Suriye’de yardım faaliyetleri yürüten Fetih-Der’den Yılmaz Bulat kardeşimiz Ramazan münasebetiyle İdlib’de karşılaştığı manzaraları aktardığı mektubunda, tüm Müslümanları kardeşlik hukukuna daha fazla sahip çıkmaya ve Suriyeli mazlumlara daha sıkı bir şekilde el uzatmaya davet ediyor.
Es-selamü aleyküm ve rahmetullahi ve berekatuhu,
9 yıl önce başlamış olan Suriye devriminde hüzünlü bir Ramazan'a girmiş bulunmaktayız. Esed rejiminin kini, sapkın bir akideyi dayatma derdindeki İran'ın düşmanlığı ve dünyanın ikinci büyük askeri gücüne sahip Rusya'nın saldırganlığı karşısında zar zor örgütlenebilen bir halk sayısız dul ve yetimiyle, milyonu aşan şehit ve sakat insanıyla yorgun ve bitkin bir halde Ramazanı karşıladı.
Yeryüzünün bugüne dek gördüğü en büyük zulümlerinden birinin yaşandığı ve emperyalist işgalcilerin adeta vahşi hayvanlar gibi üşüşüp av sahasına dönüştürdükleri bu beldede, Allah’tan başka kimsesi olmayan bir halkın ağır çekim yok edilişine şahit oluyoruz.
Sahada yaşanan acıları, yoksulluğu ve devasa çaresizliği sürekli müşahede eden birisi şu hususa dikkatinizi çekmek istiyorum: Bu rejim nasıl bir zulmü temsil ediyor ki, bu halk akan bunca kana ve kaybedilen canlarla birlikte, evlerini yurtlarını her şeyini kaybetmeyi göze alıyor da, Esed rejimi ile uzlaşmaya yanaşmıyor? Dünyanın vicdanını kaybetmemiş tüm yöneticilerinin bunu sorgulaması gerekmez mi?
Korona sebebiyle bütün dünyanın panikte olmasına karşın İdlib sokaklarında, kamplarda ve yerleşim yerlerinde dikkat çeken bir sükunet göze çarpmakta. İnsanlar adeta “bu Korona Esed’den daha büyük tehdit olamayacağına göre…” şeklinde düşünüyor gibiler. Bu yüzden de her türlü felaketi kanıksamış bir haldeler.
Gerçekten de Allah azze ve cellenin lütfuyla Korona buraya hiç uğramamış gözüküyor. Uğradıysa da hayatın olağan akışını değiştirecek boyutta bir etki yapmadığı açık. Bu yüzden sokaklar hareketli, mescitler canlı, teravihler kalabalık! Anlaşılan o ki, Esed zulmü ile bağışıklık kazanmış bu halkın Koronayı düşünecek hali yok! Hem zaten korona çocukları öldürmüyor denmiyor mu? Demek ki Esed mikrobuyla karşılaştırıldığında kat kat daha merhametli bir virüsmüş!
Korona Suriye halkının hayatına pek bir etki yapmadı ama ya bizlerin, iman ettiğini söyleyen bizlerin kardeşlik görevimizi ifa konusundaki duruşumuza etki etmediğini söyleyebilir miyiz, zor! Böyle zor ve dar bir zamanda Allah için dinde kardeş olma şuuruyla bu mazlum halka canla başla yardım elini uzatamaya devam edenlerin sayıca azaldıklarına üzülerek şahit oluyoruz. Evet, yardım faaliyeti belki tümüyle kesilmedi ama bazıları gayet seyrek ve cılız bir çabayla kardeşlik görevini yerine getirdiklerini düşünüyor gibiler!
Oysa biz insanlara giderken onlara “lehimize olan lehinize, aleyhimize olan aleyhinize” ilkesine göre hareket eden bir Resul’ün ümmeti değil miyiz? İslam davetini insanlara götürme iddiasında olan bizler O’nun sünnetine ne kadar uzak bir görünüm çizdiğimizin farkında mıyız acaba?
Suriye kıyamının ilk dönemlerinde sahada karşılaştığımız, aktif çabalarına şahit olduğumuz sivil toplum kuruluşları ve yardım derneklerinin birçoğunu artık göremiyoruz ne yazık ki! Oysa ne savaş bitti, ne de savaşın ortaya çıkardığı derin yaraların kapatılması ihtiyacı!
Bu kardeşlerimize seslenmek, onlara sormak istiyoruz: Neden geri çekildiniz? Bugüne dek yaptıklarınızın yeterli olduğu kanaatine mi vardınız? Sizi duyarsızlaşmaya sevk eden etkenlerle de mücadele etmeli değil misiniz?
Dün Allah için yaptıklarınızdan bugün geri adım atmanızın, dün ortaya koyduğunuz fedakarlığı bugün göstermeyişinizin Allah indinde haklı, meşru, mazur görülebilecek bir sebebi var mı?
Hayırlı, salih bir amelin devamlılığı ameli yapan kişinin o işteki ihlasını gösterir. Amelinde ihlas bulunmayan ise bir müddet sonra sıkılır, yorulur, vazgeçer! Siz böylelerinden değilsiniz değil mi?
Suriye sahası dün olduğu gibi bugün de ümmetin imtihan sahası! Aynı zamanda zaaflarımızdan, günahlarımızdan temizlenmek için bir fırsat. Dileyen, nasibi olan bu fırsatı kaçırmaz! Aklını kullanan Müslüman Ramazanı fırsat bilip bu hayırlı ve mübarek vakitte ecir hanesini doldurmaya çalışır.
Son söz olarak tüm kardeşlerime şunu hatırlatmak isterim: Çağırdığınızda yardımınıza gelen birileri olacak mı diye merak ediyorsanız, önce çağrıldığınız yardıma koşun!