Araştırmacı Halid Abdurrahman, Malhama Tactical'in lideri Ali Şişani ile ile özel bir röportaj gerçekleştirdi.
Suriye’de Rusya, İran ve diğer Şii ağırlıklı mezhepsel örgütlere karşı savaşan ve kullandıkları konvansiyonel savaş teknikleriyle dikkat çeken Malhama Tactical’in lideri Ali Şişani, (Çeçenistanlı) Ağustos 2019’da grubun önceki lideri Selman Belarusi’nin bölgedeki çatışmaların birinde hayatını kaybetmesinden sonra Malhama Tactical’in yeni lideri olarak seçilmişti.
Malhama Tactical’in lideri Ali Şişani grupla birlikte halen Suriye’nin kuzeyindeki İdlib bölgesinde askeri eğitim ve operasyon faaliyetlerine devam ediyor.
Röportajda kullanılan ifadeler olduğu gibi aktarılmıştır.
S: Selman Belarusi’den sonra nasıl bir süreç yaşadınız?
C: Kıymetli kardeşimiz Ebu Selman’ın şehadetinden ve cenazesinden sonra, bir araya geldik ve yeni bir emir seçtik. Bunun ardından, işimizi normal seyrine geri döndürmekle ve organizasyonel meselelerle meşgul olduk. Sonra ise çalışmalarımıza aynı şekilde devam ettik. Ebu Selman yönetiminde olduğu gibi, Malhama Tactical, onun ayarlamış olduğu doğrultuda eğitim vermeye ve diğer askeri faaliyetlerine devam ediyor.
S: Askeri tecrübeniz neye dayanıyor?
C: Askeri tecrübemiz çok yönlü ve geniş çaplı temel unsurlara dayanıyor. Örneğin, Ebu Selman Malhama Tactical’e Rusya Hava İndirme Kuvvetleri’nde (VDV) yaptığı görev sırasında edindiği tecrübeyi ve onların eğitim metotlarını aktardı. Doğrudan burada, Suriye’de 2013 yılından beri, çeşitli askeri operasyonlarda yer alarak, kapsamlı bir askeri tecrübe kazandık: Saldırı, savunma, sabotaj, özel harekat, keşif operasyonları gibi. Farklı bölgelerde, farklı şartlarda ve savaşın farklı safhalarında. Çeçen savaşlar da dahil olmak üzere, diğer savaşların tecrübeleri üzerinde de çalıştık.
Dahası, eğitmen faaliyetlerinde de uzun yıllar boyunca kazanılmış tecrübelerimiz var. Kendi çatışma tecrübe ve bilgimize ek olarak, Malhama Tactical, dünyadaki farklı ülkelerin önde gelen özel kuvvetlerinin tecrübe ve metodlarını da ödünç aldı ve üzerinde çalıştı. Genel olarak, dünyanın herhangi bir yerindeki askeri sahada kullanışlı olmaya yetecek kadar askeri tecrübe ve kapasitemiz bulunuyor.
S: Çeçenistan tecrübeniz oldu mu? Kafkasya bölgesiyle bağlantınız var mı?
C: İki Çeçen savaşı sırasında da ben çocuktum. Dağlarda, yeraltında faaliyet gösteren ‘partizan’ güçlere gelecek olursak, bunlar çok gizli durumdaydı ve onlara katılmaya fırsat bulamadım. Bu sebeple Çeçen savaşlarına katılma şansım olmadı. Fakat iki savaş sırasında da Rus işgalcilerin bombardımanlarına ve “temizlik” operasyonlarına şahit oldum, tüm bunları hatırlıyorum.
Bağlantılar açısından, evet, Çeçenistan’daki mücahitlerle bağlantımız var. Hem iki Çeçen savaşında yer almış gazilerle hem de bizim neslimizden mücahitlerle.
S: Suriye savaşı ilk başladığında Çeçenistan’dan birçok savaşçı bu ülkeye geldi. Bunun Çeçenistan’daki mücadeleye etkisi konusunda ne düşünüyorsun? Sence bu, Çeçenistan’daki mücadelenin zayıflamasında bir etken mi?
C: Çeçenistan’daki direniş ve mücadele, Suriye’deki savaş başlamadan bile önce, yıllardır derin bir kriz içerisindeydi. Hem askeri hem de siyasi açıdan. Zamanla zayıfladı ve tükendi. Çeçenistan’a gitmek, çeşitli sebeplerle bölgeyi geçici olarak terk etmiş olan gaziler ve emirler için bile çok zor hal aldı. Ve Suriye savaşı başladığı zaman, gaziler ve bazı emirler de dahil olmak üzere birçok savaşçı, Rusya’nın müttefiklerine karşı savaşa devam etmek için Suriye’ye geldi. Zira Çeçenistan’da savaşa devam etmek neredeyse imkansız hale gelmişti. Yani Çeçenistan’daki mücadelenin zayıflaması, savaşçıların Suriye’ye gelmesiyle bağlantılı değil.
S: Çeçenistan’da devam eden bir mücadele varken neden Suriye’ye gelmeyi tercih ettin?
C: İkinci savaşın ardından, direnişçi hareket Çeçenistan’ın zorlu ormanlarında sıkışıp kalmış durumdaydı. Ve hayatta kalmak için sıkı bir gizliliğe mecburdular. Yıl boyunca gençlerin onlara katılması için çok az fırsat vardı. Ne bir bölge kontrol edebiliyorlardı ne de bilinen merkezleri bulunuyordu. Ve şahsi olarak, bu yeraltı yapıları ile bir bağlantım yoktu ve bu sebeple onlara katılamadım.
Ve Suriye’de de gayrimeşru, mücrim Esed rejimine karşı devam eden bir savunma cihadı vardı. Esed’in ordusu Müslümanlara saldırdı ve gerçek bir soykırım yürüttü. Bu insanlar da yardım çağrısında bulundular. O zamanlar da buraya gelip savaşa katılmak kolaydı.
Yani bana ihtiyaç olan, Müslümanlara yardım edebileceğim yere gittim.
S: Çeçenistan’daki mücadele hakkında söylemek istediklerin neler?
C: Çeçenistan’daki mücadele tamamen yeni bir sayfanın açılmasına ihtiyaç duyuyor. Birçok problem ve çileye göğüs gerdik, çok uzun bir yol aldık, ancak liderlerin belirli hataları sebebiyle mağlup olduk. Bu hataları gördük ve anladık. Zamanı geldiğinde, Çeçen halkının özgürlük mücadelesinde yeni bir sayfa açmak gerekiyor. Halkımız için yeni bir savaş dilemiyoruz. Dilediğimiz sadece özgürlük, adalet, kalkınma ve şeriata göre yaşanan düzgün bir hayat.
S: Suriye’de tam olarak ne yapıyorsunuz?
C: 2013 yılından bu yana, Esed rejimi ve müttefiklerine karşı verilen savaşta yer alıyorum. 2014 yılından bu yana ise Harici IŞİD örgütü düşmanlarımız arasına eklenmiş durumda. 2014 yazında onların Halep ili kuzeyindeki Azez yakınlarında düzenledikleri saldırıları püskürttük.
Malhama Tactical’i oluşturduktan sonra ise yerel savaşçılara askeri eğitim verme konusuna odaklandık.
Çalıştığımız yıllar boyunca, meşhur “Kırmızı Bandajlılar” da dahil olmak üzere 5 binden fazla savaşçı eğittik. Eğitim faaliyetlerimizin yanı sıra, Malhama Tactical olarak özel harekatlar da organize ettik ve gerçekleştirdik. Örneğin, Halep şehrinde Esed rejiminin hava keşif üssüne yönelik saldırı.
Askeri danışmanlar olarak çalıştık. Örneğin Kuzey Halep’te 2016 yılında terörist YPG saldırısı sırasında Ebu Selman, YPG’ye karşı, cephedeki savunma hatlarının tesisini denetledi. 2016 yılında Halep şehrine rejim ve müttefikleri tarafından uygulanan kuşatma sırasında, Malhama Tactical eğitmen ve askeri danışman olarak, şehre yönelik kuşatmanın kırılması operasyonunun bir safhasını hazırladı. Ve Malhama Tactical tarafından eğitilen bir grup görevini başarıyla tamamladı.
2017 yılında Hama ilinin kuzeydoğusunda Esed rejimi ve IŞİD tarafından gerçekleştirilen ortak saldırıda, Malhama Tactical IŞİD tarafından ele geçirilen bazı bölgelerin özgürleştirilmesi operasyonunu planladı ve gerçekleştirdi.
Savaşın şiddetlendiği her safhada cephe hattında topyekun bir katılım gösterdik. Bu sahalar Malhama Tactical’den büyük fayda gördü. Örneğin 2019 yılında Esed rejimi ve Rusya tarafından düzenlenen büyük bir saldırı sırasında, Hama ilinin kuzeyindeki bazı yerleşimleri özgürleştirmek için yapılan hücum operasyonlarında yer aldık. Aynı zamanda topçu keşif faaliyetlerinde de yer aldık. Düşman hedeflerini tanımladık ve mücahitlerin topçu kuvvetlerini onlara yönlendirdik. Hava savunma ekibi olarak da görev yaptık. Ağustos 2019’da bir Esed rejimine ait bir uçağını düşürdük.
Genel olarak, Allah’ın lütfuyla, yıllardır Suriye devrimine mümkün olan her vesileyle yardım ediyoruz. Onları güvende tutmak için Suriye halkının maslahatına faaliyet göstermeye çalışıyoruz.
S: Malhama olarak herhangi bir gruba bağlı mısınız? HTŞ ile ortak hareket ediyor musunuz?
C: Biz ayrı bir grubuz, fakat HTŞ ile iş birliği yapıyoruz. İdlib ve çevresi HTŞ tarafından kontrol edildiğinden, İdlib’deki savaşçıları eğitmek istiyorsak HTŞ ile çalışmak tek seçenek.
S: Türkiye’nin İdlib’deki sürekli artan askeri varlığı hakkında ne düşünüyorsun?
C: Türkiye’nin varlığını olumlu buluyoruz, bundan memnunuz. Bu bir gereklilik, hem askeri hem de siyasi açıdan. Yerel güçlerin, rejim ve Rusya’nın saldırılarını durdurmak için yeterli olmadığını gördük. Savunma için Türkiye’nin yardımı gerekliydi.
S: Sence Rusya Suriye’ye müdahale ettiği ilk dönemdeki kadar etkili mi?
C: Bir yandan evet. Dahası, Rusya ordusu hatalarından ders çıkarıyor. Askeri açından, son saldırılardaki faaliyetleri, başlangıçtakinden çok daha etkili durumda. Diğer bir taraftan ise, Türk birliklerinin ve drone’larının İdlib’e girmesi Rusya’yı durdurdu. Ve Rusya artık başlangıçta olduğu gibi rahat bir şekilde hareket edemiyor.
S: İdlib’deki son durumla ilgili düşüncelerin neler?
C: Bir noktada durum oldukça kritikti. Bunun sebebi yerel grupların birlik olmayışı ve askeri liderliklerindeki problemlerdi. Fakat Türkiye’nin bölgeye girmesiyle durum istikrar kazandı.
Emniyet açısından, İdlib’deki durum kuzey bölgelerinden (Afrin, Azez, El Bab) çok daha iyi. Çünkü İdlib Emniyeti (GSS) işini iyi yapıyor, elhamdulillah.
Askeri sahadaki gelişim ise, yerel grupların tek bir çatı altında birleşmesini gerektiriyor. Tek bir ordu olması gerekli. Aynı zamanda askeri reformlar da elzem.
Aynı zamanda, korkunç şartlarda yaşayan mültecilerin durumu dolayısıyla da endişeliyiz.
Kaynak: MepaNews