Perşembe günü yayınlanan yazımızda da dile getirdiğimiz üzere Irak halkının, diktatörlere ve zalimlere özenen Nuri el-Maliki’ye karşı başlattığı sivil direnişin amacı onu izlediği baskıcı politikadan vazgeçmeye zorlamaktı. Bu yönüyle tamamen sivil direniş niteliği taşıyordu. Maliki ise halkı bu direnişten vazgeçirmek amacıyla zaman zaman tehditçi açıklamalarda bulunuyor ve bazen de açıklamalarında gerçekçi olduğunu göstermek için güvenlik güçlerini devreye sokuyordu. Fakat muhalefetin sivil eylemlerindeki ısrarlı tutumunu bastırmak amacıyla Libya diktatörü Kaddafi, Yemen diktatörü Ali Abdullah Salih ve Suriye canavarı Esed’in yolundan gideceğini ortaya koyan katliamını 23 Nisan Salı günü Kerkük’ün Havice bölgesindeki gösteriyi dağıtma saldırısında gerçekleştirdi.
Silahların devreye girmesinin Suriye’de olduğu gibi Irak’ta da büyük riskler taşıdığı Havice olaylarının hemen ardından gergin hava oluşması ve bazı bölgelerde çatışmalar meydana gelmesiyle birlikte gözlenmeye başlandı. Hatta Irak’ın kendine özel birtakım şartlarından dolayı bu ülkedeki risklerin daha büyük olduğunu söylemek mümkündür.
Ancak ilginç olan sanki toplumu bu risklerin içine çekenler zulmedenler değil de zulüm uygulamalarının, haksızlıkların son bulmasını isteyenlermiş gibi sürekli onların mahkûm edilmesidir. Suriye’de birçokları, insan doğramayı hâkim rejimin hakkı olarak görürcesine onun katliamlarını hesaba çekmezken saldırıların hedefindekileri suçlu ilan ettiler. Aynı haksızlığın bugün Irak’ta da yapılması söz konusudur.
Silahların devreye girmesinden kaynaklanan büyük risklerin dikkate alınması ve silahsız çözüm arayışı için devreye girilmesi Irak toplumunun bütün kesimlerinin yararına olacaktır. Ama devletin silahlarına hâkim tarafın istediği gibi saldırı gerçekleştirmesi karşısında acziyet ilanı yapılırken bu silahların hedefindekilerin ölüm için sıraya girmelerini talep etmekle de silahların konuşmayacağı bir formül bulunabileceğini düşünmek tamamen hayaldir. Suriye’de silahsız çözüm bulunamamış olmasının gerçek sebebi de budur. Dolayısıyla, hâkim rejimin tüm saldırılarına karşın altı ay süreyle silaha sarılmayan sonra da canını ve kadınlarının ırzını korumanın başka bir yolunu bulamadığı için silahlı direniş seçeneğine başvurmak zorunda kalan mazlum halkı mahkûm edenlerin yaptığı sadece zâlimi haklı mazlumu haksız çıkarma adaletsizliğidir.
Dediğimiz gibi Irak’ta silahların konuşmasından kaynaklanan risk Suriye’dekinden fazladır. Çünkü her şeyden önce bu ülkede fitnecilerin olayları gerçekten bir mezhep kavgasına doğru çekmeleri için son derece tehlikeli bir zemin mevcuttur. Bu tehlikeli zeminden sadece bir taraf değil bütün Irak halkı ve hatta tüm İslâm ümmeti zarar görecektir. İkinci olarak bu ülkede güvenlik ve istikrar sağlanamadığı, ülke üzerinde hesapları olan birtakım kirli güçlerin ellerini tamamen çekmedikleri de bilinen bir gerçektir. Hatta halkın kendisinden muzdarip olduğu ve gitmesini istediği Nuri el-Maliki de söz konusu kirli ellerin ortak adamıdır. Güvenlik ve istikrarın sağlanamamış olması perde arkasında oyunlar çeviren kirli ellerin dumanlı havadan istifade ederek fitnenin daha da kökleşmesine neden olacak tehlikeli oyunlara başvurmaları ihtimali bulunmaktadır.
Karanlık güçlerin kirli ittifakıyla iş başına getirilen Nuri el-Maliki ülkede kurmaya çalıştığı saltanatını kökleştirebilmek için silahın gücünden yararlanmakta ısrarcı olduğunu gelişmelere paralel olarak izlediği politikasında gözler önüne seriyor. Havayı yumuşatma yerine daha da gerginleştirecek kararlar alıyor ve geniş çaplı saldırılar düzenlemek için hazırlıklar yapıyor. Hükûmetinin mensuplarından kendisine yönelik tepkiler, istifalar ve bazı bakanların çalışmalarını askıya almaları bile onu kendini sorgulamaya ve yanlışlarını görmeye yöneltemiyor olmalı ki çözümü silahta ve şiddette arama konusunda ısrarlı davranıyor. Aynen Suriye diktatörü gibi gelişmeler sebebiyle kendisini kuşatan hiddete yenilmiş olmaktan dolayı gözlerini iyice kan bürüdüğü ve artık önünü görmekte zorlandığı anlaşılıyor. Birilerinin mutlaka devreye girerek onun kendine gelmesini sağlamaları ve silahsız çözüme ikna edilmesi için çaba sarf etmeleri gerekiyor.
YENİ AKİT