Mali’deki Şeytan Üçgeni

Ahmet Varol

Mali’deki işgalin medya cephesi, halkın bu işgalden memnun olduğu ve işgal güçleriyle birlikte baskınlara, saldırılara katıldığı haberleri yayıyor. Saldırılara yerli güçler katılıyor elbette. Ama onlar halk iradesini yansıtanlar değil İslâmi hareket karşısında acziyetlerini ilan ederek sömürgeci güçlerin müdahalesini isteyen yerli işbirlikçilerdir. Ülkede oluşturulan şeytan üçgeninin de bir köşesini tutmuş durumdalar.

Ancak fiili işgalin gerçekleştiği kuzey bölgedeki halkın evlerini, yurtlarını terk edip komşu ülkelere ya da henüz işgal güçlerinin girmemiş olduğu bölgelere sığınma ihtiyacı duymaları askerî müdahaleden muzdarip olduklarını ve can güvenliklerini kaybettiklerini gözler önüne seriyor. Halkın askeri müdahaleden memnun olduğu ve İslâmcı gruplardan kaynaklanan baskı ve tehditten kurtulma, güvenliğe kavuşma rahatlığı yaşadıkları iddiasında bulunanların, İslâmî oluşumların siyasi hâkimiyeti yüzünden evlerini terk etme ihtiyacı duymayan bu insanların bugün işgalden dolayı niçin buna ihtiyaç duydukları, canlarını sağlama alabilmek için bütün mallarını geride bırakıp perişan halde mülteci kamplarına kendilerini atmak zorunda kaldıkları sorusuna cevap vermeleri gerekir.

İsterseniz bu soruya yine Avrupalı kuruluşların verdiği bilgilerden yararlanarak biz cevap verelim. Merkezi Almanya’da bulunan Uluslararası Tehdit Altındaki Halkların Haklarını Savunma Örgütü (GfbV) raporuna göre işgal güçleri yerli işbirlikçilerin de katkılarıyla başkent Bamako yakınlarında Guantanamo benzeri bir toplama ve işkence kampı kurmuşlar. Rapora göre işgal güçleri “İslâmcı” suçlamasıyla yakaladıklarını bu kampa götürüyorlar. Burası ABD’nin Guantanamo esir kampından farklı değil. Yerli güçlerin yardımıyla esirleri buraya götüren işgalci askerler onlara fiziki ve manevi işkence uyguluyor, kendilerini şiddetli bir şekilde dövüyor ve hakaret ediyorlar. Raporda buraya toplananların herhangi bir yargılamaya tabi tutulmadıkları, zaten ülkedeki işbirlikçi rejimin yargı mekanizmasının böyle bir imkân sunamayacağı, yerel yargının şartlarının çok kötü imkânlarının da son derece yetersiz olduğu dolayısıyla kampa getirilenlerin birçoğunun hangi sebepten buraya kapatıldığını bile bilmediği vurgulanıyor.

Üçgenin ikinci alt köşesini tutan ve “beyaz elbiseli adam” rolü oynayan Kızılhaç’ın “yardım faaliyetleri”ne destek temin etmek amacıyla verdiği bilgiler de soruyu cevaplandırıyor. Mültecilere yardım ve durumlarının kısmen iyileştirilmesi, saldırılarda yıkılanların onarımı için acilen kırk üç milyon dolara ihtiyacı olduğunu bildiren Kızılhaç’ın raporlarında yer alan bilgiler suçluyu ilan etmese de işgallerin neden olduğu tahribat ve yıkımı, dolayısıyla binlerce insanın mülteci kamplarına sığınmalarının sebebini ortaya koyuyor. Fakat işgalcinin kovduğuna Kızıhaç sahip çıkıyor, yine işgalcinin yıktığını o yapıyor. Böylece misyonerlerin Mali’de yıllardan beri başaramadıklarını bugün Kızılhaç yardımlarının gölgesinde başarabilecekleri konusunda iştahlarının kabarmış olması kuvvetle muhtemeldir.

Üçgenin tepe köşesini tutan Fransa bundan önceki yazımızda da vurguladığımız üzere bu işgalde yalnız değil. İlginç olan gelişme ise Fransa’nın çekilme faaliyetini başlatması. Verilen bilgilere göre yüz askerini de çekti ve toplam dört bin askerinden üç binini çekme işlemini yıl sonuna kadar tamamlamayı planlıyor. Böylece 2014’te Mali’deki Fransız asker sayısı 1000’e düşmüş olacak.

Bu plan doğal olarak “Fransa işini bitirdi de mi çekiliyor?” sorusunu akla getiriyor. Ama öyle değil. Alınan bilgiler Fransız işgal güçlerinin önemli kayıplarından dolayı zorlandıklarını gösteriyor. O yüzden askerî yükün BM ve Afrika Birliği ile paylaşılması ve yıl sonuna kadar “barış gücü” adıyla 1200 BM askeri sokulması için irtibatları sürdürüyor. Benzer operasyonlara hedef olan diğer Afrika ülkelerinde yapıldığı gibi sıcak çatışma yükünün de Afrika Birliği vasıtasıyla kıta askerlerine yüklenmesi planlanıyor.

Müslüman halkın inanç ve değerlerini yönetime taşımak isteyenler “terörist” ama uluslararası emperyalizm hesabına gönderilen işgal güçleri “barış gücü”. Gazetemizde Perşembe günü yayınlanan “Emperyalizmin Kavram Sömürüsü” başlıklı yazımızı okumadıysanız okumanızı öneriyorum.

YENİ AKİT