Haksızlıkların ve aşırılıkların üzerine gitmek için adalet yeterlidir. Daha fazlasına ihtiyaç yok.
Bundan dolayı Yüce Allah, Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurmuştur: "Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa olan öfkeniz sizi adaletten ayrılmaya yöneltmesin. Adaletli davranın; bu takvaya daha yakındır. Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah sizin işlediklerinizden haberdardır." (Maide, 5/8)
Fakat bugün insanlık adaletten yoksun kalmanın sıkıntısını çekiyor. Çağın hâkim güçleri görünüşte uluslararası yargı mekanizması oluşturmuş durumdalar. Ama bu mekanizma adaleti uygulamak için değil hâkim güçlerle hesaplaşmaya kalkışanları cezalandırmak için başvurulan uygulamalara “yargı” kılıfı geçiriyor.
Siyonist işgal devleti de, Mavi Marmara katliamını sorgulamak için görünüşte bir soruşturma heyeti oluşturdu. Fakat soruşturmanın işleyiş tarzında üç önemli amaç dikkatimizi çekiyor:
Birincisi işgal devletinin hadiseden dolayı sorgulama yaptığı ve kendince “suçlu”ları ortaya çıkarmak için çalıştığı mesajı vermek. Bu amacın arka planında duran hesap ise hadisenin tüm sorumluluğunu kişilere yüklemek suretiyle devleti temize çıkarmaktır. Bu, 2006'da Güney Lübnan'a yönelik saldırıyla ilgili Winograd Raporu'nun hazırlanmasındaki ana amaca çok benziyor. Bu rapordaki amaç biraz daha içe dönüktü. 2006 saldırısının Hizbullah'ın kararlı direnişi karşısında ciddi bir yenilgiyle sonuçlanması işgal ordusunun imajını, tehdit gücünü kaybetmesine sebep olmuştu. Bu durum karşısında ordunun prestijini kurtarmak için yenilgiyi kişilerin hatalarına yüklemek amacıyla bir sorgulama yapılmasına ihtiyaç duyulmuş ve söz konusu rapor hazırlanmıştı. Mavi Marmara katliamıyla ilgili sorgulama ise daha çok dışa dönüktür. Bu katliamdan dolayı siyonist işgal devleti dünya çapında eleştirilere, tepkilere maruz kalmış ve marjinalleşme sorunu büyümüştür. Dolayısıyla söz konusu katliamdan dolayı bazı kabahatler işlendiğini kabullenmek ve bu kabahatleri belli kişilere yüklemek suretiyle işgal devletinin, otoritenin prestijini kurtarmak istemektedir.
İkinci önemli amacı eleştirilerin ve tepkilerin odağında olan kişileri ifade vermeye çağırmakla aynı zamanda onlara kendilerini savunma ve bu savunmalarını dünya kamuoyuna mesaj olarak iletme imkânı tanımaktır. Çünkü işgal devletinin soruşturma heyeti “suçlu ve hatalı” ayrıştırması yapmak suretiyle dünya kamuoyunu yanıltmak istiyor. Saldırıya uğrayanları suçlu, saldırıyı düzenleyenleri ise hatalı ilan etmek istiyor. Bunu gerçekleştirebilmek için de sorumluluk taşıyan ve bu yüzden eleştirilerin odağında yer alan adamlarına kendilerini savunma imkânı tanımak, bu savunmayı da dünya kamuoyuna mesaj olarak iletmek suretiyle global alanda bir savunma zemini oluşturmak istiyor. İstemediği bir kişiye kasten ve planlı bir şekilde arabasıyla çarpıp ezerek feci şekilde öldüren şoförü temize çıkarmak için öleni hızla gelen arabanın önüne bilerek atlamak suretiyle “suçlu” şoförü de aşırı hız yapmak ve önüne atlayan kişiye reflektör ya da korna ile uyarıda bulunmamaktan dolayı “hatalı” ilan etmek gibi.
İşgalci siyonistlerin bu sorgulamadaki üçüncü önemli amaçları ise kendi içlerinde bir özeleştiri yapmak ve bazı kişileri feda ederek diğerlerinin politik geleceklerini kurtarmaktır. Çünkü siyonist işgal devleti bu katliamda uluslararası platformda ciddi bir yara almıştır ve silkinmeye, yeniden yapılanmaya ihtiyaç duymaktadır. Bu silkinmede çürük meyvelerini dökerek diplomatik alana, eskilerden bazılarını tezkiye etmek, bazılarını da tasfiye edip yerlerine yenilerini yerleştirmek suretiyle çıkmak istiyor. Bu tezkiye – tasfiye işleminde kendi iç yapısında bir pazarlık yaptığı ve bazı şahısları kendilerini fedaya razı ettiği anlaşılıyor. Böyle bir tezkiye – tasfiye ve yenilenme operasyonu aynı zamanda siyonist işgale, yıpranan imajını ve vitrin dizaynını da yenileme, tekrar şekillendirme imkânı tanıyacaktır. Ama bunun için acele etmeyip, muhtemelen sorgulamanın sonuçlarına göre hareket ederek aynı zamanda dünya kamuoyuna “bakın yeri geldiğinde biz hatalarımızı kabul ediyoruz ve hatalılarımızı kenara çekebiliyoruz” mesajı vermek isteyebilir.
Fakat şunu unutmamak gerekir ki işgal devletinin sorgulamasında hâkim de mahkûm da aynı davaya, aynı amaca hizmet etmektedir. Dolayısıyla güven verici olması, adaleti icra etmesi mümkün değildir.
“Mavi Marmara Adaleti”nin bir de BM ile bağlantılı uluslararası boyutu var. Ondan da inşallah müteakip yazımızda söz edeceğiz.
VAKİT