Mehmet Göktaş/Doğru Haber
Yoksa “Kırk yıllık zillet” dönemine mi giriyoruz?
Hepimizin bildiği Kitabımızdaki şu sahne zaman zaman aklıma gelir ve korkarım, ürperirim, acaba aynı sahneyi biz de mi yaşayacağız diye.
"Bir vakitler Musa kavmine şöyle demişti: "Ey kavmim! Allah'ın size olan nimetini düşünün; zira, içinizden peygamberler çıkardı, sizi hükümdarlar yaptı. Ve âlemlerden hiç kimseye vermediğini size verdi."
"Ey kavmim, haydi Allah'ın sizin için yazdığı Arz-ı Mukaddes'e (Kudüs ve oradaki Beyt-i Makdis'e) girin ve arkanıza dönmeyin ki (yoksa)hüsrana uğrayarak berbâd olursunuz."
"Ey Musa! dediler; orada bir kavim var, hepsi zorba ve güçlü! Onlar oradan çıkmadıkça biz oraya giremeyiz. Şayet çıkarlarsa biz de gireriz." dediler.
"Onların o korktukları kimselerden Allah'ın kendilerine nimet verdiği iki er çıktı dedi ki: "Üzerlerine hücum edin, kapıyı tutun! Bir kere oraya girdiniz mi, muhakkak galipsinizdir. Haydin Allah'a dayanın gerçekten müminseniz!"
"Ey Musa! dediler, onlar orada bulundukları müddetçe biz oraya ebediyen giremeyiz. Haydi sen ve Rabbin gidin de ikiniz savaşın! Biz işte burada oturacağız.
Dedi: "Ey Rabbim! Görüyorsun ben nefsimle kardeşimden başkasına söz geçiremiyorum. Artık bizimle bu fasık kavmin arasını ayır!"
Buyurdu ki: "Artık orası onlara kırk yıl haram kılındı. Oldukları yerde sersem sersem dönüp duracaklar. Artık acıma o fasık kavme!" (Maide 20-26)
Kimdir bunlar? O gün İsrailoğullarının eli kılıç tutan ortalama yirmi ile altmış yaşlar arası nesil. İşte söz konusu bu nesil çölde kırk yıl zillet içinde sürünüyor, hayattan silinip gidinceye kadar mukaddes arza girme, orayı fethetme şerefini ellerinden kaçırıyorlar. Bu nesil tamamen ölüp gidiyor ve yerine geçen aynı yaştaki nesle nasip oluyor bu şeref.
Söyleyin! Rabbimiz Müslümanlar olarak bizim Gazze’ye, Kudüs’e, Mescid-i Aksa’ya, Lübnan’a girmemizi istemiyor mu, bizi bununla yükümlü tutmuyor mu? Oralardaki yavrular, kadınlar kızlar bizi beklemiyorlar mı? Özellikle 7 Ekim 2023 tarihinden beri bizim gözümüze bakılmıyor mu?
Anlaşılan odur ki biz de aynısını söylüyoruz; “Sen ve Rabbin ikiniz gidin savaşın, biz asla girmeyeceğiz, aha burada oturuyoruz” demiş olmuyor muyuz?
Buradan çıkarılan sonuç, biz de kırk yıl zillet içinde sürüneceğiz, bu halimizle ölüp gideceğiz.
Peki, biz silinip gittikten sonra bizim yerimize gelecek neslin bu işi yapacağına dair elimizde bir delilimiz, bir güvencemiz, bir Yuşa bin Nun'umuz var mıdır? Hem olsa bile, ömürlerimizi zillet içerisinde tamamlayıp zelil bir şekilde dünyadan ayrıldıktan sonra ne yazar? Bizden sonra gelecek izzet bizi ahirette kurtarır mı dersiniz. Rabbim akıbetimizi hayreylesin!