Musa Üzer’in Haksöz-Haber için kaleme aldığı yazısından:
Türkiye’deki siyasal kültürün seviyesini, tutarlılığını, niteliğini en iyi yansıtan kurumların başında TBMM gelir. Seküler kutsallaştırma çabası doğrultusunda ihdas edilen bu ‘çatı’ altında yapılan tartışmaları izlemek bazen bir filmi izlemekten daha zevklidir. Konuşmacıların bilgi seviyeleri, karşı tarafı sıkıştırmak için getirdikleri deliller vs. bakıldığında çoğu zaman hakkını teslim edelim ki memleket insanına özgüven kazandırma hizmeti görüyorlar. Meclis kürsüsündeki konuşmacıya bakan herhangi bir kişi “O, mebus olduysa demek ki ben hayli hayli olurum!” duygusuyla moral depoluyor. Bundan daha büyük hizmet olur mu?
Gelin görün ki Meclis’teki vekiller her zaman güldürmüyor, bazen acı acı güldürüyor. Bu da gülmeler içerisinde en az makbul olanıdır. Ama olsun sayın vekillerimiz bir taşla birkaç kuş vuruyoruz hesabıyla hem güldürüyoruz hem acıtıyoruz övüncüyle meclis koridorlarında arz-ı endam ederken birbirlerine “Mirim, nasıl acıtarak güldürdük!” diyebilirler.
Malum korona günlerinde de Meclis boş durmamış, infaz düzenlemesiyle hizmet üstüne hizmet üretmiştir. Ama bu hizmet esnasında “siyasi suç” kapsamına girecek herhangi bir eylemi affetmedi, hamasetin doruklarındaki aziz milletimiz müsterih olsun.
(...)