Mali Krizi Nasıl Sonuçlanacak?

Abdulkadir Şen, sitemiz okuyucuları için Fransa'nın Mali işgalini, nedenlerini, muhtemel sonuçlarını ve medyanın yaklaşımını analiz etti.

ABDULKADİR ŞEN / HAKSÖZ-HABER

Bilindiği gibi Fransız güçleri geçen ayın başında Mali’yi işgal etti. İslami hareketlerin bir yıldan uzun bir süredir Mali’nin yüzölçümü olarak neredeyse Fransa kadar bir alanı kaplayan kuzeyini ele geçirip İslam düzenini inşa etmeye başlamaları üzerine Batı ülkeleri -adetleri üzere- endişeye kapıldı ve Mali’nin işgali için BM dâhil “Yeni Dünya Düzeni” kontrolündeki birçok uluslararası kurum harekete geçirildi.

Günümüz savaşlarında bilindiği gibi medya çatışmalarda kullanılan asli silahlardan biridir. Mali savaşında da medyanın etkin olarak kullanıldığı, Müslümanların ve gayrimüslimlerin hassas noktalarını hedef alan bilinçli kampanyaların yoğun biçimde hayata geçirildiği gözlerden kaçmamalıdır.

Bu savaş propagandaları, sinsi hazırlıklar ve ardından gelen işgalde ulaşılmak istenen temel amaçlara geçmeden önce savaşın nedeni üzerinde durmalıyız.

Yaygın görüşün aksine Mali yer altı kaynakları için işgal edilmemiştir. Zaten ülke hakkında biraz bilgi sahibi olanların da bildiği gibi Mali’de Fransa ülkeyi tamamen kontrol edip güvenlik sorunlarını aşsa bile ülke kaynaklarını kullanıma açabilmesi için gerekli teknolojik alt yapıyı tamamlaması uzun zaman alacaktır. Ayrıca Fransa’nın ülkeyi işgal etmek için zorda olan ekonomisine rağmen harcadığı devasa paralar hesaplandığında bu miktarların Mali’den elde edilecek kârla anlamlı bir korelasyon oluşturmadığı görülür. Demek ki savaşın ekonomik nedenler dışında da çeşitli amaçları vardır. Burada kesinlikle modern haçlı savaşının sadece dinî gerekçelere dayandığı, ekonomik gerekçelerinin olmadığını kastetmiyorum. Ancak tarih boyunca savaşlar incelendiğinde bir savaşın birden fazla nedeninin olduğu hemen göze çarpar. İki orduyu paradan başka karşı karşıya getiren sayısız neden olabilir. Ancak tarihi maddi perspektifle okuyan kapitalist ve Marksist teorinin aksine tarihî verilerin kendisi ekonominin yanında inanç, ideoloji, imaj, güç gösterisi, kralların şahsi hırsları, milliyetçilik gibi nedenlerin bazen birinin bazen çoğunun bazen de tümünün savaşların temel nedenini oluşturduğu rahatlıkla görülür.

Batılı ülkeler Mali operasyonunda şu yöntemleri uyguladılar:

1- Malili İslami hareketlerin önce iyi yönleri anlatılarak halkların güveninin kazanılması ve objektif olunduğu izlenimi verilmesi.

2- Bizzat bölge Müslümanlarının, İslami hareketleri, İslam’ın temiz yüzünü kirlettikleri için eleştirdiklerinin iddia edilmesi.

3- Medya gücü kullanılarak Batı toplumlarında ve doğu diktatörlüklerinde “küresel cihad hareketi”nin onları da tehdit ettiği söyleminin yaygınlaştırılması.

4- İnsan hakları örgütleri devreye sokularak sahte raporlar hazırlatılması ve müdahaleyi meşru kılan açıklamaların yaptırılması.

5- Bölgedeki fakirliğin duygu sömürüsü yapılarak kamuoyuna sunulması. Fakirlikten İslami hareketlerin ve İslam’ın sorumlu tutulması; böylece sömürünün payının gizlenmesi ve müdahalenin insani bir görev olarak yansıtılması.

6- Mali ve bölge ülkelerinde Batı yanlısı din adamlarına terörü lanetleyen açıklamalar yaptırılmak suretiyle İslami hareketlerin terörle özdeşleştirilmesi ve meşruiyetlerinin hedef alınması.

7- Türbe ve tarihî mekânların imha edilmesi için özel timler kurulması ve bunların basına büyük bir drama şeklinde yansıtılması. Müslümanların medeniyet düşmanı vahşiler olarak gösterilmeleri.

8- Kadın ve çocuk haklarının İslami hareketler tarafından çiğnendiği iddia edilerek Batı feminizminin kullanılması.

9- Azavad Kurtuluş Hareketi (MNLA) isimli laik örgütün İslamcılara karşı desteklenmesi.

10- Ülkedeki azınlık siyahîlerin çoğunluk Arap ve Tuareglere karşı kışkırtılması ve ülkede lider yapılması. Sosyolojik olarak azınlıkların çoğunluklara lider yapıldığı ülkeler siyasi istikrarlarını çoğu zaman kaybederler. 

11- Mali ordusunun eğitilmesi ve bölge ülkelerinin sınırlara askerî yığınaklar yapmalarının sağlanması.

19. yüzyılın sonunda son dönem sömürü faaliyetleri kapsamında Mali’yi işgal eden Fransa, bu ülkede 60 yıl kalmış ve ülke insanının dilinin ve kültürünün değişmesi için kapsamlı asimilasyon politikaları yürütmüştür. Kaba Fransız sömürü politikaları sömürüyü bir sanat gibi ele alan Büyük Britanya’nın sinsi politikalarına kıyasla hemen kendini ele veren sert ve kötü niyetli uygulamalarla yürütülmüştür. Fransızların özellikle gittikleri ülkelerde kültürü yağmaladıkları, halkı aşağıladıkları ve yeni yetişecek nesli adeta Fransızlaştırmak için gereken her yolu denedikleri bilinmektedir. İngiliz sömürü kültürü ise değişimi daha çok zamana bırakan ve ülkede kendi dilini kullanan ve kültürünü benimseyen elitler yetiştirmekle işe başlayan bir yapı arz etmektedir. Buna göre Afrika’da Fransızların gittikleri bölgelerin aslında kendilerine ait olduğunu ispatlamak için arkeolojik kazılar yapıp tarihî veri ve referanslar bulmaya çalışacak kadar sahiplendikleri görülmektedir.

Fransızların sömürdükleri ülkelere dillerini öğretmekle başlayan kademeli bir politika yürüttükleri gözlerden kaçmamalıdır.  Sömürgecilik araştırmalarıyla bilinen Fanny Colonna, Fransa’nın Cezayir’i kültür ve düşünce yönünden de dönüştürme amacı taşıdığını belirtmekte ve Fransa Kamu Eğitimi Bakanı Rambaud’a ait şu sözleri aktarmaktadır:

Kolonilerimizdeki ilkel insanları değiştirmek, amacımıza olabildiğince adanmış yapmak ve ticaretimize olabildiğince uygun hale getirmek için… En güvenli metot yerli çocukları alıp bizimle sürekli iletişimini sağlamalı ve onları ardı ardına gelen yıllar süren bir entelektüel ve ahlaki alışkanlıklar dizisine konu etmeliyiz. Diğer bir deyişle onlara, zihinlerini isteğimize göre dönüştüreceğimiz okullar açmalıyız.

Fransa’nın, başta Cezayir ve Mali olmak üzere bütün Kuzey Afrika’da yerel kültürü talan eden bir Vandalizm sergileyerek askerî üstünlüğünü dayattığı halkları köleleştirmeye çalıştığı konunun uzmanları tarafından da kabul edilen bir gerçekliktir.

Ataları Sömürülen Bir Halkın Direnişi ve Ezilen Dedelerin Terörist Torunları

Bütün bu anlattıklarımız Mali’de hâlihazırda devam eden çatışmanın aslında ataları sömürülen bir halkın sömürü düzenine artık tahammülünün kalmadığını ve Mali’de direnen grupların Fransa başta olmak üzere emperyal Batı’ya meydan okuduklarının anlaşılması içindir. Tüm İslam dünyasında küresel cihad hareketi anti-emperyalist, anti-kapitalist bir doğaya sahiptir ve kendi medeniyet nehirlerinden beslenen bir çiçek yetiştirmek, kendi inanç dünyasına göre özgün bir dünya inşa etmek istemektedir. Tepki değeri oldukça yüksek olan bu başkaldırı ve meydan okuyuş hareketinin teklif değeri ise elbette tartışma konusudur.

Medya Gücü

Birçok araştırmacı Mali’de direnen grupların dünyaya ne sunmayı amaçladıkları, nasıl bir devlet sistemi ve toplum biçimi önerdikleri hatta gerçekte kim oldukları, ne gibi sosyal, siyasal, tarihî ve ekonomik şartlar gereği ortaya çıkıp güçlendikleri noktasında bilgi sahibi bile değildir. Malili İslami hareketlerin dünyaya mesajı olan her hareket gibi kendini ifade etmesi, kendini tanımlaması, tarihini ve amaçlarını, manifestosunu açık biçimde sunması gerekmektedir. Bu konuda adil bir bakış açısı bu hareketlerin seslerini dünyaya duyurma konusunda ciddi eksiklikleri olduğu gerçeğini göz ardı edemez. Ancak Mali’de güçlenir güçlenmez tüm dünyada kapsamlı bir basın-yayın destekli propagandaya maruz kalan, uydu televizyonları ve uluslararası yayınlarla karalanan, uluslararası konferanslarda sürekli biçimde haksız eleştirilere maruz olan bu kardeşlerimizin seslerinin canavarların bağrışları ve sihirbazların sihirleri arasında duyulmaz ve görülmez olduğu da göz ardı edilmemelidir.

Daha önce Afganistan ve Somali’de de gördüğümüz ve aslında günübirlik yaşadığımız gelecekte de Suriye’de yaşamaktan endişe duyduğumuz temel gerçek İslami hareketlerin medyanın gücünü tam anlamıyla kavramamaları dolayısıyla sürekli biçimde düşman tarafından şeytanlaştırılarak halklar nezdinde itibarsızlaştırıldıklarıdır. Birçok İslami hareket düzenli bir arşivleme ve ortak fikirleri bir arada toplayacak eleştiri sistemine sahip olmadığı için tarihî olaylardan da ders almakta maalesef çok başarılı değildir. Ancak özellikle son beş yılda bu krizleri aşmaya dönük umut verici gelişmelerin yaşandığını söyleyebiliriz.

Bu, Ulusal Bir Çatışma Değil

Mali’de devam eden savaşın Mali ulusal sınırlarına hapsedilerek değerlendirilmesi temel bir hatadır. Bu savaş gerek birçok ülke tarafından toprakları parçalanıp paylaştırılmış Tuareg toplumunu ilgilendirmesi açısından gerekse de tüm Afrika’da suni sınırların kalplerini birbirinden ayıramadığı Müslüman halkların yanı başlarındaki kardeşlerinin Fransızlar tarafından katledilmesine sessiz kalmayacağından ve daha birçok tarihî, siyasi ve sosyolojik nedenler dolayısıyla bir bölge sonunudur. Bunun bilincinde olan Fransa savaşa başlamadan önce bölge ülkelerine rüşvet niteliğinde büyük krediler sağlamış ve terörist olarak tanımladığı ümmetin evlatlarına karşı bölge rejimlerini kullanmak için konferans ve ittifaklar gerçekleştirmiştir. Ancak Fransa inatçı tavrı ve uzun zamandır ABD’nin devasa gücü karşısında aşağılanmanın sebep olduğu öfke körlüğü ile Mali işgalinin kısa sürecek bir işgal değil, bilakis büyük savaşı başlatan bir kıvılcım olduğunu ve bölge ülkelerini savaşa sokmanın cihad hareketlerini tüm Afrika’ya yaymak anlamına geldiğini görememiştir. Afrika’da cihad başlamıştır ve Ortadoğu, Asya ve Afrika’da devam eden bu savaş sonuna kadar devam edecektir. İslam ümmeti Allah ve Resulü’nün çizdiği sınırlar ve kurallara göre yaşayan ve bu yaşamı yaygınlaştıran bir ümmettir. Batı dünyasının sarhoş profesörleri tarafından kendisine dayatılan ılımlı rollere, liberal anlayışlara bu hayırlı ümmetin değerli evlatları asla razı olmayacaktır.

Fransa bölge ülkelerini de kapsayan bu savaşla:

- Afrika’nın dindar ve izzetli gençlerine dedelerinin intikamını alma imkânı sunmuştur.

- Zaten zayıf olan ekonomisini bu ülkelerin rüşvetçi elit liderlerini ve aç gözlü istihbarat örgütlerini beslemek için yapacağı harcamalarla daha da zora sokmaktadır.

- Ulusal sınırları içerisinde görece istikrara sahip olan Nijer, Çad, Cezayir ve Moritanya’da da cihadi akımların güçlenmesine ve halkların Batı karşıtı tepkilerinin daha da artmasına neden olmaktadır.

- Nijer, Çad, Kamerun, Moritanya Cezayir gibi bölgelerde “neo-collonial” sistem sayesinde sömürmeye devam ettiği tesisleri ve çalışanlarını tehlikeye atmıştır. Nitekim Kamerun ve Nijer’de Fransız vatandaşları kaçırılmış, Batı tarafından işletilen In Amenas petrol tesisleri sömürü karşıtı bir cihad eylemine sahne olmuştur.

- Fransa’nın içerisinde bulunan milyonlarca Müslümanın, İslami kimliklerine daha da sarılmasına neden olacaktır.

- Fransız ordusunun şehirlerini bombaladığı Fransa’da yaşayan göçmenler ülkede iç güvenliği daha da zayıflatacaktır.

- Bölgedeki misyonerlik ve ticari faaliyetler artan tehditler nedeniyle ciddi aksamalara uğrayacaktır.

- Afrika’da Fransa’nın arka bahçesi sayılan Hıristiyan azınlıklar savaştan olumsuz etkilenecektir.

- Savaş Fransa’yı ileride kayıplarını karşılamaya gücünün yetmeyeceği büyük bir bataklığa çekmiştir.  Fransa bölgeden çekilse bile Mali ve çevre ülkelerdeki Fransız misyonları sürekli biçimde tehlike altında kalacak ve Fransa bölge ülkelerine İslamcılarla savaşmaları için belki de onlarca yıl rüşvet vermek zorunda kalacaktır.

- Fransa’nın rakipleri bu ülkenin askerî zaaflarını ve güçlü yönlerini, teknolojik gücünü, kullandığı silah türlerini ve sırlarını askerî sahada tespit edecektir.

- Mali’deki savaş, sınırları dahi çizilmemiş devasa Sahra Çölüne yayılan direniş güçlerini etkisiz hale getirmekte başarısız olacak ve emperyal hayaller kuran Fransa’nın biraz da Batılı rakiplerine karşı sergilediği güç gösterisi şovunu tersine çevirecektir.

- Savaş, Batı halklarının, hükümetlerine karşı duyduğu hoşnutsuzlukları daha da artıracaktır.

- Savaş, Müslümanların Müslümanlıklarını hatırlamalarını ve inkâr edenlerin de inananları sadece inançları dolayısıyla hedef aldıklarını göstermesi açısından önemlidir.

Mali savaşı bilinenin aksine bir inanç savaşının çöle yansımasıdır. Bilindiği gibi Sahra Çölünde uzun yüzyıllar boyu doğal şartlar gereği güçlü devletler kurulamamış ancak ABD’nin başlattığı teröre karşı savaş kampanyası nedeniyle bölgedeki bazı İslami hareketler çöle uygun ağaçlar ekmiş ve çölde tüneller kazarak, dağları dinamitleyerek bugün devam eden savaş için hazırlık yapmışlardır.

Bundan 6–7 sene önce bile Sahra Çölünde direnişçiler hazırladıkları mağara ve kamplara benzin ve yaşam malzemeleri depolamış, Libya’dan edindikleri karadan havaya taşınabilir füzeler ve araçlarına uyarladıkları ağır silahlarla Fransa’yı beklemişlerdir. Peki, Fransa’nın 4 bin askerle girdiği Mali’de basına pek bir çatışma görüntüsü yansımamasının nedeni nedir?

Dört Bin Asker Kandırmacası:

Zayıf Görün Güçlü Ol Stratejisi

Her ne kadar Fransa, Mali’ye 4 bin gibi düşük bir asker oranıyla çıkarma yaptığını iddia etse de gerçek bundan farklıdır. Zaten Mali’nin devasa coğrafi genişliğini bilenler bu ülkeye bu kadar düşük bir asker oranıyla işgal operasyonu yapmanın mümkün olmadığını bilir. Fransa’nın sadece istihbarat görevlileri bile yüzlerle ifade edilmektedir. Fakat Fransa aslında büyük askerî güç ile başlattığı operasyonda gücünü gizlemekte ve muhtemel bir zaferde başarısını pekiştirmeyi, başarısızlık durumunda da başarısızlığın boyutunu gizlemeyi hedeflemektedir.

Hatalı Okuma

İslam dünyasında devam eden çatışmaları sırf ekonomik gerekçelere bağlamak tam anlamıyla bir Fransa ve Batı projesidir. Bu savaş bir hayat nizamı savaşıdır ve direniş grupları Batı’nın dayattığı kokuşmuş ve sömürüye dayanan dünya nizamını reddetmektedir. Savaşın inançtan soyutlanması bu saldırının aslında İslam ümmetine, ümmetin değerlerine, evlatlarına ve inancına karşı yapılan modern bir haçlı savaşı olduğu gerçeğini gizlemeyi amaçlamaktadır. Savaşın retoriği dinden ne kadar uzaklaşırsa alanı da o kadar daralır. Bu, tüm dünyada böyledir. Mali’nin Moritanya sınırındaki köylülerin güvenli sınırlarının hemen karşısındaki köylerde gerçekleşen savaşı sahiplenmelerinin etnik birlik ve dinî bağlardan başka yolu yoktur.

İşgal, Fransa’nın Seddi Zeraisidir!

Mali savaşı ile alakalı hatalı okumalardan bir diğeri de savaşın Fransa’nın ülkeyi sömürmesi için gerçekleştiği düşüncesidir. Sanki Fransa 1960 yılında çekildiği Mali’yi 50 yıl boyunca unuttu, aradan geçen 50 yıl sonunda Mali isimli bir sömürgesinin olduğunu hatırladı ve orayı tekrar sömürmek için harekete geçti şeklindeki okuma gerçeği yansıtmaz. Nitekim Mali’den ve tüm Afrika’dan ayrılan sömürü güçleri ülkede kendi çıkarlarını koruyacak elitler yetiştirmişlerdir. Sömürgeci ülkeye sadık elitler sömürgecilerin çıkarlarını kendi halklarının iradesine rağmen on yıllar boyunca savunmuşlardır. Mali’nin Kemalistleri aslında Fransa’nın ülkedeki çiftliklerinin de bekçileridir.

Fransa Mali’de kurduğu sistem sayesinde çok az masraf yaparak ülkenin zenginliklerini kendi ülkesine götürmeye ve bu ülkede Fransa iradesine karşı gelecekte gelişecek her türlü tepkiyi engellemeye devam etmiştir. Fransa Mali’yi sömürmek için değil, zaten sömürdüğü ülkedeki çıkarlarını korumak ve İslamcı etkinin tüm Afrika Francopone bölgelerine yayılmasını engellemek için gitmiştir. Bu, Fransa açısından bir seddi zerai operasyonudur.

2 Haftada Bir Devlet Nasıl Ele Geçirilebilir?

Mali’de İslami hareketlerin halk tabanına sahip olmadıkları da savaş hakkında söylenen yalanlardan bir diğeridir. Buna göre ülke halkı İslam’ı istememesine rağmen radikal cemaatler halka zorla İslam’ı dayatmaktadır. Oysa bizzat Batılı kurumlarca yaptırılan anketlere göre 2010 yılı itibariyle halkın %97’si İslam şeriatının uygulanmasını istemektedir. Buna rağmen birtakım sözde Afrika uzmanları ve Mali’ye Fransız kalan bazı yazarlar Müslümanların gözlerinin içine baka baka halka zorla hadlerin uygulandığını iddia edebilmektedir.

Bu görüşler aslında gerçeğin masum izahları değil, aldatmanın kirli maskeleridir. Ancak unutulan, unutulmuş gibi yapılan ve cevap bekleyen soruların başında şu vardır: Halk desteği olmayan herhangi bir dinî ya da ideolojik hareket bir ülkenin %80’ini nasıl sadece 14 günde ele geçirebilir?

Bir Okul İçin Bir Ülkenin Tarumarına Ortak Olmak

Öte yandan Malili İslamcılara karşı başlatılan savaş ve karalama kampanyasına Paris, New York ve Londra merkezli basın kuruluşlarının yanı sıra Zaman gazetesinin de iştirak ettiği görülmektedir. Zaman gazetesi, haberlerinin çoğunda Malili İslami hareketler için eşkıya anlamına gelen “isyancılar” ifadesini kullanmaktadır. Oysa bu İslami hareketler ne Kemalist Mali’nin ne de Fransa’nın otoritesini hiç kabul etmediler ki, onlara karşı asi olsunlar. Ancak otoriteden izin alma konusunda hassas olan bu yapılar Fransa’nın işgal girişimine karşı kayda değer bir yayın ortaya koymamışlardır. Samanyolu TV’de yayınlanan birkaç bölümlük Mali belgeselinde Fransa’ya hiçbir eleştiri yöneltilmezken İslami hareketler adeta tekfir edilmiştir. Bütün bunlar Mali’de bir okul daha açmak için mi yapılmaktadır?

Timbuktu’da İslamcıların kütüphaneleri yaktıkları iddiasını öne çıkararak dolaylı yönden Fransız işgalini makulleştiren Zaman’ın bilgi kaynakları Müslümanlar değil, Batılılardır. Gerçek, Malili İslami grupların ilk işinin kitapları korunaklı binalara götürüp yerlerini de değiştirmek olduğudur. Fransız askerleri -tıpkı Irak’taki haçlı birlikleri gibi- müze ve kütüphaneleri talan etmeye geldikleri yerde sadece kitap kutuları görmüşlerdir.

Yeni Asya gazetesi ise “Mali ılımlı İslam’ı bekliyor” başlığıyla Malili Müslümanların tarihî mekânları ve türbeleri yıktığını iddia ediyor. Ancak aynı gazete ve dergilerde kuyulara atılan Müslümanların haklarını savunacak hiçbir ifade bulamazsınız.

Fransa’nın katlettiği Müslümanları su kuyularına atmasının bu yayın organlarında yıkılan bir türbe kapısı kadar haber değeri olarak görülmemesi ise sömürgecilere karşı savaşan Müslümanlar hakkında oluşan önyargının geldiği noktayı teşhir ediyor.

(İlgili video için bkz: http://www.youtube.com/watch?v=WOvjgM4eJEo&feature=player_embedded)

İlgili yazımız: http://www.timeturk.com/tr/2013/02/11/islamcilarin-tas-sevgisi-ve-insan-dolu-kuyular.html

Peki, Bundan Sonra Ne Olacak?

Mali’de zafer gibi görünen askerî işgali aslında Fransa’yı büyük sürprizler yaşayacağı bir bataklığa sapladı. Fransa’nın sadece dört bin askerle gerçekleştirdiğini iddia ettiği operasyon aslında bundan kat kat daha fazla askerle ve aylar süren çalışmalarla düzenlenmiştir. Fransa Malili İslami hareketlerin ülkeyi ele geçirmesi ile aynı gün askerî operasyona, istihbarat çalışmalarına ve Mali ordusunu eğitimden geçirmeye başlamıştır. Bölgedeki zayıf ülkelerden Burkina Faso’ya Malili İslamcılarla barış görüşmeleri yapma görevi verilmiş böylece İslamcıların karşısına geçecek askerî birliklerin yeterli eğitim alması için zaman kazanılmıştır. İslamcı birlikler son anda Fransa’nın oyalama taktiğini fark ederek BM Konseyinden müdahale kararı çıkar çıkmaz başkenti ele geçirmek için operasyona başlamışlardır. Fransa Mali’de işgal planlarını henüz tamamlayamadan operasyona başlamıştır ve erken doğum niteliğindeki bu operasyon Fransa’nın birtakım taktiksel hatalar yapmasına neden olacaktır.

İşgal operasyonunun başlangıcından bu yana Fransa, direnişçileri esir ettiğine ya da öldürdüğüne dair hemen hemen hiçbir görsel yayınlamamıştır. Fransızlar ülkeye girer girmez İslami hareketler sivil halkın zarar görmemesi ve tarihî yapıların yok edilmemesi için önce tarihî eser ve kitapları koruma altına almış, daha sonra da hızlı bir biçimde şehirlerin dışına ve Mali’nin Tora Bora’sı olarak anılan Ifoghas dağlarına çekilmişler ve gerilla savaşına başlamışlardır. Bu süreç Afganistan’ın işgali sırasında Tora Bora ve diğer dağlık alanlara çekilen Taliban’ın taktiksel geri çekilişi ile oldukça benzerlik göstermektedir. Direnişçiler ülkeye yerleşip kamplar kurmaya başlayan Fransız ordusunun askerî gücünü ve karargâh noktalarını tespit edip çatışmalara başlayacaklardır. Nitekim son 2 haftada 5 feda eyleminin gerçekleşmesi direnişçilerin geçen hafta GAO şehrinde belediye binası da dâhil birçok yeri bir gün boyunca yeniden ele geçirmeleri bu stratejinin uygulanmaya başladığının bir göstergesidir. Fransa’nın her gün milyonlarca dolar harcadığı savaşı uzun süre sürdürecek ekonomik gücü bulunmadığı için işgale kısa süre sonra son vermesi beklenmektedir. Fransa’nın geri çekilmesi ise direnişçilerin şehirlere tekrar geri dönmesini beraberinde getirecektir.

Afrika’da yaz gelir, kış gelir, gece olur, gündüz olur ama günün sonunda İslam’dan başka çiçek hayat bulamaz.

***

İşte Zaman gazetesinin Fransız işgalini dolaylı olarak makulleştiren haberleri:

http://www.zaman.com.tr/_timbuktuyu-yakip-fransaya-teslim-etmisler_2048144.html

http://www.zaman.com.tr/_timbuktuyu-yakip-fransaya-teslim-etmisler_2048144.html

http://www.zaman.com.tr/dis-haberler_savasa-giden-yolda-fakirlerin-tebessumu_2045844.html

 

Yorum Analiz Haberleri

"Suriye'den bize ne?" yaklaşımını besleyen körlük
Suriye devrimine çarpık ve indirgemeci yaklaşımlar
Yılbaşında normalleşen haram: Piyango
Yapay zeka statükocu mu?: ChatGPT'de cevaplar neye göre değişiyor?
Devrim ile derinleşen kardeşlik: Suriye & Türkiye