuk yapmak,

23-Bölgede yayılmaya yüz tutan uyuşturucu ve benzeri durumlara karşı kamuoyunu ve özellikle de gençliği uyarmak ve bunun için kampanyalar başlatmak,

24-Medreselilerin haklarını resmî ve sivil platformlar nezdinde savunmak,

25-Medrese mensuplarının sıkıntı ve problemleri için çözüm aramak ve bu sıkıntılarını resmî makamlar nezdinde dile getirmek.

26-Medrese mensuplarının meslekî mağduriyetlerini gidermeye çalışmak ve bu mağduriyetleri değişik resmî platformlarda da dile getirmek.

YÖNELİŞ HABER

Röportaj Haberleri

Suudi Arabistan'da İslam, sekülerleşme ve Bin Selman reformları
“Filistin özgürleşmediği sürece, bu travma asla geçmeyecek”
Netflix abonelerine yalnızca eğlence değil "politik görüşlerini" de satıyor
Nazmul İslam: Bangladeş’te devrim bir süreç esas mesele şimdi başlıyor!
"Sinvar’ın yolunu sürdüreceğiz"