Maverdi’den orucun esrarı üzerine düşünceler

Maverdi’den Ramazan ve orucun mahiyeti hakkında tavsiyeler.

HAKSÖZ HABER

364’te Basra’da dünyaya gelen Maverdi, Şafii fıkhının en tanınmış isimleri arasındadır. Maverdi siyaset teorisinde ahlaka tartışılmaz bir konum yüklemesi ile modern dönem için daha fazla önemli hale gelen görüşler öne sürdü.

Eylemin ahlakiliği insanın Rabbine karşı olan sorumluluklarından hareketle ‘kulluk’ merkezli olarak inşa edilmelidir. Bunun dışında tüm bağlayıcı şartlar zamanla aşınmaya mahkumdur. İslam tarihi boyunca tartışılan imamet konusunda da Maverdi oldukça mutedil görüşler öne sürdü.

Şia’nın ‘masum imam’ doktrinini gayri İslami olduğu için reddeden Maverdi bunun yanında İmamın Allah’ın değil Hz. Peygamber’in halifesi olduğu fikrini savunurken, insanların ‘yanılmaz kanun koyucu’ mertebesine çıkartılmasına da karşı çıktı.1 Maslahat kavramı üzerine de oldukça önemli değinileri olan Maverdi, kavramın bugün oldukça daraltılan çerçevesinin ötesinde önemli hususlara dikkat çekiyor. Belki başlı başına bir çalışmanın konusu olabilecek bu hususu burada bırakıyoruz.

Tüm bunlarında yanında Maverdi, Müslümanların gündelik hayat içerisinde karşılaştıkları sorunlar hakkında da çözümler üretmeye çalıştı. Klasik dönemde alimlerimizin benzer çabalar içinde olduklarını görmek salt teorik tartışmaların ötesinde toplumsal olanla içli dışlı bir perspektife sahip olduklarını ortaya koyuyor.

Bu bağlamda ‘Yüce Hedefler Kitabı’ olarak Türkçeye çevrilen çalışma Maverdi’nin kendi görüşlerini ve başka alimlerin görüşlerini derlediği bir ‘öğüt’ kitabı olarak zikredilebilir. Dili ve anlatım tarzı ile okuyucuyu ilim iklimine davet eden bu eser farklı konular etrafında hikmet ve irfan merkezli değerlendirmeler ve hatırlatmalar yapıyor. Bizler de sizin için orucun sırrı hakkındaki kısmi alıntılamak istiyoruz. Bu vesileyle Maverdi’yi de rahmetle anıyoruz.


İhtiyaç; büyüklük ve gururu kırar- Orucun esrarı hakkında hakîmâne düşünceler 2

Sonra Vacibu’l Vücud hazretleri orucu farz kılmış. Ve sırf bedenle ilgili olduğu için sade mala dayanan zekattan önce buyurulmuştur.

Oruç tutan kimse açlığın kendi nefsi üzerindeki tesirini görünce aç ve fakirlere merhamet ile zayıf ve kimsesizleri doyurmaya başlayacaktır. Zaten orucun farziyetindeki hikmet akl-ı selim sahipleri nezdinde gizli değildir.

Yusuf Aleyhisselam’ın aç durduğu günler.

Canım, Mısır hazineleri elinin altında, aç durmana sebep nedir?” dediklerinde:

Tok olursam fukaranın halinden gafil kalabilirim diye korkuyorum. Onun için fakirlerin mübtelâ oldukları açlığın kendimde her zaman mevcudiyetini arzu ediyorum. Ki ben ondan incinip eza gördükçe halkın ızdırap ve derdini dindirmekte acele edeyim.” Cevabını vermiştir.

İşte oruç, oruçlunun vücudunda gösterdiği tesirle, onu daima açlık içinde bulunan yoksulların halini düşünmeye mecbur eder.

Ayrıca nefsin kötü arzularını mahvederek insanı azgınlaştıran şehvetin yatışmasına sebep olur. Ve yine bu cümleden olarak onu beklenmedik yerlere sürükleyen arzularının birazcık yeme ve içmeden mahrum kalınca ne hale geldiğini göstermesi gibi hikmetleri vardır.

Evet, ihtiyaç; büyüklük ve gururu kırar. Hatta aşağılık verir. Baksan a! Cenab-ı Hak temiz Meryem ile oğlu İsa’yı, Allah tanıyan rezillere karşı bunların her ikisinin de diğer herkes gibi ihtiyaç sahibi kullar olduklarını, yemek yediklerini Allah’ın ise hiçbir şeye muhtaç olmadığını beyan etmiş. Onların itikadlarının bozukluğuna delil olarak “Meryem oğlu İsa bir peygamberden başka bir şey değildir. Ondan evvel de peygamberler gelip geçmiştir.”3 buyurmuştur.

Sonuç; ihtiyaç ve zaruret büyüklük ve gururu kırarmış.  

 
1- https://islamansiklopedisi.org.tr/maverdi

2- Maverdi, Yüce Hedefler Kitabı, Büyüyenay Yayınları (Kitabın çok başarılı bir yayıncılık örneği olduğunu da belirtmek gerekiyor.)

3- Maide Suresi, 75.ayet

İslam Düşüncesi Haberleri

Felah; fıtrat ve vahiyle yeniden buluşmamızda!...
Diyanetten hatırlatma: Tüm kumarlar haramdır!
Kemalistlerin cehaleti uçsuz bucaksız saçmalama özgürlüğü sunuyor!
İ’tizâl ile itidal arasında Allah nerededir?
Mutlak kötüye karşı el-Kassam’ın özgürleştirici ribatı ve cihadı