Mantıksız, haksız, kolaycı...

İsmail Kılıçarslan, Cübbeli Ahmet olarak bilinen Ahmet Ünlü'nün İmam hatipler hakkındaki açıklamalarından yola çıkarak kritik değerlendirmeler yapıyor.

İsmail Kılıçarslan / Yeni Şafak

Mantıksız, haksız, kolaycı

Ahmet Ünlü, bir televizyon yayınında imam hatip okullarına ve ilahiyat fakültelerine doğrudan operasyon çekince elbette tam da arzu ettiği gibi gündeme oturdu. Mesele gündeme oturmak olduğunda Ahmet Ünlü’nün sadece Demet Akalın ve Hande Yener’le yarışacağını, bu yarışı da rahatlıkla kazanacağını düşünüyorum. Öyle bir gündeme oturma başarısı var adamın.

Aslında bir bakıma “sevgi insanı” denebilir Ahmet Ünlü’ye. Doğu Perinçek’ten Fatih Altaylı’ya, Mustafa Kemal’den Fetullah Gülen’e değin bir liste söz konusu olduğunda tabii. Bu listedeki isimler değişiyor zamanla, mesela artık Fettoş’a çok kızıyor falan. Açık tespitim şudur. Bir “sevgi insanı” olarak Ünlü’nün sevgisini izhar etmediği tek kesim memleketimizin ortalama dindarları ve ortalama dindarlık anlayışı. Alıyor yanına intihalci tarihçileri falan, bir Diyanet’e çakıyor, bir imam hatiplere çakıyor, bir ilahiyatlara çakıyor, bir hızını alamayıp “bazı dernekler silahlanıyor, iç savaş başlatacaklar” diyor.

Neyse, Ünlü meselesini daha fazla uzatmayayım. Sonra hemen karşılıklı beddualaşma çağrısı yapar; “giydirecem ben ona yanmayan kefeni” dedikten sonra savurduğu tehdidi izale etmek için “Rabbim giydirecek yani” falan der yine. Hiç uğraşmayayım.

Hem bence Ünlü kendisiyle uğraşılacak biri de değil. Bir hitabet ve komedi ustası zira. “Benim kuş ötüyor” falan gibi performanslarını pek severek izliyorum kafam dağılsın diye. “Ya niye takip etmiyorsunuz benim youtube kanalımı” performansını falan beğeniyorum. Duş başlığı ile alınan gusüllerin makbul olmadığını anlattığı performansı ise favorim. Unutuyordum. “Haram” dediği satrancı Tayyip Erdoğan’ın meydanlarda dağıttığı kendisine hatırlatıldığında yaptığı geri vites de izlediğim tüm geri vites performanslarından üstün geliyor bana.

Benim bugünkü meselem başka. Ünlü’nün imam hatip çıkışının ardından sosyal medyada bir takipçimle ilginç bir yazışma yaşadık. Bugünkü meselem o.

Takipçim dedi ki “İsmail abi, adam haksız mı? İmam hatiplerde hadis inkarcısı, tarihselçi, sünnet karşıtı hocalar yok mu?” “Bilmem, vardır herhalde” oldu cevabım. Beklediği cevabı alan takipçim “e peki var olduklarını kabul ediyorsun da devletimiz bu konuda niçin bir şey yapmıyor?” diye sordu bu kez.

İlk anda da son anda da mantıksız, haksız ve kolaycı bir soru bu.

Mantıksız, çünkü imam hatip okullarını ve ilahiyat fakültelerini yargılayacaksak öncelikle “müfredat” üzerinden yargılamamız gerekir. Bu okulların müfredatlarında Türkiye dindarlığının ana aksı olan “Ehli Sünnet” aksının hilafına unsurlar var mı? Örneğin bu müfredat kelam derslerinde “doğrusu budur” diye Ehli Sünnet kelamı öğretmiyor mu? Hadis derslerinde Kütüb-ü Sitte omurgasının dışına çıkıp “sahih hadisler bunlardır” diyerek Şia kaynaklı hadisleri mi öğretiyor çocuklarımıza?

Aklı ve vicdanı olan, bu okullara operasyon çekme derdinde olmayan herkesten alacağımız cevap “olur mu yahu öyle şey?” cevabı olur. İmam hatip okullarının da, ilahiyatların da müfredatlarının “Sünni akla uygunluk” bakımından bir sıkıntısı yoktur. Yeterliliği ve yetersizliği ise başka bahistir. Seneler içerisinde tartışılagelmiştir. Bana kalırsa sadece “usul” öğretilmelidir bu okullarda. Bir başkası “hadis” ağırlığı ister, bir diğeri “fıkıh” ağırlığı.

Soru haksızdır da aynı zamanda. Çünkü devlet, devletliği gereği yeterli şartları tutturan, yeterli puanları alan öğretmenleri diğer okullara atadığı gibi imam hatiplere de atamakla mükelleftir. “Sen tam Ünlü’nün istediği öğretmensin, seni alalım; sen hadislere tenkitli bir yaklaşım içerisindesin, seni okula almayız” demez devlet, diyemez. Devletliği bakımından diyemez. Fakat bu öğretmenleri müfredatı anlatıp anlatmadıkları cihetiyle soruşturur.

Kaldı ki “vardır herhalde” diyerek karşıladığımız, sayılarının son derece az olduğunu tahmin ettiğimiz hadis karşıtları, tarihselciler falan çocuklarımızı etkiliyor da sayıca kalabalık, anlayışça sağlam Sünni öğretmenler çocuklarımıza ulaşamıyorsa memlekette ne kadar Sünni alim varsa alayına “yuf” olsun.

Fakat tabii ki böyle bir şey yok. Ünlü ve benzerlerinin çizdikleri manzarayı niçin çizdiklerini az çok tahmin ediyoruz. Distribütörlük derdi onlarınki. Memlekette hadis karşıtlığı da artmıyor, deizm de coşmuyor, tarihselciler de fink atmıyor. Sayıları da, etki alanları da, erişimleri de az. Fakat tabii ben de distribütör olsam malımı satmak için feryad-ı figan koparırım. Bundan 4-5 yıl önce alttan alta “Reis’in etrafını da İslamoğlucular sarmış” propagandasını kimlerin yürüttüğünü ve amaçlarının hangi alanları açmak olduğunu az çok biliyorum, hatırlıyorum yani.

İlgili soru aynı zamanda “kolaycı” da bir sorudur. Açık konuşmak gerekirse çocuklarımızı “okulların” yetiştirdiğine dair o kolaycılık hepimiz için çok rahatlatıcı. Ve maalesef hayır. Çocuklarımızı okullar yetiştirmiyor uzun süredir. Öyle olduğunu düşünseydim kızımı 8 yıldır okuduğu okuldan 800 kere falan alır, onu yetiştirecek bir okul arardım.

Çocuklarımızı youtube ve türevleri yetiştiriyor artık. Bununla nasıl baş edebileceğimize dair fikirler geliştirmek yerine, ebeveyn olmayı denemek yerine imam hatip okullarındaki üç tane hadis karşıtı üzerinden bu okullara operasyon çekmeye kalkışıyoruz bizse.

Sıkıştığımız yer burası. Buradan çıkmak da bizim elimizde. Ama buradan ve bu şekilde olmayacak işte. Buradan sadece “komik videolar” çıkıyor, çocuk eğitimi değil. Hala mı anlamayacağız?

Haber Haberleri

Suriye yeni bir hikayeye başlarken bize düşen sorumlulukların farkında olmalıyız!
Sistematik bir katliamı "Bahane" olarak görme hezeyanı
Türkiye’deki Suriyeli muhacirler Halep’e dönmeye başladı
Şeyho Duman vefat etti
BM temsilcisine Hamas protestosu