Marmara İlahiyat Talimatı Alınca Anında Kendini Güncellemiş!

Marmara İlahiyat Fakültesi Dekanlığı adına yapılan açıklama Rabbimizin emri doğrultusunda hakkı söyleyen alimler olma sorumluluğu ile ‘kapıkulu uleması’ olma anlayışı arasındaki derin farkı ortaya koymuyor mu?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın görev çağrısını emir telakki eden Marmara İlahiyat Fakültesi Dekanlığı adına yapılan açıklama Rabbimizin emri doğrultusunda hakkı söyleyen alimler olma sorumluluğu ile ‘kapıkulu uleması’ olma anlayışı arasındaki derin farkı ortaya koymuyor mu?

 

Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi adına dün bir basın açıklaması yayınlandı. Özetle Cumhurbaşkanı’nın görev çağrısına amade olunduğu ifade edilen açıklama öncelikle siyaset kurumuna ve devlete hiçbir mesafe koymaksızın endekslenme görüntüsüyle çok sorun arzetmekte. Bir tür “emriniz olur, efendim” tavrı içeren bu yaklaşım tarzının üniversite, ilim, alimlik vb. sıfatlara birebir bağdaştırılmasının çok zor olacağını baştan ifade edelim.

 

Devamında ise açıklamanın içeriğine dair rahatsızlık veren ifadeleri kısaca hatırlatalım.

 

Açıklamada Selefî anlayıştan beslendikleri anlaşılan ve kendi göreceli fikirlerini tekfirci bir söylemle mutlak hakîkat olarak sunmaya çalışan bu kişiler” ifadesiyle tanımlanan birilerinin “bu ülkenin dini anlayışını temsil edemeyecekleri” vurgulanmakta.

 

Güya ayrımcılığa karşı çıkılan açıklamada Selefi anlayışın zemmedilmesi ne demektir? Ayrıca bu ülkenin dini anlayışı da ne oluyor? İslam’ın evrenselliği geçildi de, yerli ve milli bir din anlayışı mı ihdas edilmek isteniyor?

 

Açıklama marjinallikle suçlanan kesimlerden farklı olarak kuşatıcı olma iddiası taşıyor ama dini anlama, yorumlama hususunda gayet tekelci bir mantığa sahip. Şöyle deniliyor:

 

"Ülkemiz ve toplumumuzun sahih dinî bilgiye ulaşması ancak İlahiyat Fakültelerimiz ve Diyanet İşleri Başkanlığımız kanalıyla olacaktır."

 

Açıklama Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘güncelleme’ vurgusu üzerine başlayan tartışmaya da son noktayı koymuş! Şöyle söyleniyor:

 

“Cumhurbaşkanımızın ‘Zamanın değişmesi hükümlerin de değişimini gerekli kılar’ Mecelle kâidesinin bir ifadesi olarak kullandıkları ‘İslam’ın güncellenmesinin gerektiğini bilmeyecek kadar da âciz bunlar! Siz İslâm’ı ondört-onbeş asır öncesi hükümleri ile bugün uygulayamazsınız’ şeklindeki beyanlarını da anlamaktan uzak ve maksatlı olarak çarpıtma yolunu tercih etmektedirler.”

 

On dört on beş asır öncesinin hükümlerinin bugün uygulanamayacağı ifadesini çok değerli hocalarımız nasıl yorumlar, nasıl tevil eder bilemeyiz ama bu güncelleme mevzusunun ortaya çıkardığı derin şaşkınlığı, garipsemeyi söyleyeni aradan çıkarıp sadece yorumlayanların kötü niyetine hamletmenin hiç de adil bir tutum sayılamayacağını rahatlıkla söyleyebiliriz.  

 

Alim olmak otoritenin ihtiyaçlarına, taleplerine göre şekil almayı değil, her durumda hakkı söylemeyi gerektirir. İlahiyat Fakültesi adına yayınlanan bu açıklama maalesef bu halin bir yansıması olmamıştır.

 

İlahiyat Fakültesi’nin internet sayfasından dün yayınlanan söz konusu açıklamanın tam metni:

 

"Cumhurbaşkanımız Sn. Recep Tayyip Erdoğan’ın 8 Mart 2018 Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki konuşmalarında biz İlahiyat Fakülteleri ve Diyanet İşleri Başkanlığı mensuplarını göreve çağıran değerlendirmeleri ülkemiz ve İslam Âlemi açısından son derece isabetli ve yerindedir.

 

Cumhurbaşkanımızın “Asla dikkate almayız” dediği marjinal gurupların uzun zamandır dînî konularda ortaya koydukları söylem ile İlahiyat Fakülteleri ve Diyanet İşleri Başkanlığı’na yönelik itibarsızlaştırma gayretleri malumdur. Birkaç aykırı örnek üzerinden sürekli olarak ülkemizin en önemli dînî kurumlarına saldırarak kendilerine alan açmaya ve itibar devşirmeye çalıştıkları bilinmektedir. Yolu asla ülkemizin örgün dînî eğitim kurumlarından geçmeyen, Selefî anlayıştan beslendikleri anlaşılan ve kendi göreceli fikirlerini tekfirci bir söylemle mutlak hakîkat olarak sunmaya çalışan bu kişiler asla bu ülkenin dînî anlayışını temsil edemezler.

 

Cumhurbaşkanımızın ifadeleri ile “Din adamı olarak ortaya çıkıp dînimizde kesinlikle yeri olmayan ictihadlarda bulunan” kendilerini dînî, hatta siyâsî ve ictimâî her konuda konuşmaya yetkili gören, özellikle kadın konusu olmak üzere dînimizin yaklaşımı olarak asla kabul edilemeyecek fikirlerini kitle iletişim ve sosyal medya kanallarında paylaşarak bilgi kirliliğine ve toplumun kin ve nefret duygularıyla ayrışmasına sebebiyet veren bu marjinal anlayış temsilcileri asla dikkate alınmamalıdır. Son günlerde şahit olduğumuz seviyesiz ve yersiz tartışmalar bir kez daha göstermiştir ki, ülkemiz ve toplumumuzun sahih dînî bilgiye ulaşması ancak İlahiyat Fakültelerimiz ve Diyanet İşleri Başkanlığımız kanalıyla olacaktır.

 

Cumhurbaşkanımızın “Zamanın değişmesi hükümlerin de değişimini gerekli kılar” Mecelle kâidesinin bir ifadesi olarak kullandıkları “İslam’ın güncellenmesinin gerektiğini bilmeyecek kadar da âciz bunlar! Siz İslâm’ı ondört-onbeş asır öncesi hükümleri ile bugün uygulayamazsınız” şeklindeki beyanlarını da anlamaktan uzak ve maksatlı olarak çarpıtma yolunu tercih etmektedirler.

 

Cumhurbaşkanımız Sn. Recep Tayyip Erdoğan’ın 8 Mart 2018 tarihli konuşmalarındaki dînin doğru anlaşılması ve yorumlanması yönündeki hassasiyetine aynen katıldığımızı, İlahiyat Fakülteleri olarak bu konudaki görev ve sorumluluklarımızın bilincinde olduğumuzu kamuoyuna saygılarımızla arz ederiz."

 

 

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!