Siyonist katiller Mavi Marmara'da bileklerimize kelepçe takmalarından sonra birkaç yerde sorgudan geçirdiler. Ama Ben Gurion havaalanında çıkış işlemi yaptıracağımız yere gelinceye kadar kimliğimden ve Türkiye'de yaptığım çalışmalardan hiç söz etmediler. Sadece havaalanında çıkış işlemini yapan bayan ismimi önündeki bilgisayara yazınca beni bekletti ve yanındaki komisere "Bu adamın İsrail aleyhinde çalışmaları varmış, çıkmasına izin verecek miyiz?" diye sordu. Tabii, kadın şefiyle İbranice konuşuyordu, ama bu dilde Arapçadakilere benzeyen bir hayli kelime bulunduğundan maksadının bu olduğu anlaşılıyordu. Komiser tereddüt etti. Pasaportumu alıp bir üst şefine götürdü ve aralarında bayağı konuştu, pasaportu bir bürodan diğerine dolaştırdılar. Sonunda birkaç yıldızlı bir yetkili geldi, çıkarılmamı istedi ve çıkış mührünü bastılar. Tabii tüm diğer arkadaşlarımın pasaportlarına bastıkları gibi benimkine de "10 yıl yasaklı" damgasını basmayı ihmal etmeden.
Uçağa binerken merdivenden işgalci siyonistlere dönerek "Hepimiz Filistinliyiz ve Filistin hepimizindir. Amacımız özgür Filistin'e dönmektir ve bunun için çalışmaya devam edeceğiz" diye seslendim.
Uçağa bindikten sonra işgalcilerin birçok arkadaşımızın işlemlerini geciktirmeleri sebebiyle hayli beklemek zorunda kaldık. Bu, tabii bizi karşılamak için toplanan kardeşlerimizin, dostlarımızın da beklemek zorunda kalmalarına neden oldu. Siyonist katillerin amaçları da buydu.
Bekleme esnasında uçakta vakti değerlendirmek amacıyla Mavi Marmara ruhunu canlı tutmak için neler yapabileceğimiz hakkında aramızda istişare sohbetleri ve konuşmalar yaptık. O zaman bu yolculuğu, siyonistlerin saldırılarında şehit edilen kardeşlerimizi ve genel anlamda Mavi Marmara'yı sembolleştirmek, ismini yaşatmak ve onunla birlikte Kudüs davasının tüm Türkiye'de sahiplenilmesini sağlamak için etkinlikler düzenlemek gerektiğini dile getirmiştik.
Allah'a şükürler olsun ki yapılan çalışmalar, düzenlenen etkinlikler ve gittikçe yaygınlık kazanan sahiplenme ile Mavi Marmara hadisesinin sembolleştirilmesi yönünde epey mesafe katedildi. Mavi Marmara'nın özünde Filistin ve Kudüs davası da sahiplenildi ve sembolleştirildi. Bu yıl ikinci yıl dönümü münasebetiyle Türkiye'nin muhtelif illerinde anma programları düzenleniyor.
Geçtiğimiz hafta sonu "Mavi Marmara'yı Anma ve Kardeşlik Gecesi" adıyla İlke-Der tarafından düzenlenen programda konuşma yapmak için Çorum'a davet edilmiştim. Hem Mavi Marmara'dan hem de Hayat Damarları 2 konvoyundan görüntüler içeren sinevizyonların da yer aldığı zengin bir program düzenlenmişti. Programın önemli bir yanı da Suriye'deki zulme karşı direnişin de gündeme taşınması, oradaki zulmü ekranlara yansıtan sinevizyon gösterilmesi oldu. Ayrıca şehrin merkezinde Suriye mazlumları için bir kermesin yanında Mavi Marmara anılarını da yeniden gözlerimizin önüne taşıyan zengin bir fotoğraf sergisi açılmıştı. Türkiye'nin her tarafından yolculuğa iştirak edenler olduğundan herkes kendi bölgesinde imkânı ölçüsünde programlar düzenleyerek Mavi Marmara, siyonist zulme karşı direniş ruhunu canlı tutma amaçlı etkinlikler, programlar düzenlemeye çalışıyor. Etkinlikler hadisenin yaşandığı tarihin yıl dönümüne tekabül eden günden önce başlatıldı.
Olayın yıl dönümüne tekabül eden tarihte yani 31 Mayıs akşamı da geçen yıl olduğu gibi büyük bir yürüyüş düzenlenecek. İHH öncülüğünde düzenlenecek bu yolculuk Taksim'den Tünel'e doğru olacak. Çok anlamlı da bir slogan seçilmiş. "Yürüyoruz! Kudüs'ün kurtuluşu için!" Evet, durmadık yürüyoruz. Alelade bir anma eylemi değil. Bir hedef için, amaç için. Bu kutsal bir amaçtır. İslâm'ın ilk kıblesini, harem mescitlerin üçüncüsünü bağrında barındıran, Allah'ın kitabında "bereketli kılınmış belde" olarak anılan kutsal beldenin kurtuluşu, özgürlüğüne kavuşması için devam eden yürüyüşten bir parçadır. Bu yürüyüşte senin de mutlaka bulunman gerekir. Mavi Marmara'da şehit edilen kardeşlerimiz de böyle kutsal bir dava için şehit edilmişlerdi. O yüzden bu davanın sembol isimleri olarak tarihe geçtiler.
Bu yıl Mavi Marmara etkinliklerinde aynı zamanda Suriye'deki mazlum halkın özgürlük direnişi ve hak arayışı da seslendiriliyor. Bu açıdan da büyük önem arz ediyor.
YENİ AKİT