Malezya’ya daha önce de muhtelif ziyaretlerim olduğundan bu ziyaretler vesilesiyle de yazılar yazmıştım. Dolayısıyla bu sefer yazacaklarım biraz öncekilerin tekrarı olacak. Ama tahmin ediyorum araya giren vakit sebebiyle bu tekrarlar da bilgilerin tazelenmesi açısından faydalı olacaktır.
Verilen bilgilerin biraz tekrarlardan oluşmasında Malezya toplumunun durağan bir toplum olmasının da önemli rolü var. Ülkede siyasi hareketlilik çok hızlı değil. İnsanların büyük bir kısmı içinde bulunduğu durumdan razı bir şekilde hayatını sürdürüyor. Razı olmayanlar da gidişata müdahale imkânlarının olmadığını dolayısıyla suyun akışına göre yön belirlemek zorunda olduklarını düşünüyorlar.
Siyasi hakimiyeti ellerinde tutanlar büyük ölçüde medyaya da hakim durumdalar. Dolayısıyla bu medya kanalıyla toplumu kendi istedikleri yöne doğru yönlendiriyorlar. Dediğimiz şekilde toplumun suyun akışına göre yön belirlemesinde medyanın hakim mekanizmanın siyasi çizgisine göre yönlendirme yapmasının da önemli rolü var.
Malezya’nın önemli yanlarından biri de Müslüman kimliğinin öne çıkmasıdır. Bu özelliğinden dolayı daha önce Türkiye’de de muhtelif tartışmalara konu olmuştu. Oysa bu ülkedeki Müslüman nüfus yüzde altmış civarındadır. Fakat bu nüfusun dindarlığı ve İslâmî kimliğini önemsemesi sebebiyle Müslüman kimliğinin daha fazla öne çıkmasına vesile oluyor. Bunda bilinçli ve siyasi tercihlerine de yansıyan bir İslâmî kimlikten ziyade geleneksel bir dindarlık ve Müslümanlığına sahip çıkma duyarlılığı kendini gösteriyor. Bunda da Maley asıllıların Müslümanlıklarının kendilerini farklı kılan en önemli özellikleri olduğunu düşünmelerinin etkisi var. Tabii hepsi bu kadardan ibaret değil. İnancını ve dinini önemsemek de başlı başına bir etken.
Ama dediğimiz gibi geleneksel dindarlığın yaygın olması birtakım ihmalleri de beraberinde getiriyor. Yani Müslümanların önemli bir kesiminde Maley toplumuna mahsus bir dindarlık tarzı karşımıza çıkıyor. Müslümanlar arasında böyle bir dindarlığın yaygın olması hakim siyasi mekanizmayı da memnun ediyor. Çünkü böyle bir duyarlılık dindarlığın fert ve toplum hayatında etkisini gösterirken siyasi tercih, ideolojik yaklaşım ve bakış açısı üzerinde etkili olmaması sonucunu doğuruyor. Bu da toplumda yukarıda sözünü ettiğimiz suyun akışına göre yön belirleme anlayışının korunmasını sağlıyor.
Dediğimiz gibi her ne kadar uluslararası platformda bu ülkenin Müslüman kimliği öne çıksa da ülke toplumunun yüzde kırka yakın bir kısmı gayrimüslimlerden oluşuyor. Bunların önemli bir kesimini de Çin asıllı budistler ve şintoistler ile Hindistan’dan gelme Hindular oluşturuyor. Fakat ülkede her hangi bir din çekişmesi ve din farklılığından kaynaklanan fiili çatışma söz konusu değil. Farklı dinlerin mensupları birbirlerine tahammül ederek, birlikte yaşamayı kabullenmiş durumdalar. Ama aralarında bir din kopukluğu olduğunun veya dini kimliğini aynı zamanda kendi ulusal değerlerini korumanın bir aracı olarak görme anlayışının da yaygın olduğunu söyleyebiliriz. Yani bir Çinli, budist kaldığı zaman Çinli etnik kimliğini ve geleneklerini koruyabileceğini, Müslüman olması halinde Maleylerin arasında eriyip gideceğini, onlara karışacağını düşünüyor. Bu yüzden de çok bilinçli bir şekilde hareket etme ve derin düşünme ihtiyacı duymadığı takdirde Müslümanlığı hiç merak etmiyor ve inceleme ihtiyacı duymuyor. Kendisinin dinî geleneklere bağlı kalarak yaptıklarını da bir akıl süzgecinden geçirmiyor. Aynı şey Hindistan kökenli Hindular için de söz konusu. Onların bu yaklaşımları Maleylerin de yukarıda ifade ettiğimiz “Müslüman kalmayı önemseme” anlayışlarının güçlü bir şekilde korunmasına vesile oluyor. Müslümanlardan zaten putperest dinlere ilgi duyan olmuyor. Söz konusu hassasiyetin Müslümanların hayatlarındaki etkisi geleneksel de olsa dindarlığın bir şekilde korunması sonucunu doğuruyor.
Malezya’da İslâmî duyarlılığın siyasi mekanizmaya yansıtılmasını ve toplumun bağlı olacağı ölçüleri belirlemede İslâmî ilkelerin esas alınmasını isteyen siyasi hareketler de var. Fakat çok geniş bir kitlesel tabana sahip olmadıklarını dile getirmek gerekiyor. Son dönemde bu hareketler söze gelir bir ilerleme de kaydedemediler.
YENİ AKİT