Mankurtlarla Mankürtler Arasında

MUSTAFA SİEL

Biji Serok Ato  - Yaşa Ulu Önder Atakürt

Kobanide savaşan bir kadın savaşçının, kendisine tekbir getirerek saldıran bir Işid savaşçısına “biji serok apo” sloganı atarak saldırdığı, bizzat yaralı kadın savaşçının ağzından aktarıldı medyada.

Kürtçe Biji serok Apo sloganı, yaşasın başkan Apo anlamına geliyormuş. Bizimkilerin 100 yıl önceleri ulu önder edindikleri M.Kemal’e nispetle, bu sloganın Türkçeye “Yaşa Ulu Önder Atakürt” diye meal edilmesi daha doğru olur kanaatindeyim. Gerçi Apo henüz bir devlet kurup başına geçemedi ve Kürtlerin atası olamadı ise de olsun, hayali cihan değmez mi?

Türk Ulusolcularının Geçtiği Yılan Deliğinden Şimdi Kürt Ulusolcuları Geçiyor

Kürt ulusolcuları, Türk ulusolcularının 100 yıl kadar önce geçtiği yılanın deliğinden epey gecikmeli de olsa yeni yeni geçmeye çalışıyorlar. 100 yıl önceleri ulu önder Atatürk naralarıyla kendinden geçen Türk ulusolcularının dişleri döküldüğünden artık sesleri çok gür çıkmıyor, pek ısıramıyorlar kimseyi.

Kürt ulusolcuları onların kaldıkları yerden İslam düşmanlığı esasına dayalı bayrak yarışını devam ettirmeye pek azimli görünüyorlar. Bu arada dişleri dökülmüş Türk ulusolcularıda onları arkadan da olsa destekleme konusunda canlarını dişlerine takarak son güçlerini kullanıyorlar.

Süreç Herkese Bir Şeyler Öğretiyor

Çeşitli hilelerle ve batılıların desteğiyle 100 yıl kadar önce ihdas edilen İslam düşmanlığı temeline dayalı laik ve Türk ırkçısı rejimin İslam’dan sonraki en önemli ve dişli düşmanı idi Kürtler.

Rejim bizzat Kürt kimliğine karşı idi ve ancak Türkleştiklerinde (asimile olduklarında) Kürtleri kabul ediyordu. 100 seneye yakın sürdü bu inkar. Kürtlere sadece ya kırt katır yada kırt satır seçeneği tanındı Türk ulusolcularınca. Ya imha ya asimilasyon dendi ve bu durum haklı olarak devlete karşı bir tepki oluşturdu Kürtlerin genelinde.

Kim rüzgar ekipte fırtına biçmemiştir ki bu dünyada. Laik rejim 60 sene ektiği rüzgarların fırtınasını 1980 sonrasında biçmeye başladı. 1980 sonrası ortaya çıkan PKK rejim için tam bir fırtına, tam bir yıkım oldu. Laik rejimin son yıllarda girdiği sallantılarda PKK’nın saldırı ve eylemlerinin payı asla yadsınamaz.

2000’li yıllarda, özellikle AKP iktidarından sonra bu yanlış bakış açısının ve politikanın düzeltilmesi gerektiği devlet cenahında yavaş yavaş kabullenilmeye başlandı ve bir çözüm sürecine girildi.

Bu süreçte Kürtlerin önemli bir kısmının beklentisi de, devletin gerek İslam’a olan düşmanlığından, gerekse Kürt kimliğini inkardan, ya imha ya asimilasyon politikasından vazgeçmesi idi.  

Kürtlerle Çözüm Mümkünde Mankürtlerle Asla

İktidarın İslamcı kökeni nedeniyle Kürtlerin çoğunun da istediği çözüm mümkündü. Bu süreçte iktidar çok ciddi risklere girerek gerçekten samimi ve ciddi adımlar attı ve bu adımlar Kürtlerin çözümü isteyen kesimi tarafından olumlu karşılanıp benimsendi.

Lakin süreç ilerledikçe, erbabına malum olmakla beraber çoğunluğun idrakinde olmadığı bir sorun, Kürt sorunundan daha ciddi bir sorunun olduğu gün ve gün ortaya çıkmaya ve netleşmeye başladı, mankürt sorunu. Bu sorun 100 yıl önce Türk ulusolcusu mankurtların Kürtlere karşı yürüttüğü inkar ve asimilasyon politikasının bir sonucu idi aslında.

Nasıl ki mankurtlar İslam düşmanlığı esasına dayalı laik Türk ulusolculuğu ile güya haklarını savundukları Türk halkına yabancılaşmış, hainlik, eziyet ve kötülük ve batıya kul ve köle etmiş ise; bu günde İslam düşmanlığı esasına dayalı laik Kürt ulusolcuları olan mankürtlerin, mankurtların zıt kardeşleri olarak aynı kötülükleri Kürtlere yapma yolunda hızla ilerledikleri ve yaptıkları çok açık.

Artık Kürt Sorunu Değil Mankürt Sorunu Var

Çözüm sürecinin başlamasına değin Türkiye’de bir Kürt sorunun olduğu çok açıktır. Lakin çözüm sürecinin başlamasından itibaren bir Kürt sorunu değil, mankürt sorunu söz konusudur.

Çünkü gerek mevcut iktidarın ve hatta paralel devlet hariç askeri cenah dahil neredeyse tüm birimleriyle devletin çözüm süreci konusundaki samimiyeti ortadadır ve süreç boyunca fiilen teyit edilmiştir. Gerçekten çözüm isteyen Kürtlerin sürece desteği de açıktır.

Lakin mankürt taifesi için çözüm sürecinin sadece bir taktik olduğu, asıl gayelerinin, tıpkı laik Kemalist rejimi çeşitli hileler ve ayak oyunlarıyla ihdas eden Türk ulusolcusu mankurt kadro gibi, sadece kendi hegemonyalarının mutlak hakim olacağı ve İslam düşmanlığı temeline dayalı laik ulusolcu Kürt ırkçısı Apoist ayrı bir devlet olduğu, çözüm sürecindeki hile ve ayak oyunlarına dayanan tutum ve davranışlarıyla çok net olarak ortaya çıkmıştır.

PKK Açısından Çözüm Sürecinin Anlamı; Devletleşme Kanlı mı Olacak Kansız mı?

Mankürtler / PKK açısından tek çözüm vardır. Kendi mutlak egemenliklerinde ve İslam düşmanlığı temeline dayalı laik, ulusolcu, kürt ırkçısı bağımsız bir Kürdistan. Yani M.Kemal’in 100 yıl önce Türkiye’de gerçekleştirdiğini Kürdistan’da gerçekleştirmek istiyorlar.

Çözüm süreci, bu devletleşmenin mümkün olduğunca az kanla ve zayiatla atlatılmasından, sürecin açtığı şemsiye altında gerek kendilerine rakip olacak özellikle İslami çevreler olmak üzere tüm kesimleri sindirme ve imha, devletin ise altını oymadan başka bir anlam ifade etmiyor mankürtler açısından.

Bu nedenle çözüm süreci onlar açısından hile ve ayak oyunlarını rahatça icra edebilecekleri bir şemsiye, gerçek niyetlerini gizleyebilecekleri bir örtü, bir takiyye aracı sadece.

Çözüm Sürecinin Muhatabı PKK Ve Zihniyetindeki Kürtler Değil, Dindar Kürt Halkı Olmalıdır

Artık eğri oturup doğru konuşmanın zamanı gelmiştir. Mankürtlerin / PKK’nın gerçek yüzüne dair yukarıda yaptığımız tespitler çözüm sürecine değin iddia iken, süreç içinde bu taifenin tutum ve davranışları ve özellikle son kobani eylemleri boyunca artık fiilen ispat edilmiştir.

Kendimizi kandırmayalım. Kürt sorununun çözümü mümkündür ama mankürt sorununun çözümü mümkün değildir. Mankürtlerin silahlı kolu olan olan PKK sorunun silahlı çözümden başka bir metotla çözülmesi de asla mümkün değildir.

Bu nedenle çözüm sürecinin muhatabı mankürtler ve PKK olmaktan çıkarılıp, dindar Kürt halkı muhatap alınmalı; PKK ve sivil uzantılarına misliyle mukabele edilmek suretiyle uyguladıkları nisbette şiddetle karşılık verilmeli, mazlum kürt halkının üzerinde her geçen gün perçinleştirmeye çalıştıkları İslam düşmanı ve ırkçı hegemonya mutlaka kırılmalıdır.

Asıl Savaş Şimdi Başlıyor

Türk ulusolcularının 100 yıldır bağırdıklarının tam tersine, Türkiye Türklerin olmadığı gibi; Kürt ulusolcularının 30 yıldır bağırdıklarının tersine Kürdistan’da Kürtlerin, hele İslam düşmanı Kürtlerin hiç değildir. Türkiye’de Kürdistan’da tüm ümmetindir.

Nitekim bugün Türkiye’de hemen her ırktan Müslüman yaşamakta ve bu memleketin eşit haklarda sahibi olduğu gibi, Kürtlerin büyük bir kısmı da Kürdistan bölgesinin dışındaki illerde yaşamaktadırlar.

Bu coğrafyada hele hele laik ulusolcu ve jakoben mankürt bir yapının iktidarına ve mevcut sınırlara yeni sınırlar eklemesine, bu arada doğacak kaosta yüzbinlerce mazlum Kürt ve Türkün katledilmesine asla imkan verilmemelidir.

Evet çözüm sürecine kadar sık sık silahlı savaşa dönüşen sahte bir mücadele vardı mankurtlarla mankürtler arasında, asıl mücadele ise şimdi başlıyor. Bu coğrafyanın gerçek sahipleri ile Müslüman Kürtler ile İslam düşmanı mankürtler arasında olacak bu savaş.

PKK’ya Eylem İçin Bahane mi Yok?

Geline oyna demişler yerim dar demiş, yer açmışlar yenim dar demiş. Mankürtlerin çözüm  sürecindeki tutum ve davranışlarını çok güzel ifade ediyor bu darbı mesel aslında.

Eskiden Kürdistan’a yatırım yapılmıyor gibi bahane ileri sürerlerken, şimdi niye baraj yaptın, kalekol yaptın, yol yaptın, Kürt okulu açtırmadın, Kobaniye yardım ettin, yok yardım etmedin, niye Kobanili sığınmacıları almıyorsun, yok niye onları alıp Kobaniyi boşaltıyorsun vs. vs. hep birbiriyle çelişen bahaneler ileri sürüyorlar.

Maksat üzüm yemek değil bağcıyı dövmek olunca, dışarıdan bakanlara pis pis sırıtan birer bahane olduğu açıkça belli olan bu bahanelerle yapılan eylemler, mankürtler için tabi görünüyor her halde. Yada alemi salak kendilerini akıllı zannedip, bile bile karıştırıyorlar bu haltları.

Mankürtler Diyorki, Üzerime Şemsiye Açta Senin Altını Oyup Yıkayım

Çözüm süreci boyunca takındıkları tutum ve davranışlar ile bilhassa Kobani sürecindeki söylem ve eylemleri, mankürtlerin kendilerini ne kadar akıllı, başkalarını ne kadar ahmak zannettiklerini ortaya koymaya yetiyor.

Türkiye’nin dağlarında çobanlık yapanların bile artık kavradığı bir durum var ortada. PKK taifesi diyor ki devlete çözüm sürecinde, üzerime bir şemsiye açıp beni yağmurdan doludan koru, ben de yavaş yavaş senin altını oyup, günü geldiğinde Kürdistan bölgesindeki binanı temelden çökerteyim.

Sürecin Ne Faydası Oldu?

Aslında çözüm sürecinin öncesinde de erbabına malum olan bu gerçek, çözüm süreci ile gelinen noktada dağdaki çobana da, derdi laiklik ve ırkçılık olmayan Müslüman Kürt halkına da malum olmuş oldu.

Bu saatten sonra hala PKK’nın çabasını haklı gören varsa, mankürtlerin propoganlarıyla zehirlenip Kürt ırkçılığı bataklığına saplanıp kaldıkları ve maksatlarının tıpkı PKK gibi üzüm yemek değil bağcıyı dövmek olduğu çok açıktır ve bunlarla ilgili yapacak bir şey yoktur maalesef.

Müslüman Kürt Halkının En Büyük Düşmanı PKK’ya Asla Yol Vermemelidir

PKK zihniyetine karşı çıkan çok büyük bir Kürt kitlesi olduğu gibi, PKK zihniyetini onaylamadığı halde bölgenin şartları, devletin kendilerini koruyamaması ve PKK’nın alan hakimiyeti nedeniyle PKK’ya destek vermek zorunda kalan ciddi bir Kürt kitlesi de söz konusudur. Hükümet bu kitleyi bu baskıdan kurtarmak ve Kürtlerin özgür iradelerinin ortaya çıkmasını bir an önce sağlamak zorundadır.

Bizim muhatabımız hala İslami hassasiyetlerini ve ümmetçi duruşunu koruyan ve PKK zihniyetini benimsemeyen tüm Kürt kardeşlerimizdir. Kürdistan bölgesinde yaşayan Müslüman Kürt kardeşlerimiz, henüz devlet olmamış olan PKK zihniyeti tarafından kendilerine yaşatılan baskıların, bir de devlet olurlarsa ne dereceye ulaşacağını ve Esed’in halkına yaptığı zulüm ve katliamları aratacak bir yönetim tesis edeceğini görmekte olup, bu gerçeği hükümette bir an önce görerek gerekli tedbirleri acilen almalıdır.

Kobane Bahane Eylem Şahane

Kobane bahane edilerek yapılanlar iç yada dış mihrakların bir komplosu yada provokasyonu değil, düpedüz bilinçli ve planlı olarak icra edilen vandallık, linç ve terörizmdir. Bu terör eylemlerinin esas planlayıcısı ve müsebbibi PKK’nın şehir yapılanması KCK, iç destekçileri ise dişleri dökülmüş Türk ulusolcusu mankurtlarla artık Gülemeyen cemaatidir.

Bu gerçeği görmezden gelip komplo teorilerine sarılarak eylemleri provokasyon olarak niteleyip iç ve dış güçlere yamamak, kurdu görmemek için başını kuma sokan devekuşuna benzemektir.

Kobani bahanesiyle yapılanlar eninde sonunda gerçekleşecek bir patlama idi ve bu durum bir gün mutlaka yaşanacaktı. Şu anda yaşanması belki hayırlı olmuş, iş işten geçmeden gerçeklerin görülmesine vesile olmuştur.

Kobani eylemleri provokasyon değil, düpedüz İslamcı camialara karşı yapılan bir linç ve saldırı atağı, terörizmdir. Hükümet terörizme fırsat vermemek ve önlemek, teröristleri yakalayıp hak ettikleri cezayı vermek ve bir daha bu tür saldırıların yaşanmamasını sağlamakla mükelleftir.

Hem Kel Hem Fodul

Mankurtlarla mankürtlerin Kobani eylemlerindeki tutumları gerçekten iğrenç. Hem kel hem fodul tabiri adeta bunlar için kullanılmış gibi. Mankürtler hem Kobani ile hiç alakası olmayan Müslüman Kürtlere Işid’çi deyip saldırıp katlediyorlar, sonra Mankürtler ve mankurtlar ağız birliği edip Müslüman Kürtler ve devlet eylemcilere saldırıp katletti diye veryansın ediyorlar. Resmen yavuz hırsız ev sahibini bastırıyor.

Bunlarda hiçbir ilke, ar, utanma olmadığı, yüzlerinde kömüş derisi gibi deri olup utanma kızarma olmadığı bir kez daha ortaya çıktı bu vesileyle. Bizim mahallede hala Türk yada Kürt ulusolcularıyla diyalogdan, ortak paydalarda beraber hareket etmekten bahsedenlerin bari yüzleri kızarsa.

Mankurtların Mankürtlerle Zıt Kardeşliği

Bu olaylar vesilesiyle bir gerçeği bir kez daha idrak etmiş olduk. Görünüşte birbirlerine amansız düşman gibi görünen Türk ulusolcusu mankurtlarla Kürt ulusolcusu mankürtlerin, söz konusu olan İslam olunca ırkçılıklarını teferruat sayıp nasıl aynı safta bir araya gelebildikleri gerçeğini.

Her fırsatta vatan sana canım feda, söz konusu vatansa gerisi teferruattır diyen Türk ulusolcusu mankurtların, söz konusu İslam’ın gelişmesi ise vatan teferruattır deyip, İslam geleceğine Güneydoğu gitsin tavrına büründükleri ibretle müşahede edilmektedir.

Ve hatta bu mankurtlara göre, eğer Türkiye’ye İslam gelecekse sadece güneydoğu bölgesi değil tüm Türkiye gidebilir, İslam hakim olacağına batılıların direk hakim olması daha iyidir tavrına gireceklerini, ileride yaşayacağımız süreçlerde göreceğimiz günler çok uzak değildir kanaatindeyim.

Tabi aynı tutum Kürt ulusolcusu mankürtler içinde söz konusu olup, Kürdistan’da bağımsız bile olsa İslami bir Kürt devleti görmektense, Laik Türk ulusolcusu Kemalist bir rejimi yeğleyecekleri çok açıktır.