Mali Kriz ve Yüzünü Değişime Dönenler…

Arap Baharı ve "Birlikte işgal et" eylemi Londra'da geniş bir destek buldu... Kumru Başer'in gözlemleri...

Londra'daki eylem ittifakı sürekli bileşenleri ve dinamikleri değişen ve aslında son on-onbeş yıldır pişmekte olan bir hareket ve şu andaki ivmesini küresel mali krizden alıyor.

Bianet'ten Kumru Başer'in gözlemleri:

Londra'da işgal bugün ikinci gününde. Dün (15 Ekim) öğle üzeri sırt çantalı herkes işgale mi gidiyor diye düşünerek Saint Paul's a ulaştığımda atlı ve yaya polisin işgalcilerden erken davranmış olduğunu gördüm. Mahkemeden tebligat bile çıkartmıştı polis; işgale yeltenecekleri dağıtma konusunda kararlılardı.

Tebligata göre, borsanın bulunduğu Paternoster meydanına girmek yasaktı, çünkü özel mülktü.

Ancak polisin varlığı engel olmadı. Önce 50 sonra 100 kişi vardı çevrede. Sonra  bin sonra üç bin kadar oldu.

Paternoster meydanına bitişik Saint Paul's Katedrali İkinci Dünya Savaşı'ndaki yoğun Nazi bombardımanında hiç isabet almamasıyla İngiliz ulusal bilincinde efsaneleşmiş bir yapı. Kentin kalbinde. Biraz ötede Londra kalesi, karşıda Thames'i geçen ünlü yaya köprüsü ve öte yakada Tate Modern.

Paternoster polise bırakıldı derhal ve Tahrir Square levhası katedralin önündeki meydana asıldıktan sonra bu alan gün ve gece boyu bir tür çadır mahalle-yaşam alanı haline getirildi. Göstericiler "şehrin kalbinde bir sosyal sorumluluk alanı yaratıyoruz" dediler ve bunun gereklerini yaptılar.

Kütüphane çadırı

Eylemin ikinci gününde bu alanda 100 civarında çadır, yüzlerce insan, kütüphane, ilkyardım, enformasyon, yiyecek dağıtım, kayıp eşya çadırları, geri dönüşümlü çöp köşesi, mobil tuvaletler, masalar, yer minderleri, hoparlörler ve top oynayan, danseden, kitap okuyan, tartışan, müzik dinleyen, çalışanların oluşturduğu bir günlük yaşam var.

Bir günde bu nasıl mı başarıldı? "Doğrudan demokrasi" şiarıyla hareket eden topluluk öncelikle bir halk meclisi kurulmasına karar verdi. İlk adım olarak önce on-on beş gruba bölünüp daireler etrafında gündemi tartıştı.

Benim izlediğim bir grupta 15 ila 75 yaş arası 30-40 kişi vardı.

Sokakta halk meclisi

Müthiş bir hız ve netlikle, öneriler dinleniyor, oylanıyor, not alanlar belli aralarla önerileri özetleyip oya sunuyor, itiraz varsa lehte ve aleyhte konuşmalar dinlenip tekrar oylanıyor, kararlar sıralanıyordu.

Uzun konuşmalarla konunun dağıtılmasına dinleyiciler izin vermiyor, not alanlar ve toplantıyı yönetenler gönüllülük esasına göre sürekli değişiyor ama tartışma aksamıyordu.

İki üç saat süren bu tartışmada, tartışma yöntemi belirlendikten sonra bu eyleme ilişkin hedefler, kamuoyuna hangi mesajların iletilmesi gerektiği ve uzun vadeli hedefler tartışıldı.

Sonunda halk meclisi genel kuruluna iletmek üzere alınan kararlardan bazıları şöyleydi: Gece meydan terkedilmeyecek, dünya ve İngiltere kamuoyuna beş altı açık acil taleple gidilecekti.

"Sosyal reform devletinden yanayız, iş alanları açılmasından yanayız, krizde en yoksullara destek olunmasından yanayız. Savaşlara karşıyız, serbest piyasa düzenine karşıyız, vergi cennetlerine karşıyız, vergilerimizle bankalara, büyük uluslararası şirketlere destek olunmasına karşıyız."

Doğrudan demokrasi

Gruptan 70'li yaşlarındaki beyaz saçlı bir kadın sözcü olarak bu kararları genel kurula iletmeye gönderildi. Yanımda duran Asyalı İngiliz genç, utangaç utangaç "hay allah kendimi bir an milletvekili gibi hissettim" dedi.

Sanırım herkes bu tartışmalar sırasında kendisini bir süre Anarşist Ütopya filminin veya romanının içinde gibi hissetmiştir.

Halk meclisi genel kurulu sürekli toplantıda olacak eylem boyunca ve herşey sürekli değişkenler ışığında yeniden tartışılacak dendi.

Yemek dağıtım köşesi

Başka bir köşede sürekli toplantıda olan "işler" grubu ise yaşam alanının düzenlenmesine ilişkin pratik kararları üretiyor, gönüllülere dağıtıyordu. Mesela ''yemek dağıtımı için masalar yapmalıyız'' önerisi kabul edilince hemen gönüllüler yarım saat içinde döviz çıtalarından masa üretiyorlar, yemek dağıtım köşesi tamamlanıyordu.

Kuşkusuz işgal eylemleri de tıpkı "Arap baharı" gibi dünyanın, yüzünü değişime dönmüş insanları arasında tartışmalar yaratacak.

Londra için konuşmak gerekirse, bu ittifak  "devrimci" bir hareket olarak tanımlanamaz şu anda. İçindeki etkili devrimci, anarşist nüveye ve bütün "Küresel rejim değişikliği" sloganlarına karşın burada devrim iradesinden çok sosyal demokrasi iradesi ifade ediliyor an itibariyle.

Ama aynı zamanda bu ittifak sürekli bileşenleri ve dinamikleri değişen ve aslında son on-onbeş yıldır pişmekte olan bir hareket ve şu andaki ivmesini küresel mali krizden alıyor.

Mali krizden en çok etkilenen ülkelerde en etkili bir şekilde ortaya çıkışı ve yeni müttefikler edinmiş olması hatta ünlü "reformcu" isimlerin desteğini almış olması bundan.

Her yer çadır, her yer eylemci

Hareket bu son dalgası içinde belki de zincirlerinden başka kaybedecek bir kaç şeyi olanları, olmayanların yanına çekiyor denebilir.

Londra Paternoster ya da yeni adıyla Tahrir meydanındaki topluluğa baktığınızda New York'da Wall Street işgalinde olduğu gibi bunu açıkça görüyorsunuz.

Burada yalnızca küresel kapitalizm, savaş ve sömürü karşıtları değil, işlerini, paralarını, emeklilik haklarını kaybedenler ve kaybetmek üzere olduklarını şiddetle hissedenler var.

Ama bir hareketin karakterini sadece içinde yer alanlarla belirleyip bu bir orta sınıf reformist hareketidir deyip geçmek de büyük yanlış olur.

Çünkü bu tekil bir hareket değil, yeni nesil küresel muhalefetin karşısına çıkan siyasi ve ekonomik gündeme göre ittifaklarını ve direniş yöntemlerini çeşitleyip sürdürdüğü bir sürekli isyan olarak da görülebilir.

Eyleme katılanların bütün hiyerarşisizliğe karşın büyük bir organizma kadar bütünlüklü ve çevik olması, taktiklerin gerektiğinde direnişten, polisin moralini çökertmeye, onu kuşkuya yöneltmeye kadar ustalıkla çeşitlenebilmesi de belki bunun bir göstergesi.

Sürekli kendisini sorgulayan ve değiştiren bir yapıyı adeta görüyorsunuz.

Ama hepsinin üzerinde bu hareketin karakterini belirleyen onu radikal bir dönüşüm dinamiği haline getiren en önemli unsur, kapitalizme, sömürüye, bireyciliğe, rekabetçiliğe toptan meydan okuyan bir doğrudan demokrasi denemesini, dünyanın en büyük finans merkezlerinden birinin göbeğinde hem de televizyon kameralarının önünde bilfiil hayata geçirmiş olması.

Yorum Analiz Haberleri

Yapay zeka statükocu mu?: ChatGPT'de cevaplar neye göre değişiyor?
Devrim ile derinleşen kardeşlik: Suriye & Türkiye
Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm