Kimilerine kuşkuyla baktığımız oluyor bakıyoruz, ama kimilerini ve özünü önemsiyoruz.
Ergenekon operasyonlarından söz ediyorum.
Son operasyonlar hayati bir önemde görünüyor.
Ve bu operasyonlarla Ergenekon davasında düğümün en kritik yerine gelinmiş bulunuyor.
Malatya misyoner katliamıyla ilgili bir operasyondu bu.
9 şehirde 20 adrese eş zamanlı baskın düzenleyen polis, aralarında cinayetin işlendiği dönem Malatya İl Jandarma Alay Komutanı olan Albay Mehmet Ülger ile İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde öğretim üyesi olan Ruhi Abat'ın da bulunduğu 9 kişiyi gözaltına aldı.
Bu operasyonları gizli bir tanığın ifşaatlarının başlattığı söyleniyor...
Bu gizli tanık, daha doğrusu işin içinde olan bir kişi itiraflarda bulunuyor ve olaya jandarma subaylarının karıştığını açıklıyor...
Kimi belgeler, misyonerliğe karşı jandarmanın eğitim verdiği, kurumsal olarak seferber olduğuna dair bilgileri ortaya koyuyor...
Şimdi bunlar veri alarak, çerçeveyi yerli yerine oturtmak gerekiyor...
Çerçeve ne?
Şöyle anlatalım...
Bu ülkede siyasi nitelikli faili meçhul cinayetlerin ya da siyasi cinayetlerin dönemlere göre hep bir rengi olmuştur.
Yoğun olarak Kürtlerin imha edildiği dönem ya da esas olarak sol aydınların katledildiği dönem, din-laiklik teması etrafındaki cinayetler evresi, onları hedefleri ve niyetleri açısından birbirinden ayırır...
Açıktır ki, 2000'li yıllarda özel ve öncelikli hedef gayrimüslimler oldu.
Son 6-7 yıl içinde biri Trabzon, diğeri İskenderun'da iki rahip öldürüldü.
Biri Mersin diğeri İzmir'de iki rahip bıçaklandı.
Malatya'da bir kitapevi basıldı, misyoner oldukları iddiasıyla 4 kişi gırtlaklandı...
Hrant Dink vuruldu...
Misyonerlik üzerine çalışan, Alman vakıfları üzerine yazdığı kitaplar iddianamelere esin kaynağı olan Hablemitoğlu öldürüldü...
Öldürülmesinden bir yıl önce Hrant Dink, Antalya'da yaptığı bir konuşmada "AB etrafında yaşanan iktidar kavgasının milliyetçiliği yükselteceğini, Santoro'nun bu açıdan önemli olduğunu, yeni cinayetler işlenebileceğini" söylemişti...
Şu satırları dikkatle okuyun:
"Hıristiyan misyonerlerin, AB uyum yasalarının sağladığı uygun ortamdan da faydalanarak organize bir şekilde hareket etme gayretlerine, önümüzdeki dönemde artırarak devam edecekleri, Trabzon İl Merkezi'nde faaliyet gösteren Santa Maria Katolik Kilisesi'nde görevli Andreo Silvio Santoro'nun misyonerlik faaliyetleri kapsamında her biri ayrı ayrı olmak üzere 7-8 kişilik bir gruba İncil dersleri verdiği..."
Bu satırlar Jandarma İstihbarat Değerlendirme Merkezi'nin 2003-2004 istihbarat bültenlerinden...
Kaynak, Adem Yavuz Arslan'ın "Bi Ermeni var" kitabı...
17 Kasım 2003'te Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği'nin 'Misyonerlik Faaliyetleri, Misyonerlik Faaliyetlerinin Önlenmesine Yönelik Alınmasında Fayda Görülen Tedbirler' başlıklı bir dokümanı Kara, Deniz, Hava, Jandarma Komutanlıkları ile İçişleri'ne, Diyanet İşleri'ne, Genelkurmay'a ve Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği'ne gönderdiğini de ondan öğreniyoruz...
Kanımız odur ki, darbe girişimleri, milliyetçi dalga, iktidar kavgaları, siyasi cinayetleri iç içe sokan bu dönemin kilit noktalardan biri devlet içinde esen misyonerlik fırtınasıdır...
Ergenekon sürecinde kritik bir noktaya ulaşıldı sanırız...
YENİ ŞAFAK