Mavi Marmara: Komşusu açken tok yatamayanlar

Merve Şebnem Oruç

Bir varmış bir yokmuş.

Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, güzel ve huzurlu zeytin ülkesi bereketli topraklarına göz koyan zalim bir kral tarafından işgal edilmiş. Zalim kral zeytin ülkesini ele geçirmek için yıllarca uğraşmış, çabalamış, sonunda türlü entrikalar, ittifaklar ve kasalar dolusu altın sonucunda başarmış. Ve o günden sonra o güzel ülkenin üzerinden eziyet ve zulüm eksik olmamış.

Bu işgale komşu ülkeler çok öfkelenmiş, zeytin ülkesinin mazlum halkını savunmak için yıllarca zalim kral ve ordusuyla savaşmış. Ancak zalim kral uzak diyarlardaki zengin ve güçlü dostları sayesinde, her savaştan biraz daha güçlenerek çıkmış.

Kral kazandıkça zeytin ülkesinin üzerindeki baskısını artırmış, hırs ve öfkesinden gözü doymaz olmuş, zulmettiği insanların dış dünyayla bağlantısını da kesmek için çevrelerine duvarlar örmüş. Suya, ekmeğe, gıdaya muhtaç insanlar, nefes almaya da muhtaç hale gelmiş.

Komşu ülkelerin kralları ise, yıllar süren savaşlardan yorgun düşmüş, kafaları zalim kralın türlü oyunlarıyla allak bullak olmuş. Hepsi zaman içinde birbirlerine düşmüş. Zeytin ülkesinin zulüm altında titreyen halkı unutulmuş. Parçalanmış, küçücük bırakılmış topraklarda kendi kendine bırakılmış. Onlara yardıma koşmaya bazı kahramanlar varmış ama hiçbirinin gücü zalim kralın askerlerini alt etmeye yetmiyormuş.

Yıllar sonra bir başka komşu ülkede, komşusu açken tok yatamayan bir grup insan, zeytin ülkesinin mazlum halkını zalim kralın zulmü altında yalnız, gıdasız ve nefessiz bırakıp gününü gün etmeye devam etmekten rahatsız ve dertli, 'bir şey' yapmak gerektiğine karar vermiş. Başka ülkelerden gelen arkadaşlarıyla, işgal altındaki zeytin ülkesine yardım götüreceklermiş. Bütün engellemelere, karşı çıkmalara, eleştirilere rağmen bir yolunu bulmuşlar ve toplayabildikleri yardım malzemelerini yükledikleri gemilerle yola koyulmuşlar.

Zulmettiği halka yardım getirildiğini duyan zalim kral köpürmüş. Bu asla kabul edemeyeceği bir şeymiş. Zeytin ülkesine asla ilaç ve oyuncak ve bebek maması giremezmiş. Derhal en güvendiği askerlerini toplamış, yardım getiren kahramanların her ne şekilde olursa olsun durdurulmasını emretmiş.

Yüzlerce asker silahlanıp yola çıkmış ve zeytin ülkesine yardım getiren grubun önünü yarı yolda kesmiş. Hiçbir uyarıda bulunmadan ateş açarak gemiye çıkmışlar. Yardım taşıyan gönüllüleri ellerini bağlayarak esir almaya başlamışlar. Ne olursa olsun o yardım zeytin ülkesine ulaşmayacakmış.

İnsanlık uğruna ne iş olsa yapmak için yola çıkan Cevdet Kılıçlar'ı fotoğraf çekerken alnından vurmuşlar. Alnından giren mermi, kafatasının arkasından çıkmış.

Güler yüzü, sakinliği, sabrı ve merhametiyle bilinen Necdet Yıldırım göğsünden giren ciğerlerini parçalayan iki kurşunla hayatını kaybetmiş.

'Niçin bizimle geliyorsun' sorusuna 'İnsani yardım için' diye cevap veren İbrahim Bilgen'i tam dört yerinden, omzundan, sırtından, kalçasından ve şakağından vurmuşlar.

19 yaşındaki Furkan Doğan'ı 40 metre mesafeden, başından iki kere vurup infaz etmişler; yetmemiş, sırtından, bacağından ve ayağından da vurmuşlar.

Yufka imalatçısı yardım gönüllüsü Fahri Yaldız'ın vücuduna beş mermi isabet etmiş. Göğsünden giren kurşun akciğerlerinden geçip kaburgasını kırmış, omzundan çıkmış.

'Topal karınca misali safımızın belli olsun' diyerek yardım taşımaya giden Çetin Topçuoğlu'nu üç yerinden vurmuşlar. Kafatasındaki, kaburgasındaki, leğen kemiğindeki kırıklar, beyin kanaması ve organ yaralanması sonucu hayatını kaybetmiş.

Gemiye bindiğinde cebinde bulduğu kızının yazdığı mektuptaki 'Geriye bir tek adın da dönse git… Senin kızın olmak çok ama çok güzel baba…' satırlarını okuyan Cengiz Songür, boynundan girip omurgasına gelen mermiyle vefat etmiş.

Her sabah evden çıkarken gördüğü arkadaşına 'Heyben doluysa, sevgi, neşe, umut, selam yüklüysen, haydi Bismillah, çıkalım ve insanlara dağıtalım…' diyen Cengiz Akyüz'ü dört yerinden, ensesinden, şakağından, sırtından ve bacağından vurmuşlar.

Kendini ilme adamış Ali Haydar Bengi, yardım taşınırken gerektiğinde tercümanlık yaparım diyerek gemiye binmiş. Onu da altı yerinden vurmuşlar.

Başına isabet eden kurşunla dünyaya gözlerini kapatan Uğur Süleyman Söylemez ise, dört yıl komada kaldıktan sonra vefat edecekmiş.

O gün on kişinin öldüğü, onlarca kişinin yaralandığı yardım hareketi, belki görünürdeki rotasını tamamlayıp zeytin ülkesine ulaşamamış, ama gerçek yolculuğunu tamamlayıp milyonlarca kişinin kalbine ulaşmış. Bir Musa çıkıp zalim kraldan hesap sorana kadar, zeytin ülkesini unutturmamakmış amacı. Başarmış…

……

Bir masal değil anlattığım. Dört yıl önce yaşanmış bu kadar basit bir gerçek… Tüm noopolitikaların, jeostratejilerin, uluslarararası ilişkilerin ardında yatan insani gerçek. İnkâr etseniz de, inat etseniz de, Mavi Marmara zalim İsrail'e ve tüm çabalarına, entrikalarına, ittifaklarına, rağmen Filistin yolculuğuna devam edecek.

YENİ ŞAFAK