HAKSÖZ HABER
Mazlumder yaptığı basın açıklamasında konunun takipçileri olacaklarını, hükümetin konuyu soruşturması gerektiği çağrısında bulundu.
"Sınır boyları göçmenlerin karşılıklı “ittirildiği” bir oyun alanına döndürülmemelidir" başlığıyla yayınlanan açıklamada, "Yaşanan olay göçmenlerin, Yunan ve Türk tarafı arasında bir “ittirme” rekabetine oyuncak edildiklerini göstermektedir. Canın hiçbir kıymetinin olmadığı bu vahim durum kabul edilemez. Artan göçmen baskısı üzerine Türkiye makamlarının daha sıkı tedbirlere başvuracağını ifade etmesi, bu tür insanlık dışı sonuçlar üretmemelidir." denildi.
Mazlumder'in konuyla ilgili yayınladığı basın açıklaması
Sınır Boyları Göçmenlerin Karşılıklı “İttirildiği” Bir Oyun Alanına Döndürülmemelidir
Geçtiğimiz günlerde Yunan makamlarınca Meriç Nehri üzerinde "geri ittirilen” bir grup göçmenin, Türk kolluk kuvvetlerince geri dönmeye zorlanarak nehre atıldığı ve içlerinde boğulanların olduğu iddiaları medyaya yansımıştı.
31.08.2021 tarihinde Derneğimize gelen üç Suriyeli göçmen “geri ittirilenlerden” olduklarını beyan ederek başlarından geçenleri şöyle anlatmışlardır:
“Meriç üzerinden kaçak yollarla Yunan tarafına geçtik. Yunan kolluk kuvvetleri bizi yakaladı ve bir karakola götürdü. Burada bizimle birlikte yaklaşık 150 kişi vardı. Bir süre alıkoydular, değerli eşyalarımızı ve ayakkabılarımızı aldılar ve kötü muamelede bulundular. İkinci günün gecesi bizi botla Türkiye tarafına geri ittiler. Sabaha karşı Türk askerleri geri ittirilenleri bulundukları yerlerden alıp bir araya topladı. Yaklaşık 20 kişilik bir grup olduk. Askerler, ‘komutanımız gelince sizi Yunan tarafına geri göndereceğiz, komutan çok sert birisidir sakın itiraz etmeyin.’ dediler.
Türkiye tarafında komutan çok sert ve kötü davranan biriydi; hakaretlerde bulundu ve küfür etti. ‘Sizi ırmağa atacağım, yüzerek karşıya geçeceksiniz. İtiraz eden olursa önce vurur, ırmağa öyle atarım.’ dedi. İçimizde yüzme bilmeyenler vardı. Korktuk ve içimizden bazıları anlatabildikleri kadarıyla ‘Allah rızası için bizi bırakın.’ diye yalvarmaya başladı. Fakat komutan Allah korkusu taşımayan biriydi. ‘Allah kim; ben Allah falan bilmem’ dedi. O gecenin sabahına karşı bizi gruplara ayırdılar. Önce uzun boylulardan oluşan bir grubu gönderdiler. Sonra belli aralıklarla parça parça ırmağa attılar. Irmağın bir yerine kadar boyumuzu geçmiyordu ama bir yere gelince birden derinleşti. Yüzme bilmeyen bir iki kişi çırpınmaya başladı. Yüzme bilenler yardım etmeye çalıştıysa da, panikle sarıldıkları için yardımcı olamadılar. Yüzme bilenlerimiz de boğulma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Allah’tan karşı kıyıya çıkmış olanlar el uzatıp yardım ediyordu ve güç bela karşıya ulaştık.
Panik ve korkuyla kim geçti kim kaldı farkında değildik. Bir süre sonra Yunan kolluk kuvvetleri bizi tekrar yakaladı ve aynı süreç tekrarlandı. Türkiye tarafına geri ittirilince tekrar aynı şeyleri yaşamamak için olabildiğince hızlı kaçtık. Bir arkadaşımız kayıp. Yunan tarafında olsa geri ittirilmesi gerekirdi. Boğulmuş olmasından endişe ediyoruz. Bizim gibi başka bir iki grup da arkadaşlarının olmadığını söylüyor ve boğulmuş olmasından endişe ediyordu.”
Medyaya yansıyan vahim olayın, bizzat yaşayanları tarafından aktarılan çok daha vahim detayları bu şekildedir.
Tablo göçmenlerin, Yunan ve Türk tarafı arasında bir “ittirme” rekabetine oyuncak edildiklerini göstermektedir. Canın hiçbir kıymetinin olmadığı bu vahim durum kabul edilemez. Artan göçmen baskısı üzerine Türkiye makamlarının daha sıkı tedbirlere başvuracağını ifade etmesi, bu tür insanlık dışı sonuçlar üretmemelidir.
MAZLUMDER olarak:
- Ensar olma erdemine hiçbir şekilde yakışmayan bu konunun ilgili makamlarca acilen ve ciddiyetle soruşturulmasını,
- Bu insanlık dışı suçu işleyen sorumluların ağır şekilde cezalandırılmasını,
- Boğulan olup olmadığı konusunda kamuoyunun bilgilendirilmesini talep ederiz.