Karamanlı kim? Osmanlı kim? Hiç kimse yoktan var olmuyor? Hiç kimse buharlaşıp yok olmuyor. Öyleyse bugünü anlamak için tarihe bakmak lâzım.
Bugünün Karaman vilayetinin sakinleri üzerine alınmasın; bizim bahsimiz Moğol istilası sonrasında doğan ve uzunca bir süre saltanat süren Karaman Beyliği'ne dair. Merkezi Larende olan bu beyliğin toprakları zaman zaman Silifke'ye, Isparta'ya, Antalya'ya kadar uzanmıştı. Nüfusu Toroslar'ı yurt edinmiş Türkmenlere dayanıyordu. Bu beylik de Avşar boyu içinden çıkmış, tıpkı Osmanlı Beyliği gibi yüzde yüz Oğuz beyliği idi.
Karaman Beyliği'ni bugün, Karamanoğlu Mehmet Bey'in 1277'de Konya'da ilan ettiği meşhur fermandan dolayı hatırlayanlar daha çok olmalı. Bugün Karaman Üniversitesi'ni süsleyen ve Türk milliyetçilerinin mottosuna dönen bu ferman, Selçuklu-İlhanlı Sarayı'nın kozmopolit dünyasına karşı bir tür Türkmen tepkisini dile getiriyordu. Şöyle diyordu Karamanlı Mehmet Bey: "Bugünden sonra hiç kimse sarayda ve divanda ve meclislerde ve seyranda Türk dilinden başka dil kullanmaya." Ne kadar etkileyici değil mi?
Hayır değil. Bu fermanın yayınlanmasından tam 22 yıl sonra, 6 asır boyunca dünyayı kaplayacak olan koca Osmanlı çınarı ilk filizini vermişti. Osmanlı'ya istikamet veren Oğuz Beyleri, Karamanlı'dan farklı bir yol ve yöntem benimsedi. Kimsenin dilini, dinini yasaklamadı. Osmanlı'nın sırrını daha kuruluş aşamasında Osman Bey'in Köse Mihail'i kendi davasına bağlayacak ufka ve dirayete sahip olmasında aramak lâzım. Karaman Beyi aldığı şehirlerde taş üstüne taş bırakmamış, zayıfı ezmiş, güçlülerle ittifak yapmıştı. Osmanlı, geldiği her yerde adaletle hükmetti, zayıftan yana oldu, farklı olana saygıyla yaklaştı.
Yaklaşık bir buçuk asrı birlikte, aynı topraklarda yan yana yaşayan bu iki Oğuz beyliğin (1453'ten sonra imparatorluk) ilişkisi, bugüne özgü bir karşılaştırmayı net bir tablo halinde önümüze koyuyor. Karaman Beyliği'nin tarihi, neredeyse sadece gözünü Batı'ya çevirmiş Osmanlı'ya ayak bağı ve daha ötesi bela olmaktan ibarettir. Osmanlı Rumeli'de zorlu seferlere çıkar çıkmaz Karaman Beyi Osmanlı topraklarına tecavüz eder. Bir buçuk asır boyunca kalıp halinde birçok kez tekrarlanan bu olay, Osmanlı'nın Anadolu'ya dönüp Karamanlı'ya haddini bildirmesi, Karamanlı'nın her türlü aracıyı devreye sokarak af dilemesi ile sona erer. Osmanlı'nın her defasında affetmesinin tek sebebi, "baltanın sapı" hikâyesidir. Ne de olsa Karamanlı Oğuz'dandır.
Timur'la Osmanlı'ya karşı ittifak eden, Bursa'yı kuşatıp yakıp yıkan, Yıldırım Beyazıt'ın naaşını mezarından çıkartıp hakaret eden Karaman Beyi'nin kıskançlığını ve kinini yakından tanımamız lâzım. 1439'a gelindiğinde Osmanlı'nın Rumeli'de ilerleyişine en büyük engel Karamanlı idi. Karaman beylerinin ufku, Macar ve Sırp kralı ile anlaşıp, Osmanlı'yı yok etmekle sınırlıydı.
Karaman Beyliği sonunda Osmanlı'nın birkaç düzine Karaman'ı kuşatan ufku altında ezildi ve yok oldu. Tarihe hiçbir hayırlı iz bırakmayan bu beyliği, Mankurtlaştırdığı Türkmen taifesi ile hatırlamamız gerekiyor. Osmanlı Oğuz'un şecaatini, cesaretini, teşkilat yeteneğini farklı olana hoşgörü, hukuk, devlet terbiyesi ve Roma'nın büyük mirası ile birleştirdi ve 72,5 farklı milleti sancağı altında topladı. Karaman Beyi ise göçebe alışkanlıkları ile komşusunu düşman belleyerek, kıskançlık ve mülk peşinde koşarak hem kendisine hem de yönetimi altındaki Türkmenlere dünyayı dar etti.
Karaman ile Osmanlı arasındaki fark Türk'ün enerjisini kendi içine verince, kardeş kavgasından öteye geçemeyen göçebe rekabeti ile, dışarıya dönünce medeniyete dönüşen hoşgörülü vakar arasındaki farkı anlatıyor. Kimin haklı çıktığı ortada değil mi? Karamanoğlu Mehmet Bey bütün dilleri yasaklayan o fermandan sonra çok yaşamadı, Beyliği hiç iyi hatıralar bırakmadı. Hiç kimseyi Mankurtlaştırmaya yeltenmeyen Osmanlı, Türkçeyi Mehmet Bey'in hayal edemeyeceği sınırlara taşıdı.
Kıssadan hisse: Şükür ki bizler hâlâ Osmanlı'yız. Karamanlı'ya özenenler, tarihi yeniden okumalı.
ZAMAN